Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/5984 E. 2013/7323 K. 21.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5984
KARAR NO : 2013/7323
KARAR TARİHİ : 21.11.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının 2005,2006,2007 yıllarında müvekkil kooperatife ait kuyulardan su kullanmasına rağmen bedelini ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takibin 2007 yılı su bedelleri için başlatıldığını, davacının talebini genişletemeyeceğini, müvekkilinin, davacıya borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini ve %40 kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının icra takibinde 2007 yıllarına ait sulama bedellerinin tahsilini talep ettiği, anasözleşmenin 110. maddesinde, kooperatifin borçlandığı kredi müessesesine ödenen nipette faiz ve masraf alınacağının belirtilmesi sebebiyle, takip tarihinden itibaren dava dışı kredi kurumu olan davacı kooperatifin borçlandığı … A.Ş.’ nin davacının borçlarına uyguladığı faiz oranlarının uygulanması gerektiği belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile, 2.323,52 TL asıl alacak ve 252,68TL işlemiş faiz üzerinden itirazın iptaline, takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacı kooperatifin borçlarına dava dışı kredi kurumu olan … A.Ş.’nin uyguladığı değişen oranlarda faiz oranlarının uygulanmasına, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili temyiz etmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davacı tarafça, takip talepnamesinde, 2007 sulama dönemine ait ve saat hesabıyla sulama borcu talep edilmiş olmasına, takibin kötüniyetli olmadığının kabulü gerekmesine göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2)Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazları yönünden;
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yeterli değildir.Davalının, davacı kooperatifin ortağı olmadığı savunulmuş olup, mahkemece bu yönde herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Kooperatif üyeliği, kooperatif yetkili organlarının açık kabulü ile gerçekleşebileceği gibi bu hususta açıkça bir karar alınmasa da kooperatifin bu kişi ile üye sıfatıyla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, ödemelerini kabul etmesi suretiyle zımnen de gerçekleşebilir.
Kooperatif ortağı olmayanların kooperatif anasözleşmesi ve kooperatif genel kurullarında alınan kararlar ile bağlı olmadığı gözönünde bulundurularak, BK’nın 101. maddesine uygun olarak miktar ve ödeme talebi içeren bir ihtarname ile temerrüde düşürülmemiş ise işlemiş temerrüt faizinden sorumlu olmayacağı, anılan şekilde bir ihtarın tebliği halinde, tebliğ tarihinden takip tarihine kadar yasal faiz oranı üzerinden işlemiş temerrüt faizi ile sorumlu olacağı, işleyecek temerrüt faizinden ise takip ile temerrüt
erçekleştiğinden takip tarihinden itibaren yasal faiz oranı ile sorumlu olacağı gözetilerek, öncelikle davalının üye olup olmadığı belirlenmelidir. Öte yandan, takip konusu alacağın genel kurul kararlarına dayalı bir alacak olması ve genel kurul kararlarının kesinleşmesi halinde katılmasalar dahi bu kararlar tüm üyeler için bağlayıcı olduğundan ve bu kararların ortaklara ayrıca tebliği gerekmediğinden böyle bir alacağın davalı yönünden bilinebilir, hesap edilebilir, belirlenebilir yani likit alacak niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Takip konusu alacak kalemleri genel kurul kararına dayalı ve davalı üye ise, likit nitelikte olduğunun kabulü ile itirazın haksızlığı belirlenen miktar dava tarihi itibariyle belirlenip, davacı yararına İİK’nun 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi, davalı üye değilse, sulama bedelinin sözleşmeye ya da fiilen oluşmuş ve benimsenmiş bir hukuki uygulamaya dayalı olup olmadığı ya da miktarının önceden belirlenebilir, hesap edilebilir bir hukuki ilişki çerçevesinde doğup doğmadığı belirlenmelidir. Bu yönde bir inceleme yapılmadan, alacağın likit olmadığının kabulü eksik incelemeye dayalıdır.
Bu durumda, mahkemece, davacı kooperatifin tüm kayıt, defter, belge ve dayanakları ile bilançosu, gelir-gider cetvelleri, yönetim ve denetim kurulu raporlarının öncelikle kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise ilgili Ticaret Sicil Memurluğu’ndan ya da anasözleşmenin ilgili maddesi gereğince ilgli bakanlık İl Müdürlüğü’nden celp edilerek, varsa ödemelerin yapıldığı banka kayıtları da getirtilerek kooperatif konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılması, davalının, kooperatif üyesi olup olmadığı üzerinde yeterince durulması, üye olduğunun belirlenmesi halinde, davacı kooperatif anasözleşmesinin 110. maddesinde, sulama ücretlerinin peşin ödeneceği, ancak ortağın mali durumunun müsait olmaması halinde müraacat üzerine yönetim kurulunca bir vadenin kararlaştırılabileceği, aksi halde ortaktan kooperatifin borçlandığı kredi müessesesine ödenen nispette faiz ve masraf alınacağı yönünde yer alan hükmün davalıyı bağlayacağı, aksi halde davalı için bu hükmün uygulanmayacağı ve davalı ile sözleşme ya da benimsenmiş uygulama varsa, bu sözleşme ve uygulama uyarınca borca başka bir temerrüt faizi oranı, yoksa yasal faiz uygulanacağı gözetilmelidir. Mahkemece, hükme esas alınan raporda bilirkişi tarafından, işlemiş faiz, yasal faiz oranı üzerinden hesaplandığı halde, işleyecek faizin, dava dışı… A.Ş.’nin uyguladığı faiz oranı olarak kabul edilmesi çelişkili olmuştur.
Davalının kooperatif ortağı olduğu sonucuna varılması halinde; Karar tarihinden önce 01.07.2012 tarihinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu’nun 7. maddesinde, ” Türk Borçlar Kanunu ‘nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi
kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK’nın 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir.
Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1.maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadır.
Somut olayda, mahkemece takip tarihinden sonra işleyecek faizde…’ın faiz oranlarının uygulamasına karar verilmiştir. Bu oranlar davacı kooperatifin genel kurulunda kararlaştırılmış ve aleyhine davalı tarafından genel kurul kararının iptali davası açılmamış ise kesinleşmiş, diğer anlatımla taraflar arasında kararlaştırılmış temerrüt faizi oranı olarak belirlenmiş olacaktır. Şayet genel kurulda bir oran ve vade kararlaştırılmamış ise, anasözleşmenin 110. maddesi uyarınca yönetim kurulunun vade belirlemede yetkili olduğu ve…’ ın kooperatife uyguladığı oranı üyesi olan davalıya yansıtabileceği yönündeki düzenlemesi uyarınca yine taraflarca anasözleşme uyarınca faiz oranı birlikte kararlaştırılmış olacaktır. Bu durumda, bu oranlar TBK’nın 120/2. maddesi kapsamında kalan akdi temerrüt faizi niteliğinde olduğundan; anılan maddede düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranını geçemez. Davacı kooperatifin talep edebileceği temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu
tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Mahkemece, karar tarihinden önce yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, davacı kooperatifin tüm genel kurul kararları öncelikle davalı kooperatiften, aksi halde Ticaret Sicil Memurluğu’ndan ya da anasözleşmenin ilgili maddesi uyarınca ilgili Bakanlık İl Müdürlüğü’nden istenerek, faiz oranı ile ilgili bir karar alınıp alınmadığı araştırılarak, faiz oranı kararlaştırılmışsa kararlaştırılan oranın, kararlaştırılmamışsa anasözleşmenin 110. maddesinde yazılı oranın uygulanmayacağı, bunun yerine, davacının yasal faiz oranının iki katına kadar işlemiş ve işleyecek temerrüt faizi oranı üzerinden faize hak kazandığı; davalının yasal faiz oranının iki katı ile sınırlı olarak, bu oran aşılmadan işlemiş ve işleyecek temerrüt faizi oranı ile sorumlu olacağı dikkate alınarak, bilirkişiden denetime elverişli rapor alındıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yasal düzenleme gözden kaçırılarak, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu durumda, davalının üye olup olmadığı incelenmeden, üye olup olmamasının sonuçları üzerinde durulmadan, anılan yönlerden eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3)Bozma nedenine göre, davalı vekilinin yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, taraflar yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.