Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/5751 E. 2014/169 K. 16.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5751
KARAR NO : 2014/169
KARAR TARİHİ : 16.01.2014

MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 19/12/2012
NUMARASI : 2008/560-2012/518

Taraflar arasındaki kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde müdahiller ve katılma yoluyla davacı vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
1-Davalı Müflis S.S. S.. Doğankent Yapı Kooperatifi yanında müdahale eden fer’i müdahiller C.. Z.. ve arkadaşları vekilinin temyiz istemi bakımından;
Temyiz eden fer’i müdahiller C.. Z.. ve arkadaşları, davalı müflis kooperatifin yanında davaya müdahale etmiş olup, hüküm davalı tarafından temyiz edilmemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 66 ve devamı maddelerinde belirtildiği üzere fer’i müdahil, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket eder, yani onun yardımcısıdır. HMK’nın 69/1. maddesi uyarınca hüküm lehine müdahale edilen taraf hakkında verildiğinden, bu hükme karşı temyiz yoluna başvurma yetkisi aleyhine hüküm kurulan davalıya aittir. Lehine müdahale edilen taraf hükmü temyiz ederse onunla birlikte hareket etme yetkisine sahip olan müdahil de hükmü lehine katıldığı tarafla birlikte temyiz edebilir. Aksi halde tek başına hükmü temyiz edemez. Ancak, anılan madde hükmüne aykırı olarak müdahil hakkında da hüküm verilmişse, fer’i müdahil hükmü sadece kendisi bakımından (hükmün kendisine ilişkin bölümünü) temyiz edebilir.
Somut olayda, fer’i müdahiller hakkında hüküm tesis edilmemiş olup, bu kişiler asli müdahil sıfatıyla da yargılamaya katılmamış ve kararın davalı tarafça da temyiz edilmemiş bulunması karşısında fer’i müdahiller esasen kararı temyiz hakkına da sahip değildir. Yanında fer’i müdahil olunan davalı müflis kooperatif hükmü temyiz etmediğinden, hakkında hüküm kurulmayan fer’i müdahillerin tek başına kararı temyiz etme hakkı bulunmamaktadır.
Bu durumda, davalı M.. S.S. S.. Doğankent Yapı Kooperatifi yanında müdahale eden fer’i müdahiller C.. Z.. ve arkadaşları vekilinin temyiz isteminin HUMK’nın 432/4. madde hükmü uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyiz istemine gelince;
Mahkemece kayıt kabul talebi hakkında verilen hüküm temyiz eden davacı vekiline 03.05.2013 tarihinde tebliğ edildiği halde, temyiz dilekçesi İİK’nın 164. maddesinde öngörülen 10 günlük yasal süre geçirildikten sonra 17.05.2013 tarihinde verilmiştir. Temyiz dilekçesinde ise, fer’i müdahiller vekilinin temyiz dilekçelerine cevap ve katılma suretiyle temyiz edildiği belirtilmiştir.
Öte yandan, fer’i müdahiller vekilinin temyiz dilekçesi davacı vekiline 01.07.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili ise ikinci kez katılma suretiyle 03.07.2013 tarihinde temyiz isteminde bulunmuştur.
Davacı vekilinin 17.05.2013 tarihli dilekçesinin, henüz fer’i müdahiller vekilinin temyiz dilekçesi tebliğ edilmediğinden doğrudan temyiz olarak değerlendirilmesi gerekmiş olup, İİK’nın 164. maddesinde öngörülen 10 günlük yasal süre geçirildikten sonra temyiz isteminde bulunulduğundan, süresinden sonra yapılan temyiz istemi hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 tarih ve 1989/3 E., 1990/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında Yargıtay tarafından da karar verilebileceği kabul edilmiş olmakla, temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
Davacı vekilinin 03.07.2013 tarihli katılma yolu ile temyiz dilekçesi değerlendirildiğinde; HUMK’nın 433/2. maddesinde öngörülen “katılma yoluyla temyiz”, 432. maddede öngörülen sürede temyiz hakkını hiç kullanmamış olan tarafın, karşı tarafın temyizi üzerine, temyize cevap süresi içinde hükmü temyiz edebilme hakkını tanıyan bir hüküm olup, temyiz hakkı bulunmayanın temyizine katılmak ta esasen mümkün değildir. Doğrudan temyiz süresini geçirerek kararı temyiz eden davacı vekilinin daha sonra süresinde de olsa katılma yolu ile temyiz isteminde bulunması mümkün olmadığından, katılma yolu ile temyiz isteminin de reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı Müflis S.S. Sincan Doğankent Yapı Kooperatifi yanında müdahale eden fer’i müdahiller C.. Z.. ve arkadaşları vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin doğrudan temyiz isteminin süre yönünden; katılma yolu ile temyiz isteminin koşulları oluşmadığından REDDİNE, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.01.2014 tarihinde davacı vekilinin temyizi yönünden oyçokluğuyla, diğerlerinin temyizi yönünden oybirliğiyle karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Genel mahkemelerde görülen iflasta sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen kararlara karşı temyiz kanun yolu bakımından, temyiz süresinin kaç gün olduğu, sürenin tefhimden mi tebliğden mi başlayacağı konusunda İİK’da açıklık yoktur. Dairemizin sayın çoğunluğu İİK’nın 164/1 uyarınca temyiz süresinin 10 gün olduğunu kabul etmektedir. İİK’nın 164/1 iflas davasında kararın tebliğinden itibaren temyiz süresinin 10 gün olduğunu düzenlemiştir. Bu hüküm istisna getiren bir düzenleme olup sadece iflas davasına ilişkin verilen kararla sınırlı uygulanabilir. İstisnanın dar yorumlanması, kıyas yoluyla genişletilmemesi ana kural olduğuna göre aynı hükmün genel mahkemelerden olan ticaret mahkemesinde görülen iflasta sıra cetveline itiraz davalarında uygulanamayacağı açıktır. İİK’da düzenlendiği halde genel mahkemelerde görülen itirazın iptali, menfî tespit davası ve tasarrufun iptali davalarında oluduğu gibi, aynı şekilde genel mahkemelerden olan ticaret mahkemesinde görülen iflasta sıra cetveline itiraz davalarında verilen karar bakımından, kanunda istisnai bir düzenleme yer almadığından, temyiz süresi de genel hükümlere göre belirlenmelidir. Buna göre 1086 s. HUMK’nın 432 uyarınca temyiz süresi kararın tebliğinden itibaren 15 gün (uygulamaya girmesi halinde 6100 s. HMK’nın 361 uyarınca bir ay) olarak kabul edilmelidir.
Nitekim İİK genel mahkemelerde görülen davalarda genel uygulamadan ayrılıp istisna getirmişse bunu iflas davası yönünden İİK’nın 164/1’de olduğu gibi kararın tebliğinden, iflas ertelemesinde İİK 181 atfıyla 164/1’de kararın tebliğinden, iflasın kaldırılması davasında İİK 182’de kararın tebliğinden, konkordatonun tasdik ya da reddine
İİK 299’da kararın tefhiminden, konkordatonun bir alacaklı yönünden feshinde İİK 307’de kararın tebliğinden, konkordatonun tamamen feshinde İİK 308/2 atfıyla 299’da kararın tefhiminden itibaren 10 gün olduğunu açıkça düzenlemiş, icra mahkemesinden verilen istisnaen temyiz yolu tanınan kararlar için de İİK 363’de 10 günlük temyiz süresi olduğunu kanun düzenlemiştir.
Dairemiz kurulmadan önce bu tür davalara bakan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 17.02.2010 tarih 2009/12367 E, 2010/1590 K sayılı kararındaki karşı oydaki görüş ile doktrinde Prof. Dr. B. Kuru, İcra İflas Hukuku El Kitabı 2013 Ankara s. 1332-1333’de temyiz suresinin genel hükümlere uygun olarak 15 gün olduğunu ileri sürmekte, yine Prof. Dr. T. Muşul da İcra İflas Hukuku 5. baskı Ankara 2013 s. 1409-1410’da yukarıda zikredilen karşı oydaki görüşe atıfla gerekçelendirerek temyiz süresinin genel hükümlere göre belirlenebileceğini zikretmektedir.
Hal bölye olunca iflas sıra cetveline itiraz davalarında iflas davası için hüküm içeren İİK 164/1. maddesinin uygulama yeri bulunmadığını, genel hükümlerin uygulanması ile HUMK 432 uyarınca temyiz süresinin 15 gün olduğunu (uygulanması halinde 6100 s. HMK 361 uyarınca bir ay olduğunu) kabul ettiğimden temyiz süresinde olduğundan, davacı yönünden işin esasının incelenmesi görüşünde olduğumdan aksi yönde oluşan Dairemizin sayın çoğunluğunun görüşüne katılamıyorum. 16.01.2013