YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5746
KARAR NO : 2014/1103
KARAR TARİHİ : 17.02.2014
MAHKEMESİ : Edremit 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/01/2013
NUMARASI : 2010/432-2013/64
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı yüklenici ile müvekkilinin de aralarında bulunduğu arsa sahipleri arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmeye göre arsa sahiplerine isabet eden zemin kat 18 nolu dükkanın 145 m² den küçük olmaması gerekirken 135 m² olduğunu, yine sözleşmeye göre bodrumdaki 23 nolu bağımsız bölümün dükkan niteliğinde olması gerekirken ruhsatının depo olarak alındığını, bu nedenle yüklenicinin sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, anılan bağımsız bölümlerin sözleşmeye göre 7 ay önce teslim edilmesi gerektiği halde halen teslim edilmediğini, eksikliklerin giderilmesi amacıyla davalının ihtar edilmesine rağmen sonuç alınamadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 23 nolu bağımsız bölümün depo olarak görünmesi nedeniyle 7.000,00 TL’nin, 18 nolu bağımsız bölümün sözleşmede belirlenenden küçük yapılmış olması nedeniyle 5.000,00 TL zararın, halen teslim edilmeyen 23 nolu bağımsız bölüm için 4.900,00 TL, 18 nolu bağımsız bölüm için 3.500,00 TL kira tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı dışında da arsa malikleri bulunduğunu, sözleşmedeki taahhütlerin belediyece onaylanan projeye göre değil, daha önceden hazırlanan projeye göre verilmiş taahhütler olduğunu, bağımsız bölüm sayısının 5 kata izin verilmesi nedeniyle arttığını, onaylı projeye göre inşaatın yapılıp, sözleşmeye göre de hisseleri oranında bağımsız bölümlerin maliklerine teslim edildiğini, projeye göre zemin katta bir adet iş yerine izin verildiğini, zemin altı meskenlerin ise iş yeri olarak değil depo vasıflı taşınmazlar olduğunu, davacı dışındaki tüm mal sahiplerinin dairelerini alıp tasarrufta bulunduğunu, teslim edilmeme hususunun doğru olmadığını, müvekkili tarafından arsa sahibi Güley Kırca’nın borçlu bulunduğu Edremit 2. İcra Müdürlüğü’nün 2007/2787 Esas sayılı dosyaya ödeme yapıldığını, müvekkilinin arsa sahiplerinden alacaklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; vaziyet planında 18 nolu dükkan nitelikli bağımsız bölümün projede ve uygulamada yapılmadığı, parsel üzerinde yapılmış olan halihazır duruma göre 18 ve 23 nolu dükkan niteliğindeki bağımsız bölümlerin arsa sahiplerine verilme imkânının olmadığı, 18 nolu dükkan nitelikli bağımsız bölüm yerine zemin kat 2 nolu mesken nitelikli bağımsız bölümün toprak sahiplerine verildiği, davacıya verilmesi gereken 23 ve 18 nolu dükkanların değerinin 127.200,00 TL, davacıya verilemeyen dükkanlar yerine verilen 2 nolu dükkanın ise 100.000,00 TL değerinde olduğu, davacının projedeki bu değişiklik sebebiyle uğradığı zararın 27.200,00 TL olduğu, her ne kadar sözleşmede inşaat ruhsatının 01.03.2008 tarihine kadar alınacağı kararlaştırılsa da Edremit Belediye Başkanlığı’ndan alınan 25.08.2010 tarihli cevabi yazı ile 25.01.2008 tarihinde esas ruhsatın, 07.11.2008 tarihinde kat ilavesi ruhsatının alındığının anlaşıldığı, inşaata başlama tarihinin 07.11.2008 olarak kabulünün gerektiği, her ne kadar sözleşmede belirtilen tarihten sonra inşaat ruhsatı alınsa da davacı ve dava dışı toprak sahiplerine inşaat ruhsatının gecikmesi sebebiyle sözleşmeyi feshetmemelerinden dolayı 07.11.2008 tarihinden itibaren inşaatın 24 ayda tamamlanması gerekeceği, buna göre tamamlanma tarihinin 07.11.2010 tarihi olacağı ve davacının geç teslim sebebiyle kira gelir kaybının bulunmadığı, bu sebeple dava değeri olan 20.400,00 TL üzerinden davacı tarafın davasının kabulü gerektiği belirtilerek, davanın kabulü ile 20.400,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine aykırılık sebebiyle meydana gelen değer kaybının tahsili istemine ilişkindir.
Hukuki uyuşmazlığın çözümü için mahkemece, öncelikle tarafların ileri sürdüğü ve savunduğu hususlar çerçevesinde maddi olayın denetime de elverişli olacak şekilde aydınlatılması ve bundan sonra hukukun somut olaya uygulanması gerekmektedir. Yargılama aşamasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın “Hâkimin Davayı Aydınlatma Ödevi” başlıklı 31/1. maddesi “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiş ve bunun hakimin görevi olduğu açıkça vurgulanmıştır. Maddede, hakimin maddi anlamda davayı sevk yetkisi düzenlenmektedir. Bu yetkisiyle hakim, olayın ve hukuki uyuşmazlığın olgusal ve hukuki boyutlarını gerekli olduğu ölçüde taraflara birlikte ele alabilecek, tarafların zamanında uyuşmazlığın çözümü için önemli vakıaların tamamı hakkında açıklama yapmalarını, özellikle ileri sürülen vakıalardaki eksiklikleri tamamlamalarını, delilleri ikame etmelerini ve gerekli talepleri ileri sürmelerini sağlayabilecektir. HMK’nın 194. maddesinde de somutlaştırma yüküne yer verilmiştir. Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Genel geçer ifadelerle, somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi, vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi söz konusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşul vakıalara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yüktür; bu yükü yerine getirmeyen sonuçlarına katlanacaktır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, sözleşme gereğince arsa sahiplerine verilmesi gerekirken verilemeyen 18 ve 23 nolu dükkanlar yerine 2 nolu bağımsız bölümün verildiğinin kabulü ile, verilmesi gereken dükkanların değerleri ve verildiği kabul edilen 2 nolu bağımsız bölümün değerinin karşılaştırılması suretiyle davacının zararının belirlenmesi yoluna gidilmiştir. Oysaki, dosya kapsamından taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde davacı dışında başka arsa sahiplerinin de olduğu, 2 nolu bağımsız bölümün 3. kişi adına kayıtlı bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece öncelikle sözleşmeye göre her bir arsa sahibine hangi bağımsız bölümün verildiği, bu bağımsız bölümlerin tapularının kim tarafından devredildiği hususlarında taraf vekillerinden açıklama alınıp, bağımsız bölümlerin tapu kayıtları ve akit tabloları da celbedildikten sonra, davacı arsa sahibine sözleşme gereği hangi bağımsız bölüm veya bölümlerin verildiği, sözleşme gereği verilmesi gerekip de verilmeyen bağımsız bölüm bulunup bulunmadığı, verilemeyen bağımsız bölüm veya bölümler bulunması durumunda verilmeyen bu bağımsız bölümlerin yerine hangi yerlerin verildiğinin belirlenip, davacının ancak payı oranında talepte bulunabileceği hususu da gözetilerek, sonucuna göre davacının zararının hesaplanması gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Öte yandan, davacı tarafça 18 nolu bağımsız bölümün sözleşmede kararlaştırılandan küçük yapılması nedeniyle 5.000,00 TL ve sözleşmeye göre 23 nolu bölümün dükkan vasfında olması gerekirken, depo vasfında bulunması nedeniyle 7.000,00 TL olmak üzere toplam 12.000,00 TL kâr kaybı istenildiği ve mahkemece gecikme tazminatının reddine karar verildiği halde, gecikme tazminatı ve kâr kaybı toplamı olan 20.400,00 TL üzerinden davanın kabulü HMK’nın 26. maddesindeki taleple bağlılık ilkesine aykırı olmuştur.
3- Bozma nedenine göre, davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.