YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5738
KARAR NO : 2014/1062
KARAR TARİHİ : 14.02.2014
MAHKEMESİ : Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/12/2012
NUMARASI : 2010/267-2012/403
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın davalı A. A.. dışındaki davalılara karşı açılan davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmasız, davalı A. A.. vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evraklar üzerinden yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– KARAR –
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince, davacı yüklenici tarafın yapacağı inşaat karşılığında sözleşme konusu arsaların %65 hissesinin müvekkiline devredileceğinin kararlaştırıldığını, davalı arsa sahiplerinin biten dairelere yerleştiklerini ancak inşaatın devamına engel olduklarını ve uzlaşmaz tutumları nedeniyle sözleşmenin uygulanması ve imalata devam edilmesinin imkansız olduğunu ileri sürerek, üzerine inşaat yaptığı arsaların % 65 hissesinin iptali ile davacı adına tescilini ve uğradığı zarar nedeniyle maddi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri, davacı yüklenicinin edimlerini yerine getirmediğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, bilirkişi raporu dikkate alınarak, davacının edimlerini yerine getirmediği, yapılan inşaatların eksik olduğu, bir kısmının hiç yapılmadığı gerekçesiyle, davalı A. A..dışındaki davalılara karşı açılan davanın reddine, davalı A. A.. ile davacı arasındaki sulh sözleşmesinin onanmasına ve bu sözleşmeye göre davacı adına bir kısım hissenin tesciline karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalı A.. A.. vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, temyiz eden taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Davacı ile davalılar arasında 07.02.1997 günlü düzenleme şeklinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığı çekişmesizdir. Ancak, dosyadaki tapu kayıtlarına göre sözleşmede yer almadığı halde sözleşme tarihi itibariyle tapuda paydaş olarak görünen başka şahısların da bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, sözleşmeden sonra muhtelif parseller üzerinde inşaat yapmak üzere işe başlamış ise de, bunlardan bir kısmını tamamına yakın bitirdiği, bir kısım parsellerde inşaatın devam ettiği, bir kısmında ise hiç başlamadığı, yapılan kısımlar yönünden ise imar mevzuatına aykırılıklar nedeniyle belediye encümeni tarafından inşaatın mühürlenmesi kararları alındığı tespit edilmiştir.
Davada, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak borçlanılan edimlerin ifa edildiği ileri sürülüp tapu iptal ve tescil talep edildiğine göre, yukarıda izah edilen hususların varlığı dikkate alındığında, öncelikle sözleşmenin geçerliliği olgusunun denetlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Gerçekten de TMK’nın 692. maddesi uyarınca, fevkalede önem arz eden inşaat işinde tüm paydaşların sözleşmede imzalarının bulunması veya imzası bulunmasa dahi sözleşmeye onay vermeleri zorunludur. Bu nedenle tapuda kayıtlı olan ve davalılar dışındaki tüm paydaşların davaya dahil edilerek, sözleşmeye onaylarının bulunup bulunmadığı belirlenmeli; böyle bir onayın yokluğu halinde ise Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 30.09.1988 tarih, 1987/2 E., 1988/2 K. sayılı ilamı gereğince sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesinin iyiniyet kurallarına uygun düşüp düşmediğinin incelenmesi gerekir.
Sözleşmenin geçerli olduğunun kabulü halinde davacı, sözleşme konusu parsellerin bir kısmının % 65 payının iptali ve adına tescilini istemiş olmakla, bu husus diğer paydaşların hukuki yararlarını ilgilendirdiğinden ve ayrıca mahkemece, davalılardan A. A.. ile davacı arasındaki 10.04.2012 günlü sulh sözleşmesi uyarınca karar verildiğinden bu husus davada taraf olarak yer almayan paydaşların menfaatleri ihlal edilebileceğinden bu sebeple de diğer paydaşların davaya dahil edilmesinde zorunluluk vardır.
Sözleşmenin geçersiz olduğunun belirlenmesi halinde ise, davacı ile davalılardan A. A.. arasında yapılan 10.04.2012 günlü sulh sözleşmesinin de geçerliliğinin buna göre değerlendirilmesi zorunludur.
Bundan başka, davalılardan A. A.. ile davacı arasındaki 10.04.2012 günlü sulh sözleşmesinde, davalı Abdulkadir’in tapu payının ferağ taahhüdü taliki şarta bağlandığı halde, bu hususun gözden kaçırılarak tescil hükmü kurulması ve iptal ve tesciline karar verilen payların ne suretle hesap ve tespit edildiği de denetime elverişli olmayacak şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Keza, yargılama devam ederken arsa sahiplerinden Necmettin Aktuğ mirasçıları bir kısım davalılar ile davacı arasında da 14.10.2012 tarihinde sulh sözleşmesi düzenlendiği ve dosyaya ibraz edildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle iken anılan sulh sözleşmesi nazara alınmaksızın ve bu konuda herhangi bir inceleme yapılmaksızın hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Son olarak, hüküm yerinde “davacı tarafa kalan dairenin şerh olarak yer alması hükmünün eklenmesine” karar verilmekle beraber bu hususta gerekçede herhangi bir açıklama yapılmadığı, keza “dairenin şerh olarak yer alması” ifadesi ile neyin kastedildiği anlaşılamadığı gibi, kabule göre de hangi daireden bahsedildiğinin gösterilmeyerek HMK’nın 297. maddesine aykırı olarak infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle, davacı ve davalı A.A.. vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte davacı ve davalı A. A..vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.