Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/5728 E. 2013/7320 K. 21.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5728
KARAR NO : 2013/7320
KARAR TARİHİ : 21.11.2013

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı müflis Kooperatif’ten 20.06.2011 tarihinde istifa ettiğini, yönetim kurulunca istifasının kabul edilerek, 58.000,00 TL alacağının, 28.10.2011 tarihinden başlayan oniki adet bono ile ödenmesinin kararlaştırıldığını, ancak bonoların belirtilen vadelerde ödenmediğini, iflas idaresine yapılan başvurunun ise 07.02.2012 tarih ve 26 no’lu karar ile, üyelikten ayrılan üyenin kooperatiften ayrılırken alacağından mahsup edilmesi gereken zarar ve masraf payının hesaplanmamış olduğu, talebinin yargılamayı gerektirdiği belirtilerek, haksız şekilde reddedildiğini ileri sürerek, 07.02.2012 tarihli kararın iptali ile 58.000,00 TL alacağın kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Müflis davalı İflas İdare Memuru, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi yollaması ile bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde TTK’nın anonim şirketlere ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği, 6762 sayılı TTK’nın 329 ve 405/2. maddesine göre ortakların ödedikleri sermaye borcunu iflas masasına alacak olarak kayıt ettiremeyeceği, ancak pay cetveline göre, paylaşım yapıldıktan sonra ve İİK’nın 196. maddesi uyarınca, faiz ödemelerinden sonra masada para kalması halinde pay sahiplerine ödeme yapılmasının mümkün olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece dava kayıt kabul davası olarak nitelendirilmiştir. Oysa somut olayda, davalı müflis Kooperatif’in 15.07.2009 tarihinde iflas ettiği, davacının iflas tarihinden sonra 20.06.2011 tarihinde istifa ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, TTK’daki anonim şirketlere ilişkin hükümlere atıfla ortakların ödediği sermaye borcunun iflas masasına alacak kaydı olarak isteyemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmişse de, Dairemiz’in 12.02.2013 tarih ve 2012/6955 E, 2013/752 K; 17.06.2013 tarih ve 3502 E, 4141 K; 21.06.2013 tarih ve 4136 E, 4294 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere; iflas öncesinde istifa eden ortağın 1163 sayılı Kanun’un 17/1. ve anasözleşmenin 15/1. maddeleri uyarınca hesaplanması gereken çıkma payı alacağı, iflas
öncesinde muaccel olmuş ise ya da muaccel olmayıp ta İİK’nın 195. madde hükmü uyarınca iflasın açılması ile muaccel olmuş ise aynı Kanun’un 98. maddesi yollamasıyla TTK’nın 329 ve 405/2. maddeleri kapsamında bir alacak olmayıp, iflas masasına kaydı mümkün alacaklardan olduğundan, mahkemenin aksi yöndeki gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. Davalı iflas etmeseydi, davacıya iadesi gereken meblağ, ödediği aidatların toplamı kadar olmayıp, yapılan toplam ödemeden ayrıldığı yıl sonu bilançosunda yer alan genel giderlerden davacıya isabet eden kısımlarının mahsubundan sonra bakiyesidir. Bu yasal düzenlemeye uyulmaması diğer ortaklar aleyhine sonuç doğurduğu gibi, davacı açısından nedensiz zenginleşmeye yol açacağı kuşkusuzdur. Yatırılan aidatlardan genel gider payının düşülmesi yasa hükmü gereği olup, bundan vazgeçilmesi ancak genel kurul tarafından aksinin karar altına alınması ya da kooperatifin ortaklığı sona erenler için aksi yönde bir uygulamasının daha önce oluşmuş olması şartına bağlıdır. Ne var ki, davalı kooperatif iflas halinde bulunduğuna göre, artık çıkan ve çıkarılan ortaklara ödeme yapılması halinde kooperatif mevcudiyetinin tehlikeye düşüp düşmediğinin tartışılması da bu aşamada yersiz bulunmaktadır. Yani, iflas halinde bulunan davalı kooperatifin davacı dahil, çıkan ve çıkarılan ortaklarına alacaklarını genel kurul tarihinden itibaren bir aylık normal ödeme süresi içerisinde ödeme yapması zaten mümkün bulunmamaktadır. İflasın açılmasıyla kooperatifin bütün malları “iflas masası”na dahil olacağından, iflas açıldıktan sonra kooperatifin (müflisin) masaya giren mal ve hakları üzerindeki her türlü tasarrufu İİK’nın 191. madde hükmü uyarınca alacaklılara karşı hükümsüz ve de yönetim kurulunun bu mal ve haklar üzerinde tasarruf ehliyeti de ortadan kalkmış iken, kooperatif yetkililerinin istifa eden alacaklı ortağa 12 adet toplam 58.00,00 TL bedelli senetleri keşide edip vermesi, iflas idaresini bağlamaz. Müflisin mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisi, iflas ile İİK’nın 191. madde hükmü uyarınca kısıtlandığından, iflas öncesindeki yıl sonu bilançosunda yer alan genel gider payının aidatlardan mahsubu gerekir.
İflas tarihinden sonra doğan bir alacağın, iflas idaresinden talep edilip edilemeyeceği yönündeki inceleme, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda genel mahkemelerce tespit edilecektir. (İflas Hukukunda Sıra Cetveli Prosedürü ve Sıra Cetveline Karşı Müraacat Yolları, Öztek Selçuk, yayımlanmamış doçentlik tezi, s. 37) Dairemizin 02.02.2012 tarih ve 2011/4952 E, 2012/680 K sayılı ilamı da bu yöndedir. İİK’nda iflastan sonra doğan alacağın konu edildiği davalar için İİK’nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından, bu mahkemenin davanın açıldığı 05.03.2012 tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK’nın 2. madde hükmü uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Somut olayda, süresinde iş bölümü ilk itirazı yapılmadığından, Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davaya bakılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. İflas tarihi esas alınarak iflas tarihinden önce doğan alacaklar ile ilgili olarak davacının İİK’nın 235/2. maddesinin ilk cümlesi uyarınca iflas masasına kayıt ve kabul talep edebileceği, iflas tarihinden sonra doğan alacaklarla ilgili olarak ise iflas masası aleyhine genel mahkemelerde açılacak davada genel hükümlere göre tahsil hükmü alınabileceği gözetilmelidir. Kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. İflas masasının safi (net) mevcudu (masaya giren mal, alacak ve haklar), “alacakların ödenmesine tahsis olunur” (İİK m.184,I,c.1). Buradaki “alacaklar” teriminden maksat, aslında yalnız “iflas alacaklarıdır.” İflas alacağı, iflas açıldığı anda müflise karşı hukuken mevcut olan alacaklar yani müflisin iflasın açıldığı andaki borçları olup, iflas masasından istenebilirken (masaya yazdırılabilirken), müflisin iflas açılmasından sonra doğan alacakları, iflas alacağı olmadığından, iflas masasından talep edilemez.(Kuru Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş 2. Baskı, S. 1212 vd. Ankara, 2013). İflasın açıldığı sırada müflise karşı ileri sürülebilecek alacaklar iflas alacaklarını; iflasın tasfiyesi sırasında yapılan masraflarla, iflas idaresinin yükümlü olduğu ya da devraldığı mükellefiyetler de (genel bir ifade ile) masa borçlarını oluşturur. İflas masrafları ve masa borçları sıra cetvelinde yer alamayacağından, iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK’nın 235. maddesindeki süreler uygulanmaz. Dairemizin 12.07.2012 tarih ve 2576 E, 4886 K sayılı ilamında da açıklandığı üzere; kayıt kabul davaları, iflasından önce müflisten alacaklı olanların, bir diğer ifade ile iflas alacaklılarının alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları ve dayanağını İİK’nın 235. maddesinden alan davalardır.
Bu durumda mahkemece, davalının iflasından sonra istifa eden davacının, iflastan önceki 31.12.2008 tarihli bilançoda yer alan genel gider payı davacının yatırdığı aidat miktarından düşülerek çıkma payı hesaplanıp tahsil hükmü kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.