YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4758
KARAR NO : 2013/7119
KARAR TARİHİ : 15.11.2013
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Davacı yanca açılan iflasın ertelenmesi davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde müdalillerden … Başkanlığı ile … Gaz A.Ş. vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, yurt içi ve yurt dışında meydana gelen ekonomik kriz nedeniyle şirketin sermayesini kaybederek borca batık hale geldiğini ve sunulan projeye göre şirketin sonradan ekonomiye kazandırılabileceğini ileri sürerek, şirketin iflasının ertelenmesini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, müdahil beyanları, kayyım ve bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamına göre borca batıklık halinin mevcut olduğu, şirketin tüm sermaye borcunun ödendiği ve yeni sermaye artışı yapıldığı, şirketin iflas erteleme talebinin kabulü halinde alacaklıların durumunun, iflasın derhal açılmasına göre daha kötü olmayacağı gerekçesiyle talebin kabulüne ve iflasın bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmiştir.
Kararı, müdahil SGK Başkanlığı vekili ile … Gaz AŞ. vekili temyiz etmiştir.
İflasın ertelenmesini isteyen kooperatif ve sermaye şirketlerinin borca batık durumda bulunması (bir diğer ifade ile varlıklarının rayiç değerlerinin borçlarını karşılayamaması), fevkalade mühletten yararlanmamış olması ve sunacakları iyileştirme projesi kapsamında mali durumlarının ıslahının imkân dâhilinde görülmesi gerekir (İİK.m.179). 6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesi “Mahkeme çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.” hükmünü içermektedir. Aynı kanun 282. maddesinde belirtilen bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı ve hakimin bilirkişi raporunu serbestçe takdir edeceği hükmünü düzenlemiştir. Gerek borca batıklığın ve gerek iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının tesbiti özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden bu değerlendirmelerin yapılması için bilirkişi görüşüne başvurulmalıdır (HMK.m.266). Bilirkişiden beklenen, özel ve teknik bilgisi kapsamında projenin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının tesbiti ile sınırlıdır.
Dosyanın incelenmesinden borca batıklığın usulüne uygun biçimde belirlendiği anlaşılmıştır. İncelenmesi gereken hususlar sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı, ilk tedbirin verildiği 27.11.2008 tarihinden kararın verildiği 12.03.2013 tarihine kadar geçen yaklaşık 4 yıl 4 aylık sürede proje hedeflerine ulaşılıp ulaşılmadığı ve davacı şirket yönetiminin bu konudaki tutumudur. Temyiz incelemesinin yapıldığı tarih itibariyle davacı şirket, yaklaşık 5 yıldır tedbirlerden yararlanmaktadır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, yukarıda belirtilen ilkeye aykırı olarak davacı şirketin asgari 3.000.000,-TL. sermaye arttırımı yapması gerektiği vurgulanmıştır. Davacı vekili 12.02.2013 günlü oturumda bilirkişi raporunda gösterildiği üzere sermayenin arttırıldığını belirtmiş fakat bu arttırmanın 1.631.500,-TL’den ibaret olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece davacı vekilinin bu beyanı, olumlu bir davranış biçimi olarak hükme esas alınmıştır. Bilirkişinin görev sınırını aşmış olması bir kenara bırakılacak olsa dahi, davacının mali verilere göre yeterli sermaye arttırımını yapmadığı ortadadır.
Bilirkişi raporunda aktif satışının, rehine verilen çeklerin mahsubunun ve alacak tahsilinin doğrudan fayda sağlamayacağı belirtilmişken, bunların da lehde değerlendirilmesi hatalı olmuştur.
Aynı raporda kâr hedeflerinin yüksek olduğu, bir diğer ifade ile ulaşılmasının güç olduğu vurgulanmıştır.
Kayyım tarafından sunulan raporlarda şirketin yüksek ciro yaptığı ancak finansman giderleri nedeniyle sürekli zarar ettiği belirtilmiştir. Diğer taraftan davacı vekili müvekkilinin finans kuruluşları ile yapılandırma anlaşmaları yaptığını, bir kısım borçların ödendiğini ve 5.318.000,-TL civarında faiz indirimi sağlandığını beyan etmiştir. Bu iki bilgi arasındaki çelişki de projenin inandırıcılığı noktasında olumsuz olarak değerlendirilmiştir.
Yargılama süreci içinde davacının SGK prim borçlarını ve vergilerini ödemediği de görülmüştür.
Açıklanan durum karşısında borca batıklığında tereddüt bulunmayan davacı şirketin projesinin de ciddi ve inandırıcı olmadığı anlaşıldığından uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle müdahiller vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, müdahil …den peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.