Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2012/6615 E. 2013/818 K. 14.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/6615
KARAR NO : 2013/818
KARAR TARİHİ : 14.02.2013

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki asıl ve birleştirilen menfi tespit ve ihraç kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili asıl davada, müvekkillerinin murisi olan….’nın davalı kooperatif üyesi iken 2004 yılında vefat ettiğini, bu durumunun noter aracılığıyla ve sözlü olarak kooperatife bildirilmesine rağmen, murisin üyeliğinin, davacı mirasçılar adına devir ve tescil edilmediğini, kooperatifin muris adına gönderdiği ihtarname ile ….744,75 TL borçlu olunduğunu iddia ettiğini, oysa şerefiye hesabı raporunun ne murise ne de mirasçılara tebliğ edildiğini, ölü şahıs adına yapılan tebligatların geçersiz olduğunu ileri sürerek, müvekkillerinin davalı kooperatife ….744,75 TL borçlu olmadığının tespitini, birleşen davada ise davalı kooperatif tasfiye kurulunun ……2011 tarihli ortaklıktan ihraca ilişkin kararının iptaline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, kooperatif üyesi olan muris ….’nın vefat ettiğinin 2010 tarihinde kooperatife bildirildiğini, bu nedenle şerefiye hesap raporunun, öldüğü bildirilmeden önce…’nın adresine tebliğ edildiğini, tebligatının usulüne uygun olduğunu; birleşen davada ise, davacıların borçlarını ödememeleri nedeniyle ortaklıktan ihraç kararı verildiğini savunarak, asıl ve birleşen davalarının reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi rapru ve tüm dosya kapsamına göre; kooperatif anasözleşmesinin …. maddesine göre, 2004 yılında ölen ortağın kanuni mirasçılarının üç ay içerisinde temsilci tayin ederek kooperatife bildirmeleri gerektiği halde davacıların, bu durumu 2010 tarihinde kooperatife bildirdikleri, bu nedenle davalı kooperatifin, ölen üyenin kooperatife bildirdiği adrese bu tarihten önce yaptığı tebligatların geçerli olduğu, şerefiye hesap tablosu sonucu davacıların kesinleşmiş borç miktarı hesabında bir yanlışlık bulunmadığı gerekçesiyle, asıl davanın reddine; davacıların açmış oldukları menfi tespit davası devam ederken ihraç prosedürünün işletilemeyeceği nedeniyle de birleşen davanın kabulü ile ihraç kararının iptaline karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davacılar vekili temyiz etmiştir.
Asıl dava, menfi tespit; birleşen dava ise ihraç kararının iptali istemine ilişkindir.
Somut olayda olduğu gibi, ortaklık hak ve sıfatına bağlı olarak dava açan kişinin, şayet yargılama sırasında bu sıfatı sona erecek olursa artık davayı takip ve sonuçlandırmakta hukuki yararı kalmaz. Zira, bu husus dava koşulu olup, davacının bu sıfatının yargılama sonuna ve hükmün kesinleşmesine kadar devam etmesi zorunludur ve bu yön mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Mahkemece her ne kadar her iki dava birleştirilmiş ve birlikte incelenerek karar verilmiş ise de, ihraç kararının iptali davası tefrik edilerek, menfi tespit davası bakımından ihraç iptali davasının sonucunun bekletici mesele yapılması
gerekirdi. Zira, ihraç kararının iptali davasının sonucuna göre davacının üyelik durumu belirlenecek ve buna göre menfi tespit davasında aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı tespit edilecektir. Ancak somut olayda, ihraç kararının iptali kararı davalı tarafça temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olup, menfi tespit istemi yönünden davacının aktif dava ehliyetine sahip olduğu anlaşıldığından, anılan husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Mahkemece, şerefiye hesap tablosunun, davacıların murisi …’nın bilinen adresine yapılan tebliğinin geçerli olduğundan şerefiye hesap tablosunun kesinleşmiş olduğu kabul edilmiştir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun …. maddesinin …. ve …. fıkrasında “Ortağın ölümü ile ortaklık sıfatı sona erer. Anasözleşmede gösterilecek şartlarla, ölen ortağın mirasçılarının kooperatifte ortak olarak kalmaları sağlanabilir.” hükmüne; kooperatif anasözleşmesinin ….maddesinde ise “Ölen ortağın kanuni mirasçılarının üç ay içinde temsilci tayin ederek kooperatife bildirmeleri halinde, ortaklık hak ve yükümlülükleri kanuni mirasçıları lehine devam eder. Mirasçıların temsilci tayin etmemeleri veya ortaklığa devam etmek istememeleri halinde, ölen ortağın alacak ve borçları …. madde hükümlerine göre tasfiye edilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda anılan yasa ve anasözleşme ile getirilen düzenleme amacı ve özü gözetildiğinde ölen ortağın mirasçılarının ortaklığa devam edip etmeyecekleri konusunda uyarılmaları gerektiğinden, mirasçıların ölüm olayını bildirmediği gerekçesiyle, ölen üyenin adresine yapılan tebligatın geçerli olduğunun kabulü isabetsiz olmuştur.
Davalı kooperatifçe, ölüm olayının asıl davadan önce 2010 yılında kooperatife bildirildiği tarihte, ölen ortağın mirasçıları ve adresleri ayrı ayrı belirlenip anasözleşmenin …. maddesi uyarınca temsilci tayin edip bildirmeleri için mirasçıların uyarılması, bildirilen temsilciye anasözleşmenin 61. maddesi prosedürüne uygun olarak teknik heyet raporunun gönderilmesi ve mirasçıların temsilcisine itiraz hakkı tanınması gerekmektedir. Mahkemece bu yapılmadığı gibi, mirasçılara da anılan rapor gönderilmemiştir. Ancak ölen ortağın mirasçıları tarafından işbu dava ile kooperatifçe belirlenen şerefiye bedeline fahiş ve çelişkili olduğu belirtilerek itiraz edilmiş olması karşısında, mahkemece bu itirazın Anasözleşmenin 61. maddesinde itiraz üzerine oluşturulacak yeni kurulun tekrar kıymet takdir edebileceği düzenlenmesine kıyasen, mahkemece komisyonun takdirinin yerinde olup olmadığı denetlenmek suretiyle taraflar arasındaki bedele ilişkin çekişmenin giderilmesi gerekirken, artık uyuşmazlığı anılan 61. madde prosedürüne bağlamak, tekrar tebliğ aramak ve tebliği sonrası dava açılmasını beklemek doğru olmaz.
Bu durumda, mahkemece, öncelikle başka üyelerin itirazları üzerine oluşturulan teknik heyet raporunun ve eklerinin kooperatiften celbi ile bu hükme uygun olarak oluşturulacak bilirkişi aracılığıyla mahallinde keşif ve inceleme yapılarak ve itirazlar değerlendirilerek davalının dairesinin cephesi, konumu ve tüm özellikleri dikkate alınarak, emsali dairelerle de kıyaslama yapılmak suretiyle, yeni bir kıymet takdiri yapılması gerekirken, başka üyelerin itirazları üzerine oluşturulan teknik heyetin o itirazları değerlendirilerek düzenlediği ve davacılar yönünden kesinleşmeyen raporu davacılar bakımından da esas alınarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren … gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere ….02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.