Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2012/3518 E. 2012/5029 K. 12.09.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3518
KARAR NO : 2012/5029
KARAR TARİHİ : 12.09.2012

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-
Davacı vekili, davalının kooperatif üyesi olduğunu, 06.07.2008 ve 08.11.2009 tarihli genel kurullarda alınan ödeme kararlarını yerine getirmediğini, bu nedenle davalı aleyhine icra takibine geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin kooperatif üyesi olmadığını, Gaziantep icra dairesi ve mahkemesinin yetkili olduğunu, dava konusu yeri bir televizyon kanalından iş karşılığı aldığını ve kısa bir süre sonra devrettiğini, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının kooperatif üyeliği için başvuruda bulunduğu ve taahhütname verdiği, yönetim kurulu kararı ile ortaklığa kabul edildiği, kendisine daire tahsis edildiği, davalının bu daireyi sattığı ancak üyeliğin devam ettiği,davalının alınan genel kurul kararları uyarınca toplam 6.580,00 TL aidat borcu ve 1.374,28 TL faiz borcu bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davalının itirazının iptali ile takibin 6.580,00 TL asıl alacak ve 1.374,28 TL faiz üzerinden aylık %3 faiz yürütülerek devamına, asıl alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1) Dava, davacı kooperatife üye olduğu iddia edilen davalının, ödemediği aidat borcunun tahsili için başlatılan icra takibine itirazının iptali istemine ilişkindir. Dava tarihinde yürürlükte olan HUMK’nun 1/1. maddesine göre mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Anılan kanunun 8. maddesinde Sulh Hukuk Mahkemesinde hangi dava ve işlerin görüleceği düzenlenmiş olup, son fıkrada ise bu ve diğer kanunların sulh mahkemesi veya hakimlerini görevlendirdiği dava ve işlere de Sulh Hukuk Mahkemesince bakılacağı öngörülmüştür. Buna göre, bir davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülebilmesi için yasada açık bir düzenleme olması gerekmektedir.
Somut olayda ise, davalı salt ödeme ve benzeri nedenlerle borçlu olmadığını değil, davacı kooperatife üye olmadığını ve bu sebeple aidat bedellerinden sorumlu olmayacağını savunduğuna göre, davalının borçlu olup olmadığı ve borcun miktarı ortak olup olmadığının tespitine bağlıdır. Üye olup olmadığı çekişmeli olan davalının hukuki durumun belirlenmesine yönelik bu dava, salt malvarlığı hukukuna ilişkin bir dava kapsamında
görülemeyeceğinden, görev hususunun parasal değere göre belirlenmesi de mümkün bulunmamaktadır. Buna göre, kooperatif ortağı olunup olunmadığının belirlenmesine bağlı bir davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görüleceğine dair bir düzenleme mevcut olmadığından, somut olayda, salt mal varlığı hukukuna dayalı olmayan (davalının üye olup olmadığı hususunda çekişme bulunan) işbu davaya bakmanın asıl görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girdiğinin kabulü ile mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devam olunarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
2)Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) No’lu bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) No’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 12.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.