Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2012/3305 E. 2012/4816 K. 11.07.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3305
KARAR NO : 2012/4816
KARAR TARİHİ : 11.07.2012

Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-
Davacı vekili, ortağı bulunduğu davalı kooperatifin inşaatları bitirerek arsa sahiplerine teslim ettiği ve arsa sahiplerinin kendilerine tahsis edilen konutlarda oturmaya başladığını, ancak davalı kooperatif ve yöneticileri tarafından, kooperatif tamamlanmış olmasına rağmen arsa sahiplerinin tamamen keyfi talepleri nedeniyle, önceki yönetim tarafından yapılan imalatların ve bahçedeki ağaçların gereksiz yere sökülerek, imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesinde yer almayan pahalı imalatların arsa sahiplerine ait binaya yapıldığını, bu sebeple de müvekkilinden her ay çok yüksek aidatlar toplandığını, davalı yöneticilerin kooperatifin yönetimi konusunda gerekli özeni göstermediklerini, ayrıca üyelere ait binadaki inşaat işlerinde imalat hataları bulunduğunu bilmelerine rağmen bunların giderilmediğini ileri sürerek, müvekkilinin uğradığı zararın tazmini ile 15.03.2009 ve 28.06.2009 tarihli genel kurul kararlarının iptaline ve davalıların sorumluluklarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, genel kurul kararlarının iptali yönünden davanın bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacının, 15.03.3009 tarihli genel kurulun yapıldığı tarihte üye sıfatının bulunmaması ve 28.06.2009 tarihli genel kurulda da muhalefet şerhinin olmaması sebebiyle genel kurulların iptalini talep etmeye ehil olmadığını, ayrıca ibra edilmiş yönetim kurulu üyelerinden tazminat talep edilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 15.03.2009 tarihli olağan genel kurul ve 28.06.2009 tarihli olağanüstü genel kurul toplantılarında alınan kararların iptali için açılan davanın bir aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, her iki genel kurul toplantısında alınan kararların kanuna ve iyiniyet esasına aykırılığının bulunmadığı, kooperatif yöneticileri hakkında hukuki sorumluluk davası açılabilmesi için gerekli olan genel kurulca dava açılması yolunda alınmış bir kararın bulunmadığı ve davanın kooperatif denetçileri tarafından açılması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili sorumluluk davası yönünden temyiz etmiştir
1-Dava, davacının kişisel ve doğrudan zararının kooperatif yöneticilerinden tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddi, eksik incelemeye ve yanlış nitelemeye dayanmaktadır. Kooperatifler Yasası’nın 59/3 maddesinde;”Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur” hükmüne, 62/3 maddesinde ise; “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar” hükmüne, yine aynı kanunun 98. maddesinin yollamasıyla TTK 336/5. maddesinde ” idare meclisi azaları şirket namına gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden ve ihmal neticesi olarak yapılmamasından gerek şirkete, gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler” hükmüne yer verilmiştir. BK’nun 41 nci, 50 nci ve 51 nci madde hükümleri ile yukarıda anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı, yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle, ortaklığın, yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların, kooperatife karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.06.1981 tarih ve 2329/298 sayılı ilamında da açıklandığı üzere ortağın şirketi dava etmesine engel bir hüküm bulunmamaktadır.
1982 Anayasası’nın 36. maddesinde yer verilen “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” ibaresi, ortakların dava açma hakkının temel dayanağıdır. Kooperatif ortağı olma, kooperatife karşı dava açma hakkından vazgeçme olarak yorumlanamayacaktır. Ortak tarafından dava hakkının kullanılması, ortaklığın TTK’ nun 341′ nci maddesine dayalı dava açma hakkında olduğu gibi, genel kurul kararına ve davanın denetçilerin asıl ya da vekil aracılığı ile dava açmasına bağlı değildir.
Ortakların dava açma hakları da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yasa ve anasözleşme hükümlerine aykırı davranışları ile ortaklığın malvarlığını azaltan veya kötüleştiren davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararıdır. Ancak, ortak TTK’nun 309. ve 340.maddeleri uyarınca dolaylı zarar dolayısıyla açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. İkinci durum ise doğrudan zarar halidir. Bu halde yöneticilerin veya denetçilerin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Esasen, bu zararın üçüncü kişinin gördüğü zarardan tek farkı, ortak olmanın sonucu olmasıdır. TTK’nun 336/5 maddesinde anlamını bulan bu dava türünde ise ortaklar talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isteyebilirler.

Bu durumda, mahkemece işin esasına girilerek gerekirse keşif ve inceleme yapılarak davacının doğrudan zararının mevcut olup olmadığı yönünden inceleme yapılması ve oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.