Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2012/3068 E. 2012/4844 K. 11.07.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3068
KARAR NO : 2012/4844
KARAR TARİHİ : 11.07.2012

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-
Davacı vekili, davalının üyesi olduğu kooperatife 2006 yılına ait ortak gider, aidat, masraf, yönetim giderlerini ödememesi sebebiyle aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalının, takibe haksız olarak borcu ve yetkiye itiraz ettiğini ileri sürerek, haksız itirazının iptali ile davalının %40 tazminata mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davalının üyeliğinin davadan ve takipten evvel sona erdiğini, davalının borçlu olduğu düşünülse bile kooperatiften olan alacağı ile takas edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının, davacı kooperatife 29.03.2003 tarihinde devir yoluyla ortak olduğu, 2005 yılı aidatlarını ödememesi nedeniyle hakkında icra takibinin yapıldığı bu takibe itiraz sonucu itirazın iptali davasının açıldığı, bu davanın Kadıköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/950 Esas nolu dosyasında görüldüğü ve sunulan bilirkişi raporuna göre, davalının 2005 yılı için genel kurulca alınan karar gereği ödenmeyen aidat nedeniyle 3.610,00 TL borçlu olduğu, önceki üyenin hak ve borçlarının davalıya geçtiği, sabit fiyatla üyelik iddiasının yerinde olmadığı ve davalının 35.806,00 TL fazla ödeme yaptığının tespit edildiği, iş bu dosya kapsamında ise icra takibine konu borcun 2006 yılı genel kurul kararlarına dayandığını, aidat borcunun 320,00 TL asıl, 24,40 TL faiz olmak üzere 344,40 TL olduğu, aidat borçlarının ortaklık ilişkisinden kaynaklanmadığı, davalının, önceki bilirkişi raporunda belirtilen esaslar dahilinde yapılan hesaplamada 57.517,00 TL fazla ödemesinin bulunduğu, davalı vekilinin mahsup talebinde bulunduğu ve talebin kooperatif alacağı yönünden yerinde olduğu, ancak aidat ödemeleri kooperatifin zorunlu işlerinin görülmesi için üyelerin ödedikleri bedel olmakla dayandığı genel kurul kararı iptal edilmediği sürece geçerli olduğundan davalının aidat borçlarından sorumlu olacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dava, aidat borcu nedeniyle başlatılan icra takibine, davalının, kooperatife üye olmadığı iddiasıyla yaptığı itirazının iptali istemine ilişkindir. Dava ve karar tarihinde yürürlükte olan HUMK’nun 1/1. maddesine göre mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Anılan kanunun 8 inci maddesinde sulh hukuk mahkemesinde hangi dava ve işlerin görüleceği düzenlenmiş olup, son fıkrada ise bu ve diğer kanunların sulh mahkemesi veya hâkimlerini görevlendirdiği dava ve işler denilmiştir. Buna göre, bir davanın sulh hukuk mahkemesinde görülebilmesi için yasada açık bir düzenleme olması gerekmektedir.1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99 ncu maddesinde, bu Yasa’dan doğan uyuşmazlıklara ilişkin hukuk davalarının ticari dava olduğu kabul edilmiş, TTK.nun 5/1 nci maddesinde “Aksine hüküm olmadıkça, dava olunan şeyin değerine göre asliye hukuk veya sulh hukuk mahkemesi ticari davalara dahi bakmakla vazifelidir.” hükmüne yer verilmek suretiyle sulh hukuk mahkemesi de ticari davalara miktar itibariyle bakmakla görevli kılınmıştır. Somut olayda ise davalı, sadece ödeme ve benzeri nedenlere dayanarak borçlu olmadığını değil, davalı kooperatife üye olmadığına ve bu sebeple aidat bedellerinden sorumlu olmayacağına dayanarak savunma yaptığına göre, hukuki bir durumun belirlenmesine yönelik bu dava, salt malvarlığı hukukuna ilişkin bir dava kapsamında görülemeyeceğinden, görev hususunun parasal değere göre belirlenmesi de mümkün bulunmamaktadır. Buna göre, kooperatif ortağı olunup olunmadığının ya da peşin bedelli veya normal statüde ortak olunup olunmadığının belirlenmesi istemine ilişkin bir davanın sulh hukuk mahkemesinde görüleceğine dair bir düzenleme mevcut olmadığından, somut olayda, salt malvarlığı hukukuna dayalı olmayan (üyelik konusunda çekişme bulunan) iş bu davaya bakmanın asıl görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinin görevine girdiğinin kabulü ile mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devam olunarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
2) Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.07.2012 tarihinde oybirligiyle karar verildi.