Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2012/2873 E. 2012/4261 K. 18.06.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/2873
KARAR NO : 2012/4261
KARAR TARİHİ : 18.06.2012

Taraflar arasındaki istirdat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-
Davacı vekili, davalı kooperatifin 31.10.2002 tarihli müteselsil borç senedine istinaden talep ettiği 3.048,68 TL alacağın müvekkili tarafından 18.08.2003 tarihinde ödendiğini, ancak kooperatifte yapılan müfettiş incelemesi sonucunda senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığının anlaşıldığını ileri sürerek, müvekkilinden haksız yere tahsil edilen alacağın ödeme tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava tarihi itibarıyla B.K.’nun 66. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamı ve Adli Tıp Kurumu raporuna göre; davacıdan tahsil edilen alacağa esas borç senedindeki imzanın davacıya ait olmadığı gerekçesiyle davacıdan tahsil edilen alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline dair verilen karar, Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 20.10.2009 tarihli ilamıyla, davalının zamanaşımı itirazı hakkında bir karar verilmediği ve B.K’nun 62. maddesinin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece uyulan bozma ilamı, tanık anlatımı ve dosya kapsamına göre; davacının B.K’nun 62. maddesi uyarınca borçlu olmadığı halde, davalı kooperatife güvenerek ödediği meblağın istirdadını B.K’nun 66. maddesi uyarınca bir ila 10 yıl içerisinde talep edebileceği, davacının fazla ödeme yaptığını 2006 yılındaki müfettiş incelemesi ile öğrendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dava, istirdat istemine ilişkindir.
1-Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
a-Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yeterli değildir. Mahkemece, bozmaya uyularak, davacının istirdat hakkının bulunduğu sonucuna varılmış ise de, davalının alacak miktarına ilişkin bilirkişi raporu alınmadan davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece, kooperatifin defter ve kayıtları ile davacının iddiasında sözü edilen müfettiş raporu getirtilerek, kooperatif uygulamalarını bilen uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak, davacının kooperatiften mal alıp almadığı ve yaptığı ödemeler de değerlendirilerek kooperatiften alacağı ya da borcu olup olmadığı konusunda ayrıntılı, denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak, oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
b-Bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
b-Dava, nedensiz zenginleşme iddiasına dayalı alacak istemine ilişkin olup, sebebsiz zenginleşmeden kaynaklanan iade borcunda, temerrüt için ayrıca alacaklının ihtarının aranması gereğini düzenleyen bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Sorun, sebepsiz zenginleşme ve temerrüt kavramlarının hukuksal yapı ve nitelikleri, hukukun genel ilkeleri ve bilimsel görüşler çerçevesinde çözüme kavuşturulmalıdır. Müşterek hukukun “Gaspeden daima temerrüt halindedir” şeklindeki genel ilkesi, günümüzde de uygulama yerine sahiptir. Bu ilkeye göre, haksız fiilin faili ve sebepsiz zenginleşen daima temerrüt halinde bulunduğu için zaten gerçekleşmiş olan temerrüdü sağlamak üzere alacaklının bunlara ayrıca bir ihtarda bulunması gerekmez. Haksız iktisap tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmelidir. (Yargıtay 11. H.D’nin 17.11.1997 tarih ve 7469/8241; 08.10.2001 tarih ve 4464/7553; 17.06.2002 tarih ve 2756/6224; 23.07.2007 tarih ve 960/3318; YHGK’nun 13.11.1991 tarih ve 11-303/567; 17.12.2003 tarih ve 13-787/774 sayılı kararları bu yöndedir.) Doktrinde de genellikle, gerçekleşen sebepsiz zenginleşme hallerinde, zenginleşme anından iade anına kadar faiz istenebileceği, bu faizin BK. 63. maddesinde öngörülen “zenginleşmede iade” kapsamı içinde olduğu benimsenmektedir. ( Bkz. Dr. H. Becker, İsviçre MK. şerhi, BK. Madde 63. Şerhi, sh. 392, A. Von Tuhr, Borçlar Hukuku Umumi Esasları, çeviri, sh. 438. Dr. M. Turgut Öz Öğreti ve Uygulamada Sebebsiz Zenginleşme, İst. 1990, sh. 173-175; Andreas Von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Cevad Edege Çevirisi, 1. Cilt, İstanbul 1952 , Sh: 466 vd; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümleri, 7. Baskı, İstanbul 1983, Sh: 756 vd; Kenan Tonçomağ, Borçlar Hukuk 1. Cilt, İstanbul 1969, Sh: 390 vd.) Zenginleşmenin gerçekleştiği tarih ile geri vermenin talep edildiği tarih arasındaki süre için, paranın kullanma değerinin karşılığı olarak, temerrüt faizi kadar faizle yükümlü tutulmalıdır. ( Nihat Yavuz, Sebepsiz İktisap, Ankara 1998, sh: 561 ve devamı)
Somut olayda, nedensiz zenginleşme anından itibaren faize hak kazanan davacının, davalıyı bir ihtarla temerrüde düşürmesi gerekmediğinden, nedensiz zenginleşmenin oluştuğu ödeme tarihi olan 18.08.2003 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, gerekçe gösterilmeksizin faizin dava tarihinden başlatılması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2a) no’lu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2b) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (1a) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı ve davalı yararına ayrı ayrı BOZULMASINA, (1b) no’lu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.