Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2011/4832 E. 2012/2657 K. 05.04.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/4832
KARAR NO : 2012/2657
KARAR TARİHİ : 05.04.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu davalı kooperatifin diğer ortaklara yaklaşık 15 yıl önce dükkan tahsisi yapıp tapuları dağıttığı halde müvekkiline dükkan tahsis edilmediğini ileri sürerek, mahrum kalınan son beş yıllık kira kaybına karşılık 9.130,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacının dükkan tahsisi için gerekli olan bedeli yatırdığı halde, tahsis edilecek konut bulunmadığından kendisine daire tahsisi yapılamadığı, bu sebeple kira kaybına uğradığı gerekçesiyle hesaplanan son beş yıllık kira bedeli 6.230,16 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı temyiz etmiştir.
1- Tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve karar tarihinde yürürlükte bulunan HUMK’nun 376 ncı maddesine göre, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı yasanın 388 nci maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu 389 ncu maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
İşte bu gibi hallerde, HUMK’nun 389 ncu (HMK 297/2-298/2) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141 nci maddesi ile HUMK ve HMK’nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Somut olayda mahkemece, kısa karar kararın hüküm fıkrasının birinci bendinde “… davanın kısmen kabulü ile, toplam 6.230,16 TL ecrimisil bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” denilmişken gerekçeli kararın hüküm fıkrasının birinci bendinde”…davanın kısmen kabulüne” ikinci bendinde ise”…666,64 TL ecrimisil bedelinin 31.12.2003, 1.110,92 TL ecrimisil bedelinin 31.12.2004, 1.202,43TL ecrimisil bedelinin
31.12.2005, 1.319,85TL ecrimisil bedelinin 31.12.2006, 1.403,12TL ecrimisil bedelinin 31.12.2007, 1.527,20TL ecrimisil bedelinin 31.12.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan anılarak davacıya verilmesine, davacı vekilinin fazlaya ilişkin talebinin reddine” denmek suretiyle davalı kısa karardan farklı olarak faizden sorumlu tutulmuştur. Kısa kararın hüküm fıkrasının birinci bendi ile gerekçeli kararın hüküm fıkrasının bir ve ikinci bentleri arasındaki bu çelişkinin giderilmesi için kararın bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1 no’lu bentte açıklanan nedenle, hükmün BOZULMASINA, 2 no’lu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 05.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.