Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2011/2915 E. 2012/2675 K. 06.04.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/2915
KARAR NO : 2012/2675
KARAR TARİHİ : 06.04.2012

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki karşılıklı iflas ve tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine iflas davalarında nitelik itibari ile mürafaa talepleri kabul edilmemekle beraber iflas davası ile birlikte görülen karşı davanın tabi olduğu yargılama usulü bakımından duruşma talebi kabul edilerek ilgililere çağrı kağıdı gönderildi. Belli günde davacı-karşı davalı asil…. ve vekili Av. …, Av…., Av. … ile davalı-karşı davacı vekili Av. …, Av. … gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– KARAR –
Asıl davada davacı vekili, davalı aleyhine başlatılan adi iflas yoluyla takibe borçlunun itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu, taraflar arasındaki ticari satım akdinin kurulduğunu ve davalının edimini yerine getirmediğini ileri sürerek, itirazın kaldırılması ve iflasa karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ve karşı davacı vekili, davacı ile müvekkilinin 02.07.2009 ihracat protokolü ve ilave şartları imzaladıklarını, ancak protokolün geçerli ve ifa edilebilir olması için tarafların ürünün teknik özellikleri vs. hususlarda mutabakat sağlayamadıklarını, davacının protokolden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin ticari satım akdi olmayıp, eser akdi olduğunu ve müspet zararın istenemeyeceğini savunarak, asıl davanın reddini, karşılık davada ise, müvekkilinin sözleşmenin ifası için yapmış olduğu üretime hazırlık, deneme üretimi v.s- işlemler nedeni ile oluşan 200.000,00 TL maddi zararının ve müvekkili gibi takip konusu borcu ödeme gücü bulunduğu belli olan büyük bir şirkete karşı iflas yolunun seçilmesinin hakkın kötüye kullanımı olduğunu, bu takip nedeniyle basında çıkan haberlerin şirket hisselerini olumsuz etkilediğinden 2.000.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ,benimsenen bilirkişi raporu ile toplanan delillere göre, sözleşme gereğince üretilecek ürün ile ilgili teknik şartnamenin hazırlanması gerekirken, bunun taraflarca gerçekleştirilemediği, toplam nihai tonaj miktarının (200.000-250.000 MT arasında) … tarafından en geç 10.09.2009 tarihinde…’e bildirilmesi gerekirken bildirilmediği, aylık sevkiyat programının karşılıklı mutabakatla saptanamadığı, teknik şartname üzerinde mutabakat sağlanmadığı, …’nın üretim başlamadan 10 gün
önce 2.200.000,00 USD tutarındaki banka teminat mektubunu…’e sunmaması nedeniyle ihracat protokolünün yürürlüğe girmediği, yürürlük şartının gerçekleşmesi için kararlaştırılan sürelerin davacı kusuru sonucu semeresiz geçmesi nedeniyle protokolün kendiliğinden son bulduğu, taraflar arasındaki eser sözleşmesinde davacı…’nın edimlerini yerine getirmeyerek temerrüde düştüğü, kendi edimini yerine getirmeyen tarafın, diğer taraftan edimini yerine getirmesini isteyemeyeceği ve davanın dayanağı protokol nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zarara yönelik somut delillerin sunulmadığı gerekçesiyle, asıl davanın reddine, karşı dava yönünden ise, manevi tazminat talebinin, iflas yoluyla takibin, hakkın kötüye kullanılması sayılmasını gerektirmediği, maddi tazminat talebinin ise, sözleşmeye aykırı davranışa dayanılarak talep edilmiş olduğundan ve tazminat talebinin şartları varsa sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk ilkesine göre talep edilebileceğinden ve maddi sorumluluğun şartları gerçekleşmediğinden karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davacı vekili ve karşı davada davacı vekili temyiz etmiştir.
Asıl dava sözleşmeye aykırılık nedeniyle oluşan tazminatın iflas yoluyla takibine ilişkin itirazın kaldırılması ve iflas; karşı dava ise maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Mahkemece; “iflas davaları basit yargılama usulüne tabi ise de; eldeki davada itirazın kaldırılması ve iflas talep edilmiş olduğundan mahkemece genel hükümlere göre inceleme yapılarak davacı alacağının bulunup bulunmadığının saptanması gerekir. Dolayısıyla iflas davasında da genel hükümlere göre inceleme yapılmasının gerekmesine” şeklinde gerekçe gösterilip, asıl dava olan iflas davası ile karşı davanın yargılamasının birlikte yürütülmesine karar verilmiştir. Oysa her iki davanın yasal olarak yargılama usulleri farklı olup, basit yargılama usulü Kanun’un sınırlı olarak saydığı hallerde uygulanır. Bu yargılama usulüne tabi dava ve işlerde kanun yargılamanın daha basit ve çabuk yürütülmesini amaçlamıştır. İflas davaları basit yargılama usulüne tabidir. (İİK m.158/II) İflas davalarında temyiz süresi 10 gün olup (İİK m. 164) adli tatilde süreler çalışır (HUMK m. 176/9 HMK m.103/1-e) ve işin niteliği gereği temyiz incelemesi de mürafaa yapılmadan görülür. (Yargıtay 19. H.D. 30.12.2004, 2004/4635-13438, ) İtirazın kaldırılması ve iflas davalarında mahkeme itirazı genel hükümlere (HUMK, HMK hükümlerine) göre inceler. Borçlu ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri ile bağlı değildir. (Baki Kuru İcra ve İflas Hukuku Cilt 3, sh 2673) Genel hükümlere göre yapılan inceleme de basit yargılama usulüne göre yapılır. Bu bakımdan mahkemenin iflas talebinin genel hükümlere göre yapılacağından bahisle ayrı bir yargılama usulüne tabi bulunan karşı davayı da birlikte görüp yürütmesi doğru olmamış ve basit yargılamaya tabi davanın da yazılı yargılama usulüne tabi bir dava ile aynı usulde yürütüldüğünü çağrıştıracak işlemler yapılmıştır. Nitekim her iki davanın temyiz süresi de bir ayrım yapılmaksızın kararda 15 gün olarak gösterilmiştir. Bu itibarla; yargılama usulleri farklı olan davaların tefrik edilerek ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılması gerekirken, birlikte görülüp sonuçlandırılması doğru olmadığından bu yöne ilişkin temyiz talepleri yerinde bulunmaktadır.
2- Mahkemenin yaptığı araştırma yeterli olmadığı gibi hükme esas alınan bilirkişi raporu da bazı tereddütleri karşılamamaktadır:
a-Bilirkişi raporuna karşı taraf vekillerinin ihracat protokolü ve teknik şartlara ilişkin olarak ciddi itirazları bulunmasına rağmen bu itirazlar üzerinde yeterince durulmamıştır. Davacı vekili davalı… tarafından gönderilen teknik şartları içerir 20 Ekim 2009 tarihli
elektronik iletinin dava dışı … tarafından aynen kabul edilmesi nedeniyle protokolde belirlenen teknik şartlar üzerindeki mutabakatın 6 Kasım 2009 tarihinde sağlandığını ileri sürmesine rağmen, davalı… Ek 11’de yer alan bu iletinin kendileri tarafından gönderilmediğini, kendileri tarafından gönderilen iletinin cevap dilekçesinin Ek 33’ünde bulunan ileti olduğunu, bunun ise nihai şartname olmadığını, henüz denemeleri devam eden ürüne ait olduğunu savunmuştur. Bu durumda, her iki elektronik iletinin… tarafından gönderilip, gönderilmediğinin ve tespitinin mümkün olup olmadığının araştırılmaması doğru değildir.
b-Öte yandan, mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda teknik hususlar üzerinde yeterince ve ayrıntılı inceleme yapılmamıştır. Davalı…’in web sitesinde x-80 ürününe ait 9080 kalitesinde ürün üretildiği açıklanmakta olup, davalı x-80 ürününün çeşitli versiyonlarının olduğunu belirtmektedir. Bu nedenle, bilirkişi kurulu tarafından davalı…’in sitesinde bulunan ürün ile 69187 no’lu protokolde yer alan x-80 ürününün aynı ürün olup olmadığı, bu üretimin seri mi yoksa özel bir imalatı mı gerektirdiği, davacı …’nın 6 Kasım 2009 tarihinde gönderdiği iletide istediği değişikliklerin ürünün ana unsurlarını değiştirecek önemli bir değişiklik mi yoksa ayrıntı mı olduğu, web sitesinde x-80 ürünü için ilan edilen fiyatın cari fiyat sayılıp sayılmayacağı, hususlarını da içerecek şekilde açıklayıcı, gerekçeli, oluşa uygun ve denetime olanak sağlayacak, tüm tereddütleri giderecek şekilde aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınması veya gerektiğinde usulüne uygun oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak, uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
3-Bozma nedenine göre, davacının asıl dava yönünden, karşı davacının karşı dava yönünden diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (1 ve 2) no’lu bentlerde sayılan nedenlerle taraflar lehine BOZULMASINA, (3) no’lu fıkrada belirtilen sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca yatırılan temyiz harçlarının istek halinde taraflara iadesine, her iki taraf vekili mürfaada hazır bulunduğundan 900,00’er TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya ve davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, kararın tebliğ tarihinden itibaren asıl dava yönünden 10 gün, karşı dava yönünden 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.