Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2011/2133 E. 2011/2277 K. 01.12.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/2133
KARAR NO : 2011/2277
KARAR TARİHİ : 01.12.2011

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, 17.06.2007 tarihli genel kurul toplantısında dairelerin 30.09.2007 tarihine kadar bitirilip teslim edileceği aksi takdirde yüklenici firma tarafından kira alacağı ödeneceğinin kararlaştırıldığını, yüklenici firmanın taahhüdünü yerine getirmemesine rağmen aleyhine dava açılmaması, usulsüz üyelik yapılması, inşaat işlerinin şartnameye uygun olmaması gibi sebeplerden ötürü davalının, müvekkilini zarara uğrattığını, yönetim kurulu üyelerinin davranışlarından dolayı müvekkilinin doğrudan zararanın oluştuğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 8.000,00 TL maddi, 1.000,00 TL manevi tazminatın, zararların gerçekleştiği tarihten itibaren en yüksek faiziyle davalıdan tanhsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kooperatife karşı sorumluluk davası açılmayacağını, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, eser sözleşmesi nedeniyle yükleniciye karşı dava açmanın kooperatif yönetiminin görev ve sorumlulukları arasında olduğu, bu konuda, yöneticiler hakkında sorumluluk davası açılabileceği, sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurulun bu konuda karar alması ve davanın denetçiler tarafından açılması ya da açılan davaya muvafakatlarının alınması gerektiği, yüklenici ile aralarında ilişki bulunmayan davacının, davalı kooperatife, zararının oluştuğu iddiasıyla dava açma ve husumet yöneltme hakkının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kooperatif üyesinin, kooperatif aleyhine açtığı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Kooperatifler Yasası’nın 59/3 maddesinde;”Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur” hükmüne, 62/3 maddesinde ise; “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar” ifadesine yer verilmiştir. BK’nun 41 nci, 50 nci ve 51 nci madde hükümleri ile yukarıda anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı, yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle, ortaklığın, yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların, kooperatife karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır.
Yargıtay yüksek 11. Hukuk Dairesi’nin 11.06.1981 tarih ve 2329/298 sayılı ilamında da açıklandığı üzere ortağın şirketi dava etmesine engel bir hüküm bulunmamaktadır.
1982 Anayasası’nın 36. maddesinde yer verilen “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” ibaresi, ortakların dava açma hakkının temel dayanağıdır. Kooperatif ortağı olma, kooperatife karşı dava açma hakkından vazgeçme olarak yorumlanamayacaktır. Ortak tarafından dava hakkının kullanılması, ortaklığın dava açma hakkında olduğu gibi, genel kurul kararına bağlı değildir.
Ortakların dava açma hakları da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yasa ve anasözleşme hükümlerine aykırı davranışları ile ortaklığın malvarlığını azaltan veya kötüleştiren davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararıdır. Ancak, ortak TTK’nun 309 ve 340.maddeleri uyarınca dolaylı zarar dolayısıyla açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. İkinci durum ise doğrudan zarar halidir. Bu halde yöneticilerin veya denetçilerin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Esasen, bu zararın üçüncü kişinin gördüğü zarardan tek farkı, ortak olmanın sonucu olmasıdır. TTK’nun 336/5 maddesinde anlamını bulan bu dava türünde ise ortaklar talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isteyebilirler.
Bu durumda, Mahkemece işin esasına girilip yargılama yapılarak uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 01.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.