YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/4087
KARAR NO : 2016/175
KARAR TARİHİ : 12.01.2016
Tebliğname No : 15 – 2012/65790
MAHKEMESİ : Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/10/2011
NUMARASI : 2010/376 (E) ve 2011/359 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
SUÇ TARİHİ : 15/05/2010
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın, şikâyetçiye ait bulduğu nüfus cüzdanına kendi fotoğrafını yapıştırarak oluşturduğu sahte kimlik ile katılan Garanti Bankasından şikâyetçiye ait hesaptan 250 TL para çekmek suretiyle dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlendiği iddia olunan olayda;
1)Dolandırıcılık suçu yönünden yapılan temyiz incelemesinde;
Sanık hakkında uygulanan 5237 sayılı TCK’nun 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görüldüğünden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2) Resmi belgede sahtecilik suçu yönünden yapılan temyiz incelemesinde ise;
Sanığın zincirleme şekilde işlediği kabul edilen resmi belgede sahtecilik suçundan TCK’nın 204/1, 43/1 ve 62. maddeleri uyarınca neticeten 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasının ardından, aynı eylemle ilgili olarak daha önceden Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.03.2011 gün ve 2010/189 esas, 2011/37 karar sayılı ilamı ile de TCK’nın 204/1 ve 62. maddeleri uyarınca neticeten 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı, CMK’nın 231/8 maddesi uyarınca 5 yıl denetim süresi belirlenerek aynı Kanun’un 231/5 maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinden bahisle, Mahkemece bu cezasının mahsubu ile sonuçta sanığın atılı suçu zincirleme şekilde işlemesi sebebiyle TCK’nın 43.maddesi kapsamında infaz edeceği sürenin 5 ay hapis cezası olarak belirlenmesine şeklinde karar verildiği anlaşılmakla;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, mahkûmiyet kararı olmadığı gibi, davayı esastan sonuçlandıran bir hüküm de değildir. Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 gün ve 346-25 sayılı kararında belirtildiği gibi, bu karar “koşullu bir düşme kararı” niteliğinde olup, CMK’nın 231. maddesinin 10 ve 11. fıkraları uyarınca, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, kamu davası aynı Kanun’un 223. maddesi uyarınca düşürülecek, aksi durumda ise açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanacaktır.
5271 sayılı CMK’nın 231/11. maddesinin; “denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkumiyet hükmü kurabilir.” şeklinde düzenlendiği, buna göre anılan madde fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca, cezanın kısmen infazı, ertelenmesi veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verilebilmesinin ancak yükümlülüklerini yerine getiremeyen sanıklar yönünden mümkün bulunduğu cihetle somut olayda; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildikten sonra, deneme süresi içinde sanığın yeniden suç işlemesi söz konusu olmadığından sanık bakımından mahsup edilmesini gerektiren hürriyeti bağlayıcı ceza içeren bir mahkumiyet kararı bulunmadığının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.01.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.