Yargıtay Kararı 23. Ceza Dairesi 2015/3828 E. 2015/6834 K. 18.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/3828
KARAR NO : 2015/6834
KARAR TARİHİ : 18.11.2015

Tebliğname No : 15 – 2012/53030
MAHKEMESİ : İstanbul 23. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 14/11/2011
NUMARASI : 2011/412 (E) ve 2011/381 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıkların, olay günü müşteki Ş.. C..’e ait kuaföre geldikleri, kendilerini SSK görevlisi olarak tanıttıkları, işyeri ile ilgili evrakları istedikleri, evrakları aldıktan sonra tüm çalışanların kimliklerini isteyerek inceledikleri, daha sonra da işyeri çalışanlarından iki kişinin sigortasız olduğunu, bu iki kişi ile ilgili tutanak tutacaklarını söyledikleri, işyeri çalışanlarının “patronumuz gelsin onunla görüşün.” dedikleri, bunun üzerine o sırada işyerinde bulunmayan müşteki Ş.. C.. ile telefonda görüştükleri, sonrasında sanıkların tutanak tuttukları ve 17.800 TL ceza yazacaklarını, yapılandırmadan da yararlanamayacaklarını söyledikleri yine eğer müdürümüzü görürseniz, iki asgari maaş tutarında bize para verirseniz tutanağı iptal ederiz.” dedikleri, bunun üzerine işyeri çalışanlarının kendi aralarında 1.000 TL para toplayarak sanıklara verdikleri, bunun üzerine sanıkların tanzim ettikleri tutanağın üzerine iptal yazdıkları ve tutanağı iptal ettiklerini, işleme koymayacaklarını söyleyerek işyerinden ayrıldıkları anlaşıldığından dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanıkların, aynı anda görüştüğü müştekilerden aynı ortamda haksız menfaat temin ettiğinin anlaşılması karşısında TCK’nın 43/1., TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi ayrıca sanıkların özel belgede sahtecilik eylemlerinin ayrı suç oluşturacağı gözetilmeden eylemlerinin bir bütün halinde dolandırıcılık suçu kabul edilmiş olması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.

Sanıklar lehine etkin pişmanlık hükümleri uygulanırken uygulama maddesinin TCK 168/1 yerine TCK 168/2 olarak yazılması sonuca etkili olmayan maddi hata olarak kabulüyle mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kulunun 19/06/2007 tarih ve 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 300 gün olarak tayin edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uyglanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozmanın hükmü temyiz etmeyen M.. Ü..’a aynı Kanun’un 325. maddesi gereğince sirayet ettirilmesine, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla “300 Gün”, “100 Gün” ve “2.000 TL” terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla “5 Gün”, “1 Gün” ve “20 TL” ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 18/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.