Yargıtay Kararı 23. Ceza Dairesi 2015/3679 E. 2016/105 K. 12.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/3679
KARAR NO : 2016/105
KARAR TARİHİ : 12.01.2016

Tebliğname No : 11 – 2012/133005
MAHKEMESİ : Çorlu 3. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 31/01/2012
NUMARASI : 2010/559 (E) ve 2012/56 (K)
SUÇ : Özel belgede sahtecilik, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma
SUÇ TARİHİ : 31/12/2008

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Müşteki 5. Kol. K. K. K. Kreş ve Gündüz Bakım Evi ile katılan E. K. yönetim kurulu başkanı olduğu 4, 5, 6 ve 7 numaralı askeri lojmanların muhasebe işlerini yapan sanığın, 2005-2008 yılları arasında kurumlarda çalışan işçilerin SSK prim ücreti olarak kendisine verilen 12.239.02 TL parayı T. S. Sigortalar Kurumu İl Müdürlüğü’ne yatırmadığı halde, internet üzerinden yatırmış gibi sahte olarak tanzim ettiği banka dekontlarını kurumlara verip aldığı paraları uhdesine geçirmek suretiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve özel belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
A- Sanık hakkında özel belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmün yapılan incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, o yer Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmekle beraber, maddenin (b) fıkrasında yer alan “ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” şeklindeki ibarenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ve ayrıca TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan” yoksunluğun sanığın sadece kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceğinin gözetilmemiş olması nedeniyle bu hususlar,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususların aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, TCK’nın 53/1. maddesinin uygulanmasına ilişkin (c) bendinin hükümden çıkartılarak yerine “TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlık yetkilerinin koşullu salıverilme tarihine, altsoyu haricindekiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” cümlesinin eklenmesi ve TCK’nın 53/1. maddesinin (b) bendinin uygulanmasına ilişkin kısımda yer alan “ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin tamamen çıkartılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
B- Sanık hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan kurulan hükmün yapılan incelemesinde;
1- Serbest muhasebecilerin 3568 sayılı Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlik Kanunu’nun 2/A maddesinde belirtilen görevleri arasında SSK primlerinin yatırılması gibi bir görevlerinin olmadığı, ayrıca Türkiye Serbest Muhasebeciler Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğinin Mecburi Meslek Kararları’na ilişkin 26.01.1996 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 1996/1 sayılı genelgesinin 1. maddesinde yer alan “meslek mensupları, müşteri adına üçüncü kişilere ödeme yapmak üzere her ne isim altında olursa olsun mali değerler alamazlar” şeklindeki hükmüne göre; sanığın, SSK prim borcunu yatırmak üzere katılandan aldığı parayı söz konusu kuruma yatırmayarak özel işlerinde kullandığının iddia ve kabul olunması karşısında, eyleminin görevi ile ilgisinin bulunmayıp sübutu halinde şikâyete tabi olan 5237 sayılı TCK’nın 155/1. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de;
a- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2007 tarih ve 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi Kanun koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 1 ay karşılığı adli para cezası olarak tayin edilmesi,
b- 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmekle beraber, maddenin (b) fıkrasında yer alan “ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” şeklindeki ibarenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ve ayrıca TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan” yoksunluğun sanığın sadece kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceğinin gözetilmemiş olması nedeniyle bu hususlar,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12/01/2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.