Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2020/2228 E. 2020/8510 K. 02.07.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2228
KARAR NO : 2020/8510
KARAR TARİHİ : 02.07.2020

MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette 15.09.2000-20.03.2013 tarihleri arasında çalıştığını, yaş dışındaki emeklilik şartlarını tamamlaması nedeniyle iş sözleşmesini feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, davacının ikramiye uygulamasına son verilmesi sebebiyle ikramiye alacağı bulunmadığını, yine davalı şirketin niteliği itibariyle davacının ilave tediye alacağına hak kazanamayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar taraflarca temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 20.10.2015 tarihli ilamı ile özetle ”…Anılan sebeple, ilave tediye ve ikramiye alacaklarının gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alınarak, hukuki yarar yokluğundan anılan alacaklara yönelik taleplerin usulden reddi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi hatalı olmuştur.Mahkemece, hüküm altına alınan alacakların net mi brüt mü olduğunun hüküm sonucunda belirtilmemesi suretiyle infazda tereddüte yol açacak şekilde karar verilmesi 6100 sayılı Kanun’un 297/2. maddesine aykırıdır.Diğer taraftan, 6100 sayılı Kanun’un 304. maddesinde hangi hallerde hükmün tashih edilebileceği düzenlenmiş olup, hükmün tashihi yoluyla hüküm sonucuna yeni bir bend eklenmesi mümkün değildir. Mahkemece, bu yönün nazara alınmadan, 25.06.2014 tarihli tashih kararıyla, hüküm sonucuna vekalet ücretine dair yeni bir bend eklenmesi hatalı olmuştur.Yukarıda yazılı sebeplerden, kararın bozulması gerekmiştir.”gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda Mahkemece önceki kararda kısmen direnilmiştir. Direnme kararının taraflarca temyizi üzerine dosya Dairemizce Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş, Hukuk Genel Kurulunun 26.11.2019 tarihli ilamı ile özetle “…dava konusu edilen ilave tediye ve ikramiye alacaklarının belirlenebilmesi için davalı işverende bulunan bilgi ve belgelere ihtiyaç duyulduğundan, anılan alacakların belirlenebilir olduğundan bahsedilemeyecektir…mahkemenin direnme kararı yerindedir. ” gerekçesi ile direnmenin uygun olduğu, bozma nedenine göre davanın esasına ve uyulan kısma yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.İlave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkındaki Kanun ile düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 1. maddesinde devlet ve ona bağlı kurumların hangileri olduğu, ayrıca yararlanacak kişiler açıkça belirtilmiştir. Buna göre, sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlarda çalışan ve 4857 sayılı İş Kanunu’ndaki tanıma göre işçi sayılan herkes bu alacaktan yararlanacaktır.
Somut olayda, davalı şirketin ana sözleşmesinde 522 hissenin TSE’ye, 478 hissenin ise …’e ait olduğu, buna göre kuruluşta şirketin %52 hissesine TSE’nin sahip olduğu; 29.04.2010 tarihli hisse devri ile şirketin 7.056 hissesinin TSE’ye, 6.883 hissesinin …’ya ve 461 hissesinin …’a ait olduğu, bu hisse devri ile TSE’nin 61 hissesini …’a devrettiği ve bu tarihten itibaren şirketin %49 ortağı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, TSE’nin, davalı şirketin kuruluş aşamasından hisse devrinin yapıldığı 29.04.2010 tarihine kadar %52 hisseye sahip olduğu göz önünde bulundurulduğunda, davacının 29.04.2010 tarihine kadar ilave tediye alacağına hak kazanacağının anlaşılmasına göre Mahkemece bu tarihten sonrası içinde ilave tediye alacağının hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Öte yandan, davacının ikramiye (prim) alacağına hak kazanıp kazanmadığı da taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.İş ilişkisinden kaynaklanan ve işin yerine getirilmesinde tabi olunan hak ve borçların tümü, “çalışma koşulları” olarak değerlendirilmelidir.
4857 sayılı Kanun’un 22. maddesinde, “işveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma şartlarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir sebebe dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir” düzenleme, çalışma şartlarındaki değişikliğin normatif dayanağını oluşturur. Madde metninde de açıkça belirtildiği üzere, işveren, işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma şartlarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamayacaktır (Yargıtay HGK’nun 27.02.2012 gün ve 2012/9-1166 esas, 2013/279 karar sayılı kararı da aynı doğrultudadır).
Dosya içeriğinden ve emsal dosyaların incelenmesinden, işyeri uygulaması haline gelen ikramiye (prim) uygulamasının işveren tarafından kaldırıldığı, ancak işçinin 4857 sayılı Kanun’un 22. madde uyarınca muvafakatinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, aleyhe olan bu değişiklik işçiyi bağlamayacağından, davacının ikramiye alacağının kabulü yerine, reddine karar verilmesi de isabetsizdir. SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.07.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi