Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2019/5283 E. 2019/15651 K. 09.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/5283
KARAR NO : 2019/15651
KARAR TARİHİ : 09.09.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin işe iade davası sonrasında davalı şirkete yaptığı başvuruya rağmen işe alınmadığı gibi tazminatlarının da ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili davacının iddialarının yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm Dairemizin 30.04.2015 tarihli ve 2014/2482 Esas 2015/15871 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş olup Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacının kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin ve kötüniyet tazminatı alacağı taleplerine dair verilen 2012/122 Esas 2013/572 Karar sayılı kararın Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2014/2482 Esas 2015/15871 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği gerekçesiyle bu taleplere dair karar verilmesine yer olmadığına; diğer talepler hakkında açılan davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre temyiz eden davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
İçermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 esas, 2007/611 karar, Dairemizin 01.04.2008 tarihli ve 2007/38353 esas, 2008/7142 karar sayılı ilamı).
Somut olayda, bozma sonrası mahkemece, bozma ilamı dışında kalan alacaklar hakkında, bozma ilamı kapsamı dışında kaldığı ve kesinleştiği gerekçesiyle, bozma sebebi ile sınırlı olarak hüküm kurulmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.02.2012 tarih, 2012/13-747 Esas, 2012/84 Karar sayılı ilamında ve Dairemizin emsal kararlarında belirtildiği gibi, Yargıtayca bozulan karar, sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bozma ile birlikte önceki hüküm ortadan kalkarak hukukî geçerliliğini yitirir. Mahkemece bozulan karara atıf yapılarak yeni hüküm oluşturulamaz. Bozmadan önceki ve bozmadan sonraki kararlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesine uygun olmalıdır.
Mahkemece yukarıdaki kanuni düzenlemeler ve ilkeler dikkate alınmaksızın, bozma sebebi yapılmayan alacak kalemleri hakkında hüküm oluşturulmaması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Davacının fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, Mahkemece verilen hüküm, Dairemizin 2014/2482 Esas 2015/15871 Karar sayılı ilamı ile davacı işçinin fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacağı taleplerinin, başka delillerle desteklenmeksizin davalıya karşı açılmış davaları bulunan ve davacı ile aralarında menfaat birliği olan tek davacı tanığının beyanına göre hesaplama yapılarak hüküm altına alınması doğru bulunmayarak bozulduğu anlaşılmaktadır.
Uyulan bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamada; davacının tanık listesinde isimleri geçen diğer iki tanığın beyanlarının alındığı, dosya kapsamına göre bilirkişi ek raporu doğrultusunda fazla çalışma ve hafta tatili ücret alacağı taleplerinin kabulüne, ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücreti alacağı talebinin ise kısmen kabulüne dair hüküm kurulmuştur. Ancak, bozma ilamı öncesinde yapılan yargılamanın ikinci oturumunda davacı vekilinin tanık listesindeki diğer tanıklar olan … ve …’ın dinlenmesinden vazgeçtiği, oturumda bulunmayan davalı vekiline ise bu konuda muvafakatının olup olmadığının sorulmadığı, davalı vekilince davacının söz konusu irade beyanına muvafakat edildiğinin temyiz itirazları kapsamında dile getirildiği görülmektedir. Bu durumda; mevcut delil durumu ve bozma ilamı çerçevesinde, davacının fazla çalışma yaptığına ve hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığına yönelik iddialarının ispatlanamadığı anlaşılmakla, anılan isteklerin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
4- Kabule göre de, takdiri indirim sebebiyle reddedilen kısım hariç olmak üzere davanın reddedilen miktarı esas alınarak, kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, vekalet ücretine hükmedilmemesi de hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.09.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.