Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2019/108 E. 2019/1688 K. 23.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/108
KARAR NO : 2019/1688
KARAR TARİHİ : 23.01.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkilinin davalılara ait binada kapıcı olarak 16/01/2001-31/03/2012 tarihleri arasında çalıştığını, emeklilik nedeniyle işten ayrıldığını ileri sürerek kıdem tazminatı , fazla mesai ücreti, yıllık izin alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti , ücret alacağı taleplerinde bulunmuştur.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında özetle; 2008 yılı öncesinde Kat Malikleri Kurulu olmadığını, öncesinin istenemeyeceğini, zaten 01/08/2008 tarihli yönetim kararı ile davacının işe alındığını, tazminat ve işçilik alacaklarının ödendiğini, fazla mesai çalışma alacağının olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, 07.11.2017 tarihli bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda (keza mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda) “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Yargıtay İBK 9.5.1960 tarih 21/9, RG. 28.6.1960-10537) Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya Mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
Somut olayda, Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyulmasına karar verilmesine rağmen bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp yapılmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Dairemizin 07.11.2017 tarihli bozma ilamında davacının talep etmiş olduğu ve 2.463,90 TL olarak hüküm altına alınan ücret alacağı hususunda her hangi bir bozma gerekçesi belirtilmemiştir. Ancak bozma sonrasında yapılan yargılamada ise davacının ücret alacağı talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda önceki kararda bozma sebebi yapılmayan ve davacı lehine usuli kazanılmış hak teşkil eden 2.463,90 TL ücret alacağının reddi yukarıda açıklandığı üzere davacının usüli kazanılmış hakkına müdahale teşkil etmektedir ve bozma sebebidir.
3- Taraflar arasında tanık beyanlarına dayanan ve hüküm altına alınan alacak kalemleri üzerinden yapılan takdiri indirim miktarıda uyuşmazlık konusudur.
Somut olayda, bozmadan önce verilen kararda gerekçesi açıklanarak tanık beyanlarına dayalı olan alacak kalemlerinden %50 takdiri indirim yapılması uygun görülmüş ve yapılan temyiz incelemesinde de söz konusu olan bu takdiri indirim miktarı bozma sebebi yapılmamıştır. Ancak uyulmasına karar verilen bozma ilamından sonra yapılan yargılama sonucu verilen kararda ise takdiri indirimin %30 olarak uygulandığı anlaşılmaktadır. Halbuki daha önce yapılan ve bozma sebebi olarak değerlendirilmeyen indirim miktarı ikinci bentte anlatıldığı üzere davalı lehine usuli kazanılmış hak teşkil etmektedir ve davalı lehine olan %50 takdiri indirim oranı yerine takdiri indirimin %30 olarak uygulanması hatalıdır ve bozma sebebidir.
4- Taraflar arasında davacının yıllık izin ücreti alacağı miktarı da uyuşmazlık konusudur. 4857 sayılı İş Kanununun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
İşçinin işe iade davası açması durumunda, izin ücretinin talep edilip edilemeyeceği davanın sonucuna göre belirlenmelidir. Gerçekten işçinin dava sonucu işe başlatılması durumunda önceki fesih ortadan kalkmış olmakla ve iş ilişkisi devam ettiğinde 4857 sayılı İş Kanununun 59. maddesi uyarınca izin ücreti istenemez. İşçinin işe başvurusuna rağmen yasal bir aylık işe başlatma süresi içinde işe alınmaması halinde ise işe başlatmama anı fesih tarihi olarak kabul edildiğinden, izin alacağı bu tarihte muaccel olur.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Aktin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da, iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
Somut olayda; bozmadan önce karara esas alınan raporda, davacının 45 gün yıllık izin kullandığına ilişkin imzalı izin defteiri kayıkları dikkate alınarak kullanıldığı tespit edilen izin günleri mahsup edilerek hesaplama yapıldığı ancak bozma ilamından sonra aldırılan ve karara esas alınan bilirkişi raporunda ise daha önce kullanıldığı tespit edilen yıllık izin günleri dikkate alınmadan hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında bulunan yıllık izin talebine ilişkin belgeler incelendiğinde de bahsi geçen kullanılan izin günlerinin davacının bozmadan sonra tespit edilen hizmet süresi içerisinde kulanıldığı ve izin evraklarının davacının imzasını taşıdığı da anlaşılmaktadır. O halde yapılması gereken davacının dosya kapsamında kulladığı anlaşılan yıllık izin günlerinin davacının hizmet süresi boyunca kullanabileceği izin miktarından mahsubu ile davacının talep edebileceği yıllık izin alacağı miktarını tespit etmektir. Bu husus gözetilmeden yazılı gerekçe ile davacının yıllık izin alacağı hakkında hüküm kurulması hatalıdır ve bozma sebebidir.
5-Taraflar arasında bir diğer çözümlenmesi gereken husus ise davacının talep etmiş olduğu ulusal bayram ve genel tatil ücreti hesaplanırken davacının yıllık izinde olduğu ve haftasonu çalışmasına denk gelen günlerin dikkate alınıp alınmadığı ve davacıya mükerrir olarak ücrete hükmedilip hükmedilmediği hususudur.
Somut olayda karara esas alınan raporun incelemesinde ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının hesabında davacının haftasonu çalışması yaptığı ve yıllık izinde olduğu günlerin dikkate alınmadan hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yapılması gereken ulusal bayram ve genel tatil ücreti hesaplanırken davacının haftasonu çalışması yaptığı ve yıllık izinde olduğu günlerin tespiti ile bu günler dikkate alınarak yapılacak hesaplamaya göre hüküm kurmaktır. Bu husus gözetilmeden karar verilmesi hatalıdır ve bozma sebebidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 23.01.2019 gününde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.