Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2018/9730 E. 2018/19040 K. 18.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/9730
KARAR NO : 2018/19040
KARAR TARİHİ : 18.09.2018

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : 6. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : İŞE İADE
İLK DERECE
MAHKEMESİ : . İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının 03.06.2013-31.10.2016 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde resepsiyon görevlisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence feshedildiğini, feshin haklı ve geçerli bir sebebe dayanmadığını ileri sürerek, feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının daha önce davalı şirketin varlığını satın aldığı … Dokümantasyon Hizmetleri Limited şirketinde çalıştığını, devirden sonra davacı ile yeni bir iş sözleşmesi yapıldığını, ancak iş sözleşmesinin davalı şirketin kurulduğu yıldan bu yana her yıl zarar etmesi ve mevcut ekonomik durumu sebebiyle işletmenin verimliliğine ve devamlılığına yönelik önlemler ve kararlar almasının kaçınılmaz hale geldiğini, birtakım önlemlere rağmen zarar etmeye devam eden şirketin son çare olarak ilgili şubelerde alınan personelin sayısını azaltma yoluna gittiğini, bazı işçilerle makul yarar karşılığı anlaşma yapılarak iş sözleşmesinin sona erdirildiğini, bazı bölümlerin tamamen kapatılmasına ve …’daki bölümlerle devam edilmesine karar verildiğini, davacının çalışmakta olduğu kapıda karşılama ve telefonları cevaplama işi içeren resepsiyon bölümünün tamamen kapatıldığını ve …’daki çalışanlarca yürütülen çağrı merkezi aracılığıyla hizmet alınmak durumunda kalındığını, bu sebeple iş sözleşmesinin son çare olarak geçerli sebeple feshedildiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, “feshe dayanak yapılan ekonomik neden ile ihtiyaç fazlası tek neden olmasına ilişkin davacının sözleşmesini feshettiğine dair sebebin somut deliller ve son giren ilk çıkar ilkesini gözetilmediğini ispatlayamadığı, davacının konumuna uygun başka bir görev ya da birimde çalıştırılmasının mümkün olup olmadığının araştırılmadığı, davacıya başka bir birimde görev ücretsiz izin teklifinin yapılmadığı, bu konuda somut bilgi ve belge sunulmadığı” gerekçeleriyle davanın kabulü ile feshin geçersizliğine, davacının davalı şirketteki işine iadesine, işe başlatılmama halinde davalının sorumlu olduğu tazminat miktarının davacının dört aylık brüt ücreti olarak belirlenmesine, davacının süresi içinde başvurması halinde hak kazanacağı en çok dört aya kadar ücret ve haklarının davalıdan tahsili gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davalının iddiasının ekonomik ve işletme sürekli zararı nedeni ile şirketin küçülmeye gitmesi seçeneklerinden biri olarak açıklanabileceği, dosyaya sunulan belgelere göre davalı işletmenin istikrarlı bir işletme olduğu, mali yapısını koruduğu, özkaynaklarında azalma olsa da özkaynaklarının sağlam ve aktif toplamlarında sürekli artış olduğu, böylece ispat yükü kendisinde olan davalı işverenin iş sözleşmesini geçerli sebeple feshettiğini ve feshin son çare olması ilkesine uyduğunu ispatlayamadığının anlaşılması karşısında, feshin geçersiz olduğuna dair ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden yerinde olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
Temyiz:
Karar yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık iş sözleşmesinin işletmesel karara dayalı olarak feshinin geçerli bir sebebe dayanıp dayanmadığı noktasındadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesinde işletmenin, işyerinin veya işin gerekleri kavramına yer verildiği halde, işletmesel karar kavramından söz edilmemiştir. İşveren yönetim hakkı kapsamında amaç ve içeriğini belirlemekte serbest olduğu kararları alabilir. Geniş anlamda, işletme, işyeri ile ilgili ve işin düzenlenmesi konusunda, bu kapsamda işçinin iş sözleşmesinin feshi dahil olmak üzere işverenin aldığı her türlü kararlar, işletmesel karardır.
İşletmenin, işyerini ve işin gereklerinden kaynaklanan fesihte, yargısal denetim yapılabilmesi için mutlaka bir işletmesel karar gerekir. İş, işyeri veya işletme gereklerine dayalı olarak fesih, işletmesel kararın sonucu olarak gerçekleşmekte, fesih işlemi de işletmesel karar çerçevesinde değişen durumlara karşı işverenin tepkisini oluşturmaktadır. Bu kararlar işletme ve işyeri içinden kaynaklanan nedenlerden dolayı alınabileceği gibi, işyeri dışından kaynaklanan nedenlerden dolayı da alınabilir. Bu nedenler, bir ya da birden fazla işçinin işyerinde çalışmaya devam etmesi gerekliliğini doğrudan veya dolaylı olarak ortadan kaldırıyorsa, dikkate alınmalıdır.
İşletme içi sebeplerden, işverenin, işletme yönetiminin esasını teşkil eden işletme politikasını gerçekleştirmek için, teknik, organizasyon ve ekonomik sahada aldığı bütün işletmesel tedbirler anlaşılmalıdır. Bu tedbirler aracılığıyla işveren, işletmenin organizasyon yapısı ve üretimle ilgili düzenleme yapma hakkını (yönetsel karar alma hakkını) kullanmaktadır. İşletme içi sebeplerden kaynaklanan fesihlerde, işverenin, hangi tedbirleri aldığını ve bu tedbirlerin iş sözleşmesi feshedilen işçinin işine nasıl etki ettiğini ortaya koymak zorundadır. İşveren, işletme içi tedbirlerin, amaca uygunluğunu ve gerekliliğini gerekçelendirmek zorunda değildir. İşletme içi sebeplere dayanılarak yapılan fesihlerde, mahkemeler tarafından dikkate alınacak olan husus, işletmesel kararın fiilen uygulamaya geçirilip geçirilmediği ve feshi ihbar süresinin geçmesiyle birlikte, işçinin işyerinde çalışma imkânının ortadan kalkıp kalkmadığıdır. Bu bağlamda işveren, organizasyona yönelik veya teknik hangi tedbiri aldığını ve bu tedbirin uygulanmasıyla iş sözleşmesi feshedilen işçinin işine nasıl olumsuz yönde etki ettiğini açıkça ortaya koymalıdır.
İşletmesel karar söz konusu olduğunda, kararın yararlı ya da amaca uygun olup olmadığı yönünde bir inceleme yapılamaz. Kısaca işletmesel kararlar yerindelik denetimine tabi tutulamaz. İşverenin serbestçe işletmesel karar alabilmesi ve bunun kural olarak yargı denetimi dışında tutulması şüphesiz bu kararların hukuk düzeni tarafından öngörülen sınırlar içinde kalınarak alınmış olmalarına bağlıdır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/2 maddesinde açıkça, feshin geçerli nedenlere dayandığının ispat yükü davalı işverene verilmiştir. İşveren ispat yükünü yerine getirirken, öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu, daha sonra, içerik yönünden fesih nedenlerinin geçerli (veya haklı) olduğunu kanıtlayacaktır. Bu kapsamda, işveren fesihle ilgili karar aldığını, bu kararın istihdam fazlası meydana getirdiğini, tutarlı şekilde uyguladığını ve feshin kaçınılmaz olduğunu ispatlamalıdır.
Feshin işletme, işyeri ve işin gerekleri nedenleri ile yapıldığı ileri sürüldüğünde, öncelikle bu konuda işverenin işletmesel kararı aranmalı, bağlı işveren kararında işgörme ediminde ifayı engelleyen, bir başka anlatımla istihdamı engelleyen durum araştırılmalı, işletmesel karar ile istihdam fazlalığının meydana gelip gelmediği, işverenin bu kararı tutarlı şekilde uygulayıp uygulamadığı (tutarlılık denetimi), işverenin fesihte keyfi davranıp davranmadığı (keyfilik denetimi) ve işletmesel karar sonucu feshin kaçınılmaz olup olmadığı (ölçülülük denetimi-feshin son çare olması ilkesi) açıklığa kavuşturulmalıdır. Dairemizin kararlılık kazanan uygulaması bu yöndedir. İşletmesel kararın amacı ve içeriğini belirlemekte özgür olan işveren, işletmesel kararı uygulamak için aldığı tedbirin feshi gerekli kıldığını, feshin geçerli nedeni olduğunu kanıtlamalıdır. İşletmesel kararın amacı ve içeriğini serbestçe belirleyen işveren, uygulamak için aldığı, geçerli neden teşkil eden ve ayrıca istihdam fazlası doğuran tedbire ilişkin kararı, sürekli ve kalıcı şekilde uygulamalıdır. İşveren işletme, işyeri ve işin gerekleri nedeni ile aldığı fesih kararında, işyerinde istihdam fazlalığı meydana geldiğini ve feshin kaçınılmazlığını kanıtlamak zorundadır. İş sözleşmesinin feshiyle takip edilen amaca uygun daha hafif somut belirli tedbirlerin mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi, işverenin tekelinde değildir. Bir bakıma feshin kaçınılmaz olup olmadığı yönünde, işletmesel kararın gerekliliği de denetlenmelidir. Feshin kaçınılmazlığı ekonomik açıdan değil, teknik denetim kapsamında, bu kararın hukuka uygun olup olmadığı ve işçinin çalışma olanağını ortadan kaldırıp kaldırmadığı yönünde, kısaca feshin son çare olması ilkesi çerçevesinde yapılmalıdır.
İş ilişkisinde işletmesel kararla iş sözleşmesini fesheden işveren, Medeni Kanun’un 2. maddesi uyarınca, yönetim yetkisi kapsamındaki bu hakkını kullanırken, keyfi davranmamalı, işletmesel kararı alırken dürüst olmalıdır. Keyfilik denetiminde işverenin keyfi davrandığını işçi iddia ettiğinden, genel ispat kuralı gereği, işçi bu durumu kanıtlamalıdır.
Somut olayda davalı işveren, 01.02.2016 tarihinde aldığı Müdürler Kurulu Kararı ile “şirket satın alma ve birleşmesi neticesinde yapılan işlere göre şirketin çalışan sayısının fazla olması ve şirketin zarar etmesi nedeniyle küçülmeye gitmesi, ikinci olarak şirket içerisinde gerçekleştirilecek olan küçülme ile ilgili tüm işlemlerin yapılması (örneğin gerekmesi halinde fazlalık haline gelen çalışanların iş sözleşmelerinin feshedilmesi vb gibi)” yönünde işletmesel bir karar aldığını ileri sürmüştür. Alınan bu işletmesel kararın uygulanması kapsamında, davalı işverene ait işyerinin … Şubesinde resepsiyon görevlisi olarak çalışan davacının iş sözleşmesi 31.10.2016 tarihli yazılı fesih bildirimi ile tüm yasal hakları ödenmek suretiyle feshedilmiştir. Davalı işveren yazılı fesih bildiriminde, işletmesel karar doğrultusunda … Şubesinde küçülme yapılarak bazı bölümlerdeki (davacı tarafından yürütülen işler de dahil) işlerin merkezden yürütüleceğini, bu kapsamda davacının istihdamına ihtiyacın ortadan kalktığını, davacıya yasal hakedişlerine ek olarak önerilen üç aylık ödeme ile anlaşarak iş sözleşmesini sona erdirme teklifinin davacı tarafça kabul edilmediğini, son çare olarak iş sözleşmesinin feshedildiğini açıklamıştır. Fesih bildiriminde de belirtildiği gibi, davalı taraf davacıyı istihdam fazlası personel olarak belirlemiştir. Dinlenen tanıklar, davacının işi olan “karşılama ve telefonları cevaplama işinin” …’da bulunan call center aracılığıyla yerine getirildiğini, davacının işten ayrılması üzerine, … şubesine aynı işi yapmak üzere bir başka işçinin işe alınmadığını beyan etmiştir. Her ne kadar dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporunda, …birimine “…” olarak engelli kadrosunda bir işçi alındığı ifade edilmiş ise de, işverenin engelli işçi çalıştırma yükümlülüğü kapsamında işçi alması, işletmesel karar ile çelişkili bir davranış içinde olduğu şeklinde düşünülemez. Zira engelli işçi çalışma yükümlülüğünün iş gücü ihtiyacından kaynaklanması söz konusu değildir. Kaldı ki fesihten yaklaşık beş ay sonra benzer işi yapan yeni bir işçi alınması da, tek başına işverenin tutarsız davrandığını göstermez. Somut uyuşmazlıkta, … şubesindeki küçülme sebebiyle davacının hizmetine duyulan ihtiyaç ortadan kalkmış olup, feshin geçerli sebebe dayandığı açık olduğuna göre, ilk derece mahkemesince ekonomik zarar iddiasının ispatlanamadığı, feshin son çare olması ilkesine uyulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi , Bölge Adliye Mahkemesince de, benzer gerekçelerle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 27.03.2018 tarih, 2017/4460 esas, 2018/572 karar sayılı istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararı ile … . İş Mahkemesinin 10.10.2017 tarih, 2016/1460 esas, 2017/619 karar sayılı kararlarının bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda belirtilen sebeplerle;
1-Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih, esas ve karar numaraları belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli olan 35,90 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,70 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 263,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 2.180,00 TL ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, karardan bir örneğin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avanslarından varsa kullanılmayan bakiyelerinin ilgili tarafa iadesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 18.09.2018 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.