Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2018/16692 E. 2019/1412 K. 21.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/16692
KARAR NO : 2019/1412
KARAR TARİHİ : 21.01.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İŞE İADE

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş akdinin işveren tarafından 29/07/2016 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, fesih bildiriminde yer alan iddiaların hepsinin yalan ve düzmece olduğunu, savunma hakkı verilmeden iş akdinin feshedildiğini, … terör örgütü ile bir bağının ve ilgisinin bulunmadığını, davalı şirketin bir kamu kurumu olmadığını ve bu nedenle kamu hizmeti yapmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, işe iadesine ve boşta geçen süre ile tazminat alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı; 15 Temmuz günü yaşanan darbe teşebbüsünden sonra Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından davalı şirkete davacının isminin de olduğu bir liste gönderildiğini, listede terör örgütüne finansman desteği sağlayan bir bankada hesabı olan kişilerin yer aldığını, davacının da bu bankada hesabı ve hesabında da parasının olduğunu, davacının 17-25 Aralık sürecinden sonra anılan bankadan parasını çekmediğini, davacının darbe teşebbüsünde bulunan … silahlı terör örgütü ile bağlantısının olduğunu gösteren delillerin bulunduğunu, … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından davacı hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan soruşturma başlatıldığını, tüm bu hususlar değerlendirilerek davalı şirket bünyesinde kurulan bir komisyon tarafından davacı hakkında inceleme ve araştırma yapıldığını, yapılan araştırmalar sonucunda davacının silahlı terör örgütü ile bağlantısının tespit edilmesi üzerine iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi … Adliye Mahkemesi Kararlarının Özeti:
İlk derece mahkemesinde davalı tarafından iş akdinin feshinin haklı nedene dayandığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine … Adliye Mahkemesince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. … Adliye Mahkemesi kararının davacı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 2017/40530 esas 2017/22918 karar sayılı ilamı ile ” davacı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 01.12.2016 tarih 2016/141917 esas, 2016/12294 karar sayılı yetkisizlik kararı ile … Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen ve … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/85545 soruşturma sırasına kayıtlı dosyası sonucunda dava açılıp açılmadığı, dava açılmış ise sonucunun beklenilmesi, varsa soruşturmaya ilişkin belgeler ile Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın Terörle Mücadele, Kaçakçılık, Organize Suçlar ve İstihbarat ile ilgili birimlerinden ve Bilgi Teknolojileri Kurumundan gelen yazı ve eklerinin dosyaya getirtilmesi gerektiği” gerekçeleri ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan mahkemece devam olunan yargılama neticesinde davacı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/120165 Soruşturma Sayılı dosyası ile Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair karar verildiği belirtilerek davacının işe iade talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
İş sözleşmesinin terör örgütü üyeliği, irtibatı veya iltisakı iddiasıyla feshedilmiş olması halinde, iş mahkemeleri tarafından yapılacak yargısal denetimin ne şekilde yapılacağı hususu taraflar arasında uyuşmazlık noktasıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ”Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. ” Anılan maddenin 2. fıkrasına göre de; ” Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.” Bu düzenlemelerde ifade edilen ilke, tasarruf ilkesidir. Hiç kimse, kanunda açıkça belirtilmedikçe kendi lehine olan bir davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. Mahkemeler, özel hukuka ilişkin bir uyuşmazlığı kendiliklerinden çözmeye çalışmazlar.
Taraf iradesine öncelik verilmesi sadece davanın açılmasında değil, yargılama sırasında taraflara ait bir çok usul işleminde de kendisini gösterir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25/2 maddesine göre; ”Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz. ”Yani, yargılamada esas olan, dava malzemelerinin taraflarca toplanması ve mahkemeye sunulması olarak tanımlayabileceğimiz “taraflarca hazırlama (getirilme) ilkesi” dir. Bu ilkenin geçerli olduğu davalarda, dava malzemelerinin mahkemeye tam olarak getirilmemesinin sorumluluğunu taraflar üstlenmiş olup; hakim, kural olarak tarafların ileri sürmediği vakıaları ve belirli bir delili kendiliğinden araştıramaz ve taraflara hatırlatamaz.
Diğer yandan, kamu düzenini ilgilendiren davalarda, irade serbestisinin ve taraf iradesine tanınan üstünlüğün bir sonucu olan “taraflarca hazırlama ilkesi” yerine, kendiliğinden (resen) araştırma ilkesinin uygulanması esastır. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda; hâkim, davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da yargılama bitinceye kadar delil gösterebilirler. Bu davalarda bir bakıma, dava ile ilgili olguların hazırlanmasında, tarafların yanında, hakimin de görevli olması söz konusudur.
Bu açıklamalar karşısında kamu ya da özel hukuk tüzel kişiliği de olsa işçinin terör örgütleri ile irtibatının bulunması halinde bu durumun hem kamu güvenliğini hem de özel güvenliği tehdit edeceği açıktır. Bu nedenle davalı tarafın cevap dilekçesi ile davacının iş akdinin …/… bağlantısı bulunduğuna dair kuvvetli şüphe duyulması sebebi ile feshedildiğini belirttiği görülmekle; eldeki davada taraflarca hazırlama ilkesi yerine istisnai nitelikteki kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulanması gerekmektedir.
Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık davacının iş sözleşmesinin haklı veya geçerli sebeple feshedilip feshedilmediği noktasındadır.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesi bakımından işçinin davranışlarından kaynaklanan sebepler, işçinin aynı Kanun’un 25/II. maddesinde öngörülen ve işverene derhal fesih yetkisi tanıyan haklı sebepler niteliğinde ve ağırlığında olmayan, işyerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen, sözleşmeye aykırı davranışlarıdır. İşçinin davranışı ancak işyerinde olumsuzluklara yol açması halinde geçerli sebep olabilir. İşçinin sosyal açıdan olumsuz bir davranışı, toplumsal ve etik açıdan onaylanmayacak bir tutumu işyerinde üretim ve iş ilişkisi sürecine herhangi bir olumsuz etki yapmıyorsa geçerli sebep sayılamaz. Yargılama sırasında bu sebeplerin ağırlıkları her olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir. İşçinin iyiniyet ve ahlak kurallarına uymayan davranışı sonucunda iş ilişkisine devam etmek işveren açısından çekilmez hale gelmişse, diğer bir anlatımla güven temeli çökmüşse işverenin haklı sebeple derhal fesih hakkı doğar. Buna karşılık, işçinin davranışı taraflar arasında bulunması gereken güven temelini çökertecek ağırlıkta bulunmamakla, iş ilişkisine devamı tam anlamıyla çekilmez hale getirmemekle birlikte, işin normal işleyişini bozuyorsa, işyerindeki uyumu olumsuz yönde etkiliyor ve işverenden bu nedenle iş ilişkisini yürütmesi normal olarak beklenemiyorsa 4857 sayılı Kanun’un 18/1. maddesi gereği geçerli fesih hakkı doğar.
İş ilişkisinde işverenin işçisine karşı duyduğu şüphe, aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesine yol açmaktadır. İşverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğu ortadan kalktığından, güven ilişkisinin sarsılmasına yol açan şüphe, işçinin kişiliğinde bulunan bir sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. Ciddi, önemli ve somut olayların haklı kıldığı şüphe, güven potansiyeline sahip olmaksızın ifa edilemeyecek iş için işçinin uygunluğunu ortadan kaldırdığından, şüphe feshi, işçinin yeterliliğine ilişkin fesih türü olarak gündeme gelecektir. Şüphe, fesih anında mevcut belirli objektif vakıa ve emarelere dayanmalıdır. İşverenin sırf sübjektif değerlendirmesi yeterli olmayıp, yapılan incelemede işçinin şüphe edilen eylemi işlediğinin büyük bir ihtimal dahilinde olduğu sonucunun ortaya çıkması gerekir.
Bu açıklamalar karşısında tüm dosya kapsamının incelenmesi sonucunda ; davacıya ait … hesap hareketlerini gösterecek şekilde hesap dökümünün dosya arasına alındığı görülmüştür. İlgili kayıtların incelenmesinde davacının …/… terör örgütünün finans kuruluşu olan …’ya 31.01.2014 tarihinde yüklü sayılacak miktarda (50.000,00 TL) para yatırdığı anlaşılmıştır. Bu halde feshin haklı olup olmadığı açılacak tazminat davasında tartışılmak üzere davacının iş sözleşmesinin geçerli sebeple feshedildiğinin kabulü ile, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
Hüküm: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2- Davanın REDDİNE,
3- Alınması gereken 44,40 TL karar ilam harcından davacının yatırdığı 29,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 15,20 TL karar ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
6-Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin … Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 21/01/2019 gününde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.