Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2018/16370 E. 2019/1871 K. 24.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/16370
KARAR NO : 2019/1871
KARAR TARİHİ : 24.01.2019

MAHKEMESİ : 9. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalının taşeronu olarak çalışan işyerinde çalışmaya başladığını, 2014 yılında özelleştirilene kadar … Termik Santralinde çalışmaya devam ettiğini, davacının iş akdinin 12/01/2015 tarihinde haksız ve sebep bildirilmeden feshedilmiş olduğunu, fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil çalışmasının karşılığının verilmediğini, davacıya iş akdinin feshedilmesi sonrası ödeme yapıldığını ve ibraname alındığını, fakat sonrasında bu ödemelerin işveren tarafından davacıdan geri alındığını, bununla ilgili … Cumhuriyet Başsavcılığında soruşturmanın devam ettiğini, davalı … ile alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu bu sebeple davacının en başından bu tarafa davalı işyerinin asıl işçisi olduğunu öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı … vekili, kendilerinin ihale makamı olduğunu, işin anahtar teslim olarak alt işverenlere devredildiğini, müvekkilin işveren sıfatı bulunmadığını ve alacaklardan sorumlu tutulamacağını, alacakların zamanaşımına uğradığını, görev, yetki yönünden de itirazlarının olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, davalı …’a karşı açılan bazı davalarda ve işbu davada muvazaa iddiası ileri sürülmüş ise de; davalı asıl işveren …’ın 4628 sayılı Yasanın 15. maddesindeki imtiyazdan yararlandığı, ilgili Yasanın yürürlükten kaldırıldığı tarihten sonraki dönem için ise Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 48. maddesi uyarınca asıl işin tamamı ya da bir kısmının herhangi bir sınırlamaya bağlı kalmaksızın alt işverene verilebileceği, dosya kapsamına göre taşeronların maddi ve ekonomik bağımsızlığı olan ayrı bir işletme oldukları, sözleşmenin işçi temini niteliğinde olmadığı, diğer muvazaa kriterlerinden hiçbirinin de somut olayda gerçekleşmemiş olduğu, taraflar arasında iş sözleşmesinden kaynaklı muvazaalı bir ilişkinin bulunmadığı, aksine usulüne uygun olarak oluşmuş asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu, davacının diğer alacak talepleri yerinde bulunmamakla birlikte fazla çalışma alacağı bulunduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraflar istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, davacının işe başladığı tarihten itibaren muvazaalı şekilde çalıştırıldığı, çalışmasının muvazaalı olduğu dikkate alındığında işyerinde uygulanan taban ücret üzerinden yapılan hesaplamaya göre fazla çalışmanın hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak yeniden hüküm kurulmuştur.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, taraf vekillerince temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında davacının fazla çalışma alacağı bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta, davacı tanık anlatımlarından hareketle İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının haftanın altı günü 08.00-17.45 saatleri arasında çalıştığı, bu çalışmadan ara dinlenme süreleri düşüldüğünde davacının haftada 7.5 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek, muvazaa iddiasının kabul edilmesi ihtimaline göre davalının kadrosunda çalışan emsal işçi taban ücreti üzerinden; iddianın kabul görmeme ihtimaline göre ise işçinin bordro ücreti üzerinden fazla çalışma alacağı seçenekli olarak hesaplanmıştır. İlk Derece Mahkemesince, muvazaa iddiası kabul edilmediğinden işçinin bordro ücreti üzerinden yapılan hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince ise muvazaa iddiasının kabul edilmesi gerektiği belirtilerek davalının kadrosunda çalışan emsal işçinin taban ücretine göre fazla çalışmanın kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi ortadan kaldırılarak yeniden hüküm kurulmuştur.
Dairemizce aynı gün temyiz incelemesinde tabi tutulan ve fazla çalışma ücreti alacağı talebinin reddine karar verildiği Dairemizin 2019/129,130,131,132,133,134 esas sayılı dava dosyaları ile 2018/16357 esas sayılı dava dosyası ve iş bu dava dosyası ile birlikte … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinden gelen ve fazla çalışma ücreti alacağı talebinin kabul edildiği 4, reddedildiği 2 adet aynı mahiyette dava dosyası birlikte incelendiğinde; davacının dava dilekçesinde hafta içi 08.00-18.00 saatleri arasında çalıştığını, hafta sonları ise çağrıldığında fazla çalışma yaptığını iddia ettiği, davacının sürekli olarak haftanın 6 günü çalıştığını iddia etmediği gibi, tanıklarının beyanından da haftanın 6 günü çalışıldığı sonucuna varılamadığı görülmektedir. Davacı tanıkları hafta içi çalışmasının ortalama saat 20.00’ye kadar sürebildiğini belirtmiş iseler de davacının hafta içi çalışmasının saat 18.00’e kadar sürdüğünü beyan ederek talebini sınırlandırdığı tespit edilmiştir. Yine davacı tanıkları revizyon dönemlerinde her yıl ortalama iki ay kadar hafta sonlarında da çalışıldığını ifade etmiş ancak aynı zamanda son 3-4 yıl boyunca fazla çalışma yapıldığında ödendiğini de beyan etmişlerdir. Gerçekten de ücret bordrolarında bazı aylarda zamlı fazla çalışma tahakkukları bulunmaktadır. Fazla çalışma alacağı talebinin reddedildiği dava dosyaları da dikkate alındığında,davacının fazla çalışma yaptığında karşılığının ödendiği, davacının ödenenden daha fazla fazla çalışma yaptığını ise yöntemince ispatlayamadığı, davacının talebi de dikkate alındığında fazla çalışma talebinin reddi gerektiği kanısına ulaşılmıştır.
Öte yandan, dosyadaki bilgi ve belgelere ve özellikle İlk Derece Mahkemesince, davacı yanca muvazaa iddiasının ispatlanamadığı kabulüyle hüküm kurulmuş olup Bölge Adliye Mahkemesince muvazaa kabul edilmiş ise de; dava dilekçesinde davacının en başından itibaren davalının işçisi olduğu öne sürülerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin ve fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları talep edilmiş olup netice olarak açılan davanın bir eda davası olduğunun, eda davasına konu kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin alacağı taleplerinin işyeri devri nedeniyle, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı talebinin ise ispat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olduğu, az yukarıda açıklandığı üzere fazla çalışma ücreti talebinin de ispat yokluğu nedeniyle reddi gerektiği anlaşılmakla bu aşamada muvazaanın varlığı yada yokluğunun tartışılmasının sonuca etkili olmayacağının, dava tarihi itibariyle davalı ile davacının kayden çalıştığı dava dışı alt işverenler arasındaki asıl işveren -alt işveren ilişkisinin de son bulduğu dikkate alındığında muvazaa konusunda ayrı bir tespit hükmü kurulmasında hukuki bir yarar da bulunmayacağının anlaşılmasına göre bu gerekçe ile davanın tümden reddi gerekmektedir.
Kabule göre, Bölge Adliye Mahkemesince tespit edilen fazla çalışma alacağı miktarının gerekçede doğru olarak yazılmasına karşın hüküm yerinde hatalı olarak seri başı Dairemizin 2018/16366 esas sayılı dava dosyasında tespit edilen fazla çalışma miktarının yazılmış olması da doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi ve İlk Derece Mahkemesi kararlarının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 24.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.