Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2018/14237 E. 2020/3404 K. 25.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/14237
KARAR NO : 2020/3404
KARAR TARİHİ : 25.02.2020

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : Ankara 8. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

İLK DERECE
MAHKEMESİ : Ankara 43. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde davalı vekilince tarafından duruşmalı olarak istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.02.2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat … … ile karşı taraf adına vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının soğuk hava deposu olan müvekkili şirkette 10 yıla yakın bir süre mesul müdür ve muhasebe sorumlusu olarak çalıştığını, depoya bırakılan müşterilere ait malları değiştirdiği, başkalarına sattığına ilişkin duyumlar üzerine depodaki malların sayımının istendiğini, davalının sayım yapmayı erteleyerek 02.11.2012 tarihinde emeklilik istemi ie işten ayrılarak iş akdini köyü niyetle fesih ettiğini, davalının zimmetinde bulunun depodaki malların sayımı için gün belirlenmesine rağmen ilk gün katıldığı sayıma yokluğunda devam edildiği ve sonuç olarak 4.100 kg iyi tulum peyniri, 13.350 kg acı tulum peyniri, 97 adet İzmir tulumu, 320 kg deri tulum peyniri, 166 adet beyaz peynir, 7.200 kg kaşar peynirinin eksik çıktığının tespit edildiğini ve bu malların toplam bedellerini ödemek istediğini söylediğini, ancak sonrasında emeklilik nedeniyle işçilik haklarının ödenmesi istemiyle dava açtığını, davalının hizmet nedeniyle güveni kötüye kullandığını ve bu nedenle Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesinin kararı ile ceza aldığını, müvekkili şirketin itibarının sarsılmaması için sayımda eksik çıkan malları tedarik ederek karşıladığını, davalının müvekkili şirkette çalıştığı esnada eşinin üzerine yatırım gerektiren soğuk hava ve ambalaj tesisi kurduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıydala 134.200,00 TL zararın doğduğu tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf başvurusu:
İlk derece mahkemesinin kararına karşı davalı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı davalı temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
Gerekçe:
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74 üncü maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
6098 sayılı TBK’nın 74 üncü maddesine göre “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.”
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını belirleyen ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hâkimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O hâlde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hâkimini bağlamasına, 6098 sayılı TBK’nın 74 üncü maddesi bir engel oluşturmaz.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir.
Bu genel açıklamalar ışığında temyiz itirazlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, soğuk hava deposu faaliyetini yürüten işyerinde bulunan üçüncü kişilere ait bir kısım ürünlerin yapılan sayımda eksik çıktığı iddiasıyla davalı işçinin davacı işvereni zarara uğrattığı ileri sürülerek zararın tazmini talep edilmiştir.
Dosya içeriği ve UYAP kayıtlarına göre, aynı iddia doğrultusunda davalı işçi hakkında kamu davası açıldığı, Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/671-2015/303 E.K. sayılı kararıyla davalı işçinin mahkumiyetine karar verilmiş ise de, Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 2019/8457-14228 E. K. sayılı ilâmıyla bozma kararı verildiği ve yargılamanın halen derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre mahkemece ceza davası bekletici sorun yapılmalı, ceza davasının kesinleşmesi beklenilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurularının esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozmanın kapsamına göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalı yararına takdir edilen 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.