Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2018/13604 E. 2018/23536 K. 05.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/13604
KARAR NO : 2018/23536
KARAR TARİHİ : 05.11.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalı işyerinde halen çalıştığını, davalı işyerinde çalıştığı sürede gerek toplu iş sözleşmesi kaynaklı sosyal hakları ile gerekse diğer işçilik alacaklarının ödenmediğini bildirerek işyerinde yürürlükte olan toplu iş sözleşmesi çerçevesinde ödenmesi gereken gece zammı, sorumluluk zammı ve giyecek yardımı ile yıllık izin, fazla mesai ve genel tatil alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının tüm alacaklarının ödendiğini ve başka bir alacağının da bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi’nin 2015/25555 esas 2015/20009 karar sayılı ilamı ile davalı vekilinin temyizi üzerine bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak devam edilen yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasında davacının işyerinde yürürlükte olan toplu iş sözleşmesinde düzenlenen giyecek yardımı ücretinin doğru şekilde hesaplanıp hesaplanmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Mahkemece uyulan bozma ilamında “…Belediyece araştırma yapılmayan yıllar için Sümerbank Genel Merkezine, buradan yeterli cevap alınamaması durumunda ilgili Ticaret veya Sanayi Odasına müzekkere yazılarak toplu iş sözleşmesinde yazılı ürünlerin dava konusu yıllara göre 2. kalite fiyatlarının ne kadar olduğu sorularak gelecek sonuca göre hesaplama yapılmalı ve davacıya bu alacak kaleminde yapılan ödemeler bu hesaplamadan mahsup edilmeli” denilmesine rağmen, mahkemece uyulan bozma ilamına aykırı olarak esnaf odasına yazılan müzekkere cevabında toplu iş sözleşmesinde yazılı ürünlerin hangi döneme ait olduğu belirtilmeyen fiyatlarının asgari ücrete göre oranlama yapılması ile dava konusu yıllara göre 2. kalite fiyatlarını hesaba dayanak alan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Mahkemece yapılacak iş belediyece araştırma yapılmayan yıllar için Sümerbank Genel Merkezine, buradan yeterli cevap alınamaması durumunda ilgili Ticaret veya Sanayi Odasına müzekkere yazılarak toplu iş sözleşmesinde yazılı ürünlerin dava konusu yıllara göre 2. kalite fiyatlarının yazlık-kışlık olarak ne kadar olduğu sorularak gelecek sonuca göre hesaplama yapılmalı ve davacıya bu alacak kaleminde yapılan ödemeler bu hesaplamadan mahsup edilmelidir.
3-Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde kararda yer alması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 1991/7 esas; ve 1992/4 karar sayılı ve 10.04.1992 günlü kararı)
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Mahkemece kararın gerekçe kısmında davacının giyecek yardımı talebinin reddedildiği yazılmış olmasına rağmen, hüküm kısmında giyecek yardımının kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usuli kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
Somut olayda mahkemece bozma öncesi verilen ilk kararda davacı lehine 104,16 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı hüküm altına alınmış ve bu karar davalı vekilinin temyizi üzerine bozulmuş olmasına rağmen bozma sonrası davacı lehine 257,83 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına hükmedilmesi usuli kazanılmış hak ilkesine aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
5-Fazla çalışma ücretlerinin hesabı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Mahkemece uyulan bozma ilamında fazla mesai ücretinin tahakkuk ettirildiği aylar ve davacının çalışmadığı dönemler fazla mesai hesaplamasında dikkate alınmayacağı belirtilmesine rağmen , bilirkişi raporunda seçenekli olarak belirtilen şekilde bu dönemlerin dışlanması hali ile yapılan hesaba göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bu ayların dışlanmadığı seçeneğe itibarla karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
6-Mahkemece davacının yıllık izin ücreti talebine yönelik olumlu olumsuz hüküm kurulmaması hatalı olmuştur.
7-Mahkemece, hüküm altına alınan alacak miktarlarının net mi yoksa brüt mü olduğunun belirtilmemiş olması, infazda tereddüt yaratır mahiyette bulunduğundan bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.