Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2018/12833 E. 2018/24907 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/12833
KARAR NO : 2018/24907
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi davacı vekili tarafından duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20/11/2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili Avukat … geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi, Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkili işçinin, kıdem tazminatı, yıllık izin, eksik ödenen ücret ve ilave tediye alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 11/04/2016 tarihli ilamıyla bozulmuştur. Bozma ilamına uyma kararı verilerek devam edilen yargılama neticesinde, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının aylık maktu ücretle değil, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 176. maddesine göre, ders saati ücreti ile çalıştığı anlaşılmaktadır.
Dairemizce, usta öğreticiler bakımından uygulanan kriterlere göre; öncelikle davacının bir ayda çalıştığı toplam ders saati süresi, o ayda fiilen çalıştığı toplam gün sayısına bölünerek, günlük ortalama çalışma saat süresi bulunmalıdır. Bulunan günlük ortalama çalışma saat süresinin, ders saati ücreti ile çarpılması neticesinde ulaşılan miktar nazara alınarak, çalışma karşılığı olmayan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günleri ücretleri hesaplanmalıdır. Bu hesaplama, her ay için ayrı ayrı yapılmalıdır. Örnek vererek açıklamak gerekirse; ilgili ayda, toplam yüzkırk ders saati fiilen çalışan bir usta öğreticinin, o ay için aylık fiilen çalıştığı gün sayısının yirmi gün olduğu ve ders saati ücretinin ise 10,00 TL olduğu kabul edilirse; bu ayda çalışılan toplam ders saatinin (140 saat), fiilen çalıştığı toplam gün sayısına (20 gün) bölünmesi neticesinde, günlük ortalama çalışma saat süresinin yedi saat olduğu sonucuna ulaşılacaktır. Söz konusu günlük ortalama çalışma saat süresinin (7 saat), ders saati ücreti (10,00 TL) ile çarpımı neticesinde ulaşılan, 70,00 TL miktarı, çalışma karşılığı olmayan bir günlük hafta tatili veya ulusal bayram ve genel tatili ücretidir.
Şu husus da belirtilmelidir ki, somut olayda, taraflar arasında, akti tatile ilişkin bir anlaşma olmadığından, usta öğretici olan davacının, 4857 sayılı Kanun hükümlerine göre, çalışma karşılığı olmadan ücreti ödenmesi gerekli hafta tatili gününün, haftada sadece bir gün olduğu kabul edilmelidir.
Aylık ücret miktarının belirlenmesine gelince; usta öğreticiye ilgili ay için, o ayda fiilen çalıştığı ders saati ile ders saat ücretinin çarpımı neticesinde bulunacak tutara, o ayda çalışma karşılığı olmayan hafta tatili günleri için hesaplanan ücret tutarı eklenmeli ve ulaşılan sonuç aylık ücret miktarı olarak esas alınmalıdır. Örneğin, ilgili ayda, toplam yüzkırk ders saati fiilen çalışan ve ders saati ücreti 10,00 TL olan bir usta öğreticinin, fiili çalışması karşılığı hak kazandığı tutar, 140 X 10,00 TL =1.400,00 TL’dir. Yukarıdaki paragraftaki hesaplamaya göre, çalışma karşılığı olmayan hafta tatili gününün ücretinin 70,00 TL olduğu ve ilgili ay için çalışma karşılığı olmadan toplam dört günlük hafta tatili ücretinin bulunduğu kabul edilirse, bu ay için ödenmesi gerekecek toplam çalışma karşılığı olmayan hafta tatili günü ücreti 70,00 TL X 4 = 280,00 TL olacaktır. 1.400,00 TL ile 280,00 TL’nin toplamı neticesinde ulaşılan 1.680,00 TL miktarı, aylık ücret miktarı olarak tespit edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece bozmadan sonraki hükme esas alınan bilirkişi raporunda, çalışma karşılığı olmayan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretinin tespitinde, bozma ilamına uygun şekilde hareket edildiği anlaşılmaktadır. Ancak, aylık ücret miktarının bulunmasında, bir günlük çalışma karşılığı olmayan tatil günü ücretinin, 26 sayısı ile çarpılarak sonuca gidilmesi hatalı olmuştur. Aylık ücret miktarının tespit edilmesinde, bozma ilamında açıklanan hesap yöntemiyle bağlı kalınmalıdır.
Diğer taraftan, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti gibi feshe bağlı hakların son ücret üzerinden hesaplanması gerektiği kuraldır. Ancak, eldeki uyuşmazlıkta, davacı aylık maktu ücretle değil, ders saati ücreti ile çalışmıştır. Dolayısıyla, yukarıdaki ilke kararında açıklanan hesaplama yöntemine göre davacının aylık ücretinin aydan aya değişebilmesi durumu söz konusudur. Bu halde, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti gibi feshe bağlı haklarda, son bir yıllık aylık ücret ortalamasının esas alınması gereklidir.
Ayrıca, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki, ilave tediye alacağı hesaplanmasında uygulanan hesap yönteminin de hatalı olduğu görülmektedir. İlave tediye alacağının hesaplanmasında, yukarıda açıklanan, çalışma karşılığı olmayan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günü için belirlenen günlük ücret hesap yöntemi esas alınarak, Bakanlar Kurulunca tespit edilen ilave tediye ödeme tarihindeki işçinin bir günlük ücreti, ilave tediye alacağının hesaplanmasında dikkate alınmalıdır.
Neticeten, dava konusu alacakların hesaplanmasında, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak sonuca gidilmeli, bozmadan önceki ilk hükmün davalı tarafça temyiz edilmemesine göre, davacı lehine oluşan usulü kazanılmış hak da gözden kaçırılmadan bir karar verilmelidir.
3-Taraflar arasındaki çözümlenmesi gereken bir diğer uyuşmazlık davacının kıdem süresinin belirlenmesi noktasındadır.
Somut olayda, uyulmasına karar verilen bozma ilamında, fiilen çalışılan gün sayısı ile çalışma karşılığı olmadan ücrete hak kazanılan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil gün sayısının toplamının, kıdeme esas süre olarak kabul edilmesi gerektiği açıklanmıştır. Ne var ki, konunun etraflıca yeniden değerlendirilmesi neticesinde, fiilen çalışılan gün sayısı ile çalışma karşılığı olmadan ücrete hak kazanılan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil gün sayısı toplamının kıdeme esas süre olarak kabul edilmesine yönelik bozma sebebinin maddi hataya dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04/02/1959 tarihli ve 1957/13 esas, 1959/5 karar ile 09/05/1960 tarihli ve 1960/21 esas, 1960/9 karar sayılı kararlarında belirtildiği üzere, Yargıtayca maddi hata sonucu verilen bir karara mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde dahi usulü kazanılmış hak oluşmaz ve Yargıtay’ın hatalı bozma kararından dönülmesi mümkündür. Anılan sebeple, davacının dava konusu dönemde, işe giriş ve çıkış tarihleri arasındaki süre, kıdeme esas çalışma süresi olarak kabul edilmelidir.
4-Davalı vekilince, ilk defa bozmadan sonra devam edilen yargılamada, davacının 01/07/2013-17/07/2013 tarihleri arasında yıllık izin kullanmak istediğine dair 28/06/2013 imza tarihli belge ile 01/07/2011-18/07/2011 tarihleri arasında yıllık izin kullanmak istediğine dair 01/07/2011 imza tarihli belge dosyaya sunmuştur. Bu belgeler, her ne kadar bozmadan sonra devam edilen yargılama esnasında sunulmuş ise de, Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, hakkı kısmen veya tamamen ortadan kaldırabilecek nitelikteki belgelerin yargılamanın her aşamasında hatta temyiz aşamasında dahi dikkate alınması gereklidir. Ancak, söz konusu belgelerin, izin talep belgesi mahiyetinde olmasına göre, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesinde düzenlenen “hakimin davayı aydınlatma ödevi” kapsamında, davacı asil duruşmaya çağrılarak, bahsi geçen belgelerde talep edilen yıllık izin sürelerinin tamamının kullandırılıp kullandırılmadığı ve kullanılan süre hususları bakımından beyanının sorulması gereklidir. Mahkemece, bu yönde bir işlem yapılmadan yıllık izin ücreti talebinin reddine dair hüküm tesis edilmesi yerinde değildir.
Yukarıda yazılı sebeplerden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 20/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.