Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2018/10360 E. 2019/13713 K. 20.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/10360
KARAR NO : 2019/13713
KARAR TARİHİ : 20.06.2019

MAHKEMESİ : Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı …Ş.’de nakle tabi personel olarak çalışmakta iken 12.04.2010 tarihinde … Valiliği İl Tarım Müdürlüğünde göreve başladığını, Devlet Personel Başkanlığı’nın bildirim tarihi olan 04.01.2010 tarihi itibariyle davalı kurumdan alması gerekli olan ancak alamadığı ücret ve ücrete eklenmesi gereken farkların ayrıca 112 günlük ikramiye tutarının sabit bir değer olarak eklenecek şekilde maaş nakil ilmühaberinin yeniden düzenlenmesi ve düzenlenen yeni maaş nakil ilmühaberinin düzenlenmiş haliyle Devlet Personel Başkanlığına bildirilmesi gerektiğinin tespiti ile, maaş nakil ilmühaberinin eksik ve hatalı düzenlenmesi nedeniyle kamuda çalışmaya başladığı tarih olan 12.04.2010 tarihinden itibaren eksik ücret alması nedeniyle Devlet Personel Başkanlığına bildirilmesi gereken maaş nakil ilmuhaberine ilave tediye ve akdi ikramiye tutarının eklenmesi gerektiğinin tespitine ve eksik ücret alacağının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı …Ş. vekili, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini, öncelikle görev yönünden davanın reddini, davacının 399 sayılı KHK’ya tabi kapsam dışı statüde çalıştığını, davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, delillerin somutlaştırılmadığını, belirsiz alacak davası açılamayacağını, davacının 399 sayılı KHK’ya tabi kapsam dışı statüde çalıştığını, özelleştirme öncesi ikramiye ödemesinden yararlanmadığını, 2. tip iş sözleşmesi ile çalıştığı dönemde ek ödeme adı altında ikramiye ödendiğini, bu ödemenin sınırlı olup, işyeri uygulaması haline dönüşmediğini, ikramiyenin sabit değer olarak maaş nakil ilmühaberine yansıtılmasının ve davaya konu alacakların ödenmesinin yasal dayanağının bulunmadığını, davacının halen çalıştığı kurumda emsallerinden oldukça yüksek ücret aldığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın kabulü ile davacının Devlet Personel Genel Başkanlığına bildirilmesi gereken maaş nakil ilmihaberine ilave tediye ve akdi ikramiye tutarının net 570,69 TL olarak eklenmesi gerektiğinin tespitine ve eksik ödenen ücret alacağının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İstinaf başvurusu :
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge adliye mahkemesince, Davalı vekilinin istinaf isteğinin eksik ödenen ücret alacağı yönünden KABULÜNE, diğer yönlerden REDDİNE, İlk Derece Mahkeme kararının KALDIRILMASINA, Davanın KISMEN KABULÜ İLE; Davacının Devlet Personel Genel Başkanlığına bildirilmesi gereken maaş nakil ilmihaberine ilave tediye ve akdi ikramiye tutarının eklenmesi gerektiğinin TESPİTİNE, Davalının eksik ödenen ücret alacağı yönünden sorumluluğu bulunmadığı anlaşıldığından davacının eksik ödenen ücret alacağı talebinin REDDİNE, karar verilmiştir.
Temyiz başvurusu:
Kararı, davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Uyuşmazlık, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek II. cetvelinde yer alan ve özelleştirme sonucu hissesi devredilen davalı kurumda TİP 2 sözleşmesi ile nakle tabi olarak çalışan davacının davalının özelleştirmeden önce tabi olduğu ve özelleştirme ile bazı hükümleri değişen 406 sayılı Kanun’un Ek 29. maddesi kapsamındaki düzenleme ve sözleşmedeki hüküm sebebi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 3. maddesi ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek II. cetvelinde yer alan kurumlarda çalışan sözleşmeli personele yapılan artışlardan yararlanıp yararlanmayacağı,nakledilirken bu artışların ve ödenen ikramiye,ilave tediye gibi ücretlerin maaş nakil ilmühaberindeki ücretinde dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta kanuni dayanaklar 406 sayılı Kanun’un Ek. 29. maddesi, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 3. maddesi, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek II cetveli ve bu kanun hükmünde kararnamelere dayanılarak çıkarılan 2006/1, 2006/3, 2007/1 ve 2008/1 sayılı tebliğler yanında taraflar arasındaki sözleşme hükümleridir.
406 sayılı Kanun’un 29. maddesinin 3. fıkrasının birinci cümlesine göre “399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi olarak sözleşmeli personel ve kapsam dışı personel statüsünde çalışanlar hakkında, 4046 sayılı Kanun’un 22. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkrası hükümlerinin uygulanmasında, Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki ünvanları esas alınarak Yönetim Kurulunca 15.4.2004 tarihi itibarıyla bu ünvana göre belirlenmiş olan ücret ve diğer malî haklarına bu tarihten Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki kadro ve pozisyonlarına ilişkin olarak bildirim tarihine kadar geçen süre içinde kamu görevlilerine yapılacak artış oran ve/veya miktarları uygulanmak suretiyle bulunacak tutar dikkate alınır. Kapsam dışı personelden Devlet Personel Başkanlığına bildirilenlerin 15.4.2004 tarihi itibarıyla ünvanlarına göre ücretinin belirlenmemiş olması durumunda, benzer görevlerde bulunanlar dikkate alınarak bu tarih için ücret ve diğer malî hakları tespit etmeye Yönetim Kurulu yetkilidir”.
Taraflar arasında imzalanan TİP 2 sözleşmenin 7. maddesindeki kurallara göre ise “Nakil hakkını saklı tutan çalışanın ikramiye, yardım vs. gibi mali ve özlük hakları için iş mevzuatına tabi kapsam dışı personel esaslarında yer alan hükümler uygulanır. Ancak ücretlerde yapılacak artış oranı, kamudaki memur maaş artış oranında olacaktır ”.
Diğer taraftan özelleştirme uygulamaları sebebi ile nakilleri düzenleyen 4046 sayılı Kanun’un 22/5 maddesinde özelleştirme sebebiyle kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilen sözleşmeli ve iş kanunlarına tabi personelin Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki kadro ve pozisyonlarına göre almakta oldukları ücret yanında, bildirim tarihi itibarı ile almakta oldukları ikramiye, ek ödeme gibi ek ödemelerinde sabit bir değer olarak bildirileceği hükmünü içermektedir.
Ancak 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu Türk Telekom personeli için farklı bir uygulama benimsemiş özel düzenleme olduğundan bu kanunun 29. maddesinin davacı hakkında uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
406 sayılı Kanunda değişiklik yapan ve 02.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 5189 sayılı Kanun ile Türk Telekom Personelinin parasal haklarının tespitinde Türk Telekom Yönetim Kurulu yetkili kılınmış olup 406 sayılı Kanun’un Ek 29. maddesiyle başka kurumlara atanmak üzere Devlet Personel Başkanlığına bildirilecek personelin 4046 sayılı Kanun’un 22. maddesi uyarınca eski görevleriyle yeni görevlerinin parasal hakları arasındaki farkın ödenmesi sırasında yönetim kurulunca bu personelin diğer kamu personeline göre yüksek tutarlara çıkarılmış parasal hakları yerine 15.04.2004 tarihi itibariyle aldıkları ücretlerine iş sözleşmelerinin sona erdiği 15 ocak tarihine kadar kamu görevlilerine yapılmış zamlar uygulanmış olup bu düzenlemeyle Türk Telekom A.Ş.’de çalışmakta iken özelleştirme nedeniyle başka kurumlara atananların ücretleriyle aynı unvanlarla özelleştirme kapsamındaki başka kurumlarda görev yapılmakta iken naklen atananların parasal hakları arasında eşitlik sağlanması amaçlanmıştır.
27.06.1989 tarih ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye 21.03.2006 tarih ve 5473 sayılı Kanun ile eklenilen ek 3. maddede öngörülen ek ödemeler kamu görevlilerine yapılan genel bir artış niteliğinde olmadığından, davacının bu ödemeden yararlanması için anılan kanun kapsamındaki kamu görevlilerinden olması gerekir. Gerek 406 sayılı Kanun’un Ek 29. Maddesi, gerekse sözleşmenin 7. maddesi hükümleri davacının iş sözleşmesi ile çalıştığı dönemde kamu görevlilerine yapılan genel nitelikli artışlardan mahrum kalmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Davacı davalıya ait işyerinde çalışmasaydı, 15.04.2004 tarihi itibariyle belirlenmiş olan ünvanın ücret ve diğer mali haklarıyla bir kamu kurumuna atanacak ve kamu görevlilerinin ücretlerine yapılan artışlardan yararlanacaktı. Kamu görevlisi olarak çalıştığında hak kazanamayacağı bir ödemeden davalı şirkette çalıştığı sırada yararlanması için bu konuda özel bir düzenleme olması gerekir. Bu bağlamda sözleşmenin 7. maddesi genel artışlarla ilgilidir.
Sonuç olarak, 375 sayılı KHK ek 3. maddesi uyarınca yapılan ek ödemelerin kamu personeli arasındaki ücret dengesizliğinin giderilmesi amacıyla madde kapsamında sayılan kamu idarelerindeki personel ile sınırlı olan ödeme olduğunu,yapılan düzenlemenin kamu personeli arasındaki ücret adaletini sağlayama yönelik olduğu ve kamu personelinin tamamını kapsayan genel bir artış niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır. Davacının davalı şirkette nakle tabi personel olarak çalıştığı dönemde kamuda çalışanlara yapılan zam oranında maaşına zam yapılarak belirlenen ücrete göre nakil ilmuhaberinde ücretin tespit edildiği sabittir.
Davacıya nakle tabi olarak çalıştığı dönemde TİP 2 sözleşmesi uyarınca davalı işverence ikramiye ve ilave tediye ödemesi yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu ödemelerin davacının kamuya geçiş hakkını saklı tutarak imzaladığı sözleşme kapsamında kapsam dışı işçilik süresiyle sınırlı olduğu, Devlet Personel Başkanlığına bildirilen ücretine dahil edilmesi yönünde bir düzenleme bulunmadığı, 4046 sayılı Kanun’un 22/5. maddesinin davacı hakkında uygulanamıyacağı,buna göre Devlet Personel Başkanlığına bildirilen ücretine eklenmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla davalı şirkette çalışmakta iken 406 sayılı Kanun’un ek 29. maddesi uyarınca diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmek üzere Devlet Personel Başkanlığına bildirilen davacının sözleşme kapsamında ödenen ikramiye ve ilave tediye gibi ücretlerin nakil ilmuhaberindeki ücrete eklenemiyeceği,nakil ilmuhaberindeki ücretinin eksik belirtilmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekli iken yazılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre; davacı temyizi yönünden, Bölge Adliye Mahkemesince, davalının eksik ödenen ücret alacağı yönünden sorumluluğu bulunmadığından bahisle davacının eksik ödenen ücret alacağı talebinin reddine karar verilmiş ise de davacının talebi incelendiğinde talebin davalı kurumun işleminden kaynaklı zararın tazminine yönelik olduğu dikkate alında Bölge Adliye Mahkeme gerekçesi yerinde görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi