Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/7112 E. 2017/10441 K. 08.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/7112
KARAR NO : 2017/10441
KARAR TARİHİ : 08.05.2017

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı kuruma ait … sondaj kampında sondaj işçisi olarak 08.06.2005-23.12.2012 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığını, çalışmasını taşeron şirketler nezdinde sürdürdüğünü, iş akdinin haklı neden gösterilmeksizin feshedildiğini, işyerinde 3 vardiya halinde çalışıldığını, ayda bir kuyu bitimi olup kuyu bitimi nakliyesinde ayda ortalama 5 saat fazla çalışma yapılmasına rağmen karşılığında ödeme yapılmadığını, dini bayramların 2 günü ile resmi tatillerin tamamında çalışmasına rağmen karşılığının ödenmediğini, yıllık izinlerinin bir kısmını kullanmadığını belirterek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, genel tatil ücreti ve fazla çalışma ücreti alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı kurum vekili, davacının … aramaları sondaj kampında 08.06.2005-12.10.2005, 01.01.2008-29.02.2008, 01.01.2010-21.02.2010 tarihleri arasında 657 sayılı Kanun’un 4/c maddesine göre geçici personel statüsünde çalıştığını, çalışmasını taşeronlar nezdinde sürdüğünü belirterek husumet itirazında bulunmuş, davanın alt işverenlere ihbar edilmesini talep etmiş, davacının geçici personel olarak çalıştığı sürenin alt işveren şirketlerde geçen süre ile birleştirilemeyeceğini ve bu sürelerde işçi sayılmadığından iş kanununda belirlenen diğer kıdem, ihbar, yıllık izin, fazla çalışma ve genel tatil ücretinden yararlanılmasının mümkün olmadığını beyanla davacının İşçilik hak ve alacaklarından idarenin sorumlu olmadığını, bu hususta münhasıran taşeron şirketlerin sorumlu olduğunu, idarenin asıl işveren sıfatından söz edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı şirket vekili ise davacının iş akdinin davalı kurumun isteği üzerine sonlandırıldığını, kıdem, ihbar ve yıllık izin ücretinin ödendiğini beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, dosya kapsamında mevcut “Hizmet sözleşmesi” başlıklı 31.12.2009 tarihli 5828 sayılı 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli (E) cetvelinin 41. bendi uyarınca 657 sayılı Kanun’un 4/c maddesinde istihdam edilecek geçici personele ilişkin (davalı idare adına Erdoğan Kahveci ile davacı arasında 01.01.2010-31.03.2010 döneminde geçerli olarak imzalanan) sözleşme bulunduğu görülmüş olup, İşçinin kamu kurumlarında işçilikte geçen hizmetlerinin birleştirilmesi için önceki çalışmaların fesih şekli itibariyle kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona ermesi gerektiği mülga 1475 sayılı Kanun’un 14/5. maddesinde açık olarak düzenlenmiş olup; aynı kuralın memur ya da sözleşmeli personel olarak çalışılan süre yönünden de geçerli olmasının eşitlik ilkesi gereği olduğu dikkate alındığında, (davalı idarece 657 sayılı Kanun’un 4/c maddesi kapsamında sözleşme imzalandığına ilişkin belge ibrazında bulunulduğu 01.01.2010-31.03.2010 dönemine ilişkin olarak davacının kıdem tazminatına hak kazanamayacak şekilde hizmet akdini sonlandırdığının yazılı belgeler ile ispatlanamaması nedeniyle) bu sürenin de kıdeme esas süreye dahil edilmesi gerektiği (kıdem tazminatı dışında kalan alacak kalemleri yönünden ise davacının statüsü gereği işçi olmaması nedeniyle çözüm yolunun idari yargıya ait olduğundan bu davada değerlendirmeye alınmayacağı) buna göre davacının 08.06.2005-23.12.2012 tarihleri arasında kesintili olarak 1550 gün (4 yıl 10 ay 10 gün) kıdeme esas süre ile çalıştığı, davalılar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı Kanun’un 2/6 maddesi kapsamında asıl işveren-alt işveren olarak nitelendirilmesi gerektiği, davacının hizmet süresi kapsamındaki alacaklarından devir nedeniyle İsmira şirketinin asıl işverenle birlikte sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların ve davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Uyuşmazlık, taraflar arasındaki 657 sayılı Kanun’un 4/c maddesi kapsamındaki geçici personel olarak çalışma süresinin 4857 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı Kanun’un 1. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4. maddesinde belirtilen ayrık durumlar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve çalışma şekline bakılmaksızın işçilere bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
Sorun daha çok statü hukukuna tabi kamu çalışanları ile yine kamuda çalışan işçiler arasındaki ayrım noktasında ortaya çıkmaktadır. …’nın 128. maddesi, “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” şeklindedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4. maddesinde, kamu hizmetlerinin memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle görüleceği hükme bağlanmıştır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde iş mahkemelerinin görevi, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi” olarak belirlenmiş olmakla, sözleşmeli personel olarak çalışanın talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir.
Mahkemece davacının 4/c’li sözleşmeler ile geçici personel olarak çalıştığı sürenin kıdem tazminatına esas süreye dahil edileceği diğer talepler yönünden idari yargının görevli olduğu gerekçede yazılmıştır.
Dosyada davacıya ait 01.01.2008-01.03.2008, 01.01.2010-31.03.2010 tarihleri arasındaki 4/C hizmet sözleşmeleri mavi klasörde sunulmuştur. Mahkeme kararında geçici personel olarak çalışma tarihleri (01.01.2010-31.03.2010) arası esas alınmıştır.
Davacıya ait 4/C sözleşmeleri sunulan sürelerin gerek kıdem tazminatına esas süreden ve gerekse işçilik alacakları hesabına esas alınan süreden düşülmesi gerekmekte iken, bu sürenin kıdem tazminatına esas süreye ekleneceği diğer alacaklara dair hesaplamadan dışlandığına dair gerekçe yerinde değildir.
Somut olayda davacının 4/C’li kapsamda çalışma süresi tespit edilerek işçilik alacaklarına dair tüm sürelerin hesabında dışlanması gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması hatalı olmuştur.
3-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Somut olayda, davacı haftada 6 gün üçlü vardiya sisteminde çalıştığını, ayda 5 saat kuyu bitimi tahliyesinde fazla çalışma yapıldığını iddia etmiş, emsal dosyalarda kuyu bitim işinin ayda bir değil 2-3 ayda bir olduğu ortaya çıkmıştır. 6 günlük çalışma süresinde 1 saat ara dinlenme ile haftalık çalışma süresinin 7×6=42 saat olup 45 saatin altında olduğu, ayda 4×3=12 saat eksik çalışıldığı, buna göre fazla çalışma ücretinin ispatlanamadığı ve çalışma düzenine göre fazla çalışma yapılmadığı anlaşılmakla davacı talebinin reddi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-Bilirkişi raporunda hesaplanan yıllık izin ve fazla çalışma ücreti alacağının hükümde maddi hata sonucu yer değiştirilerek yapıldığı tespit edilmiştir. Bu hususun da düzeltilmesi gerekmektedir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 08.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

K.A