Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/44203 E. 2017/27611 K. 27.11.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/44203
KARAR NO : 2017/27611
KARAR TARİHİ : 27.11.2017

MAHKEMESİ : Hukuk Dairesi

Temyiz olunan karar, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 25.09.2017 tarihli ek karar ile davalının temyiz isteminin kesinlik sebebi ile reddine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3/2. maddesi gereğince, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar mülga 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar Bölge Adliye Mahkemelerine gönderilemez.
Somut dosyada, Mahkemece verilen yetkisizlik kararının davacı tarafından temyizi üzerine Dairemizce mahkemenin yetkili olduğu ve işin esasına girilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Mahkemece işin esasına girilerek dava konusu alacak hakkında karar verilmiş ve karara karşı istinaf yolunun açık olduğu belirtilmiştir. Davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı davalı tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine de Bölge Adliye Mahkemesince 25.09.2017 tarihli ek karar ile davalının temyiz isteminin kesinlik sebebi ile reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar mülga 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağından ve İlk Derece Mahkemesi kararı istinaf değil temyiz kanun yoluna tabi olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince yetkisini aşacak şekilde ek karar ile temyiz talebinin reddi isabetli olmamıştır.
Temyiz isteminin reddine dair 25.09.2017 tarihli ek karar 6100 sayılı Kanun ‘un yukarıda anılan maddesine açıkça aykırı olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen 25.09.2017 TARİHLİ EK KARARIN BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA karar verildi.
Hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalı Kurumdaki çalışmaları sebebi ile ödenmeyen fazla çalışma alacağının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının fiilen çalıştığı yer mahkemesinin davaya bakmakla yetkili olduğunu belirterek davanın öncelikle yetki yönünden reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, davalının bağlı olduğu Bakanlığın Ankara’da bulunmasının Ankara Mahkemelerini yetkili hale getirmeyeceği, usul ekonomisi açısından davanın, işin yapıldığı yerde görülmesinin daha uygun olduğu gerekçesi ile işin yapıldığı yerdeki iş mahkemesine yetkisizlik kararı verilmiştir.
Kararın davacı tarafından temyizi üzerine, Dairemizce mahkemenin yetkili olduğu ve işin esasına girilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Mahkemece, işin esasına girilmiş ve toplanan kanıtlarla aldırılan bilirkişi raporuna dayanılarak, dava konusu alacak hüküm altına alınmıştır.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3/2. maddesi gereğince, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar mülga 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar Bölge Adliye Mahkemelerine gönderilemez.
Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin “ç.” bendi uyarınca, hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluktur. Yargı kararlarına karşı başvurulacak kanun yolu ile süresinin hükümde açıkça ve doğru olarak gösterilmemiş olması bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını doğrudan engelleyecek ve hak arama hürriyetinin ihlal edilmesine sebep olacaktır.
Her ne kadar kanun yolu ve süresi, ilgili kanun maddelerinde açıkça belirtilmiş ise de, yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramayacağının kabul edilmesi gereklidir. Kararda herhangi bir kanun yolu merci ve süresi belirtilmeyen hallerde ise süresiz başvuru hakkının bulunduğu kabul edilmelidir.
Somut dosyada, İlk Derece Mahkemesince verilen yetkisizlik kararının temyiz edilmesi üzerine Dairemizce işin esasına girilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasından sonra İlk Derece Mahkemesince verilen yeni karara karşı 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi gereğince temyiz kanun yoluna başvurulması gerekir.
İlk Derece Mahkemesince bozmadan sonra verilen karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yetkisi olmadığı halde işin esasına girilerek başvurunun esastan reddine dair verilen karar, 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesine açıkça aykırı olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının da bu sebeple BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA karar vermek gerekmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik davalı tarafça yapılan temyiz itirazlarının değerlendirilmesine gelince;
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle fazla çalışma ücreti alacağının toplu iş sözleşmesi düzenlemeleri gereği ödenen yangınla mücadale primleri mahsup edilerek hesaplanması hatalı ise de; temyiz edenin sıfatına ve temyiz nedenlerine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. Fazla mesai yapıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. İmzalı ücret bordrolarında bu çalışmaların karşılığı olan ücretlerin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığı ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma ve genel tatil alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazı kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazı kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir.
Dosya içeriğine göre davacı, davalı işyerinde yangın ekibinde çalışmıştır. Davacının üyesi olduğu sendika ile davalı arasında imzalan Toplu İş Sözleşmesinin 22/a maddesinde; haftada 45 saatten fazla yapılan her türlü çalışmaların fazla mesai sayılacağı, fazla mesai ücretlerinin saat ücretlerinin %75 fazlası üzerinden ödeneceği, fazla mesailerin hesabında yarım saatten az sürelerin yarım saat, yarım saati aşan sürelerin bir saat olarak değerlendirileceği” kabul edildikten başka (f) fıkrasında aynen “1 Haziran-31 Ekim tarihleri arasında günlük mesaiye tabi olmadan yangın gözetleme kulelerinde ve ilk müdahale ekiplerinde çalışan işçilerden idareye ait veya kiralık binalarda hizmete hazır halde bekletilenlere bu şekilde bekletilen her gün için günde 3 saat fazla mesai ödeneceği, bunun dışındaki uygulanacak fazla çalışmalarda işverenin gerekli tedbirleri alacağı” kuralına yer verilmiştir.
Davacının görevi itibariyle yangın döneminde de bütün günü mesaiye hasretmesi mümkün olmayıp yapılan işin niteliği gereği ara dinlenmeleri normal mesai sistemine göre daha fazladır. Çalışmanın şekli dikkate alındığında aile hayatı ile çalışma hayatı içiçe geçmiştir. Bu nedenle, davacı yangın nöbeti tuttuğu tüm süre için ancak toplu iş sözleşmesinde belirlenen şekilde günlük 3 saat fazla çalışma (%75 saat ücreti fazla) alacağına hak kazanacaktır.
Tüm bu belirlemelere rağmen, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının 1 Haziran-31 Ekim arası yangın sezonunda haftada 5 gün 24 saat, 1 gün de 5 saat çalıştırıldığı, 24 saat çalışmalarda Yargıtay’ın artık yerleşik içtihatlarına göre bu sürenin 14 saat kabul edildiği, 14 saat çalışan işçinin 7,5 saati aşan çalışmasının 6,5 saat olduğu bu nedenle haftanın 5 günü, her gün için 6,5 saat fazla mesai oluştuğu; 4,5 saat çalışılan gün için ise 7,5-4,5= 3 saat az çalışıldığı, açıklanan nedenler ile 14 saat çalışılan haftalarda beher gün için 6,5 saat fazla mesai yapıldığı, Cumartesi için bu haftadan 3 saat düşülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Mahkemece varılan sonuç açıklanan nedenler ile hatalı olduğundan doğru sonuca varılması için; davacının yangın sezonu olan 1 Haziran-31 Ekim tarihleri arasında izinli olduğu ve hafta tatili izni kullandığı günler gibi fiilen çalışmadığı günler puantaj kayıtları esas alınarak belirlenmeli, buna göre bu günler dışında davacının fiilen çalışmış olduğu günlük 14 saat çalışma nedeniyle 11 saati aşan 3 saat fazla çalışmaya hak kazandığı, toplu iş sözleşmesi hükümleri uyarınca davacıya yangın sezonunda beklediği her gün için 3 saat fazla mesai ödemesi yapılıp yapılmadığı tespit edilmeli ödenmiş ise dava reddedilmeli, ödenmemiş ise ödenmeyen kısım davalı yararına oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek yapılacak hesaplama sonucuna göre hüküm altına alınmalıdır. Belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Kabul şekline göre, hüküm altına alınan fazla çalışma ücreti alacağına yürütülen faizin türü de uyuşmazlık konusudur.
01.01.2003-31.12.2004 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 14. dönem toplu iş sözleşmesinin 22. maddesinin (A) bendinde, fazla çalışma yapılırsa karşılığı ücretin %75 zamlı ödeneceği kararlaştırılmıştır. Aynı yönde düzenlemelere 1.1.2005-31.12.2007 yürürlük süreli 1. dönem, 01.01.2008-31.12.2010 yürürlük süreli 2. dönem, 1.1.2011-31.12.2012 yürürlük süreli 3. dönem ve 01.01.2013-31.12.2014 yürürlük süreli 4. dönem toplu iş sözleşmelerde de yer verilmiştir.
Mülga 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunun 61.maddesi ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 53. maddesinin 2. fıkrasında, “Toplu iş sözleşmesine dayanan eda davalarında temerrüt tarihinden itibaren, işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır” şeklinde kurala yer verilerek uygulanması gereken faiz türü belirtilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 41. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, fazla çalışma saat ücreti, normal çalışma saat ücretinin yüzde elli fazlasıdır. İşçiye fazla çalışma yaptığı saatler için normal çalışma ücreti ödenmişse, sadece kalan yüzde elli kısmı ödenir.
Somut uyuşmazlıkta, hüküm altına alınan fazla çalışma ücreti alacağının tamamının toplu iş sözleşmesinden doğan istek olmadığı gözardı edilmiştir. 4857 sayılı Yasa’nın az yukarıda belirtilen 41. maddesine göre, fazla çalışma karşılığı ücretin %50 zamlı kısmının ödenmesi kanun gereğidir. Açıklanan nedenle, alacağın kanun gereği hesaplanan kısmına kanunda belirtilen faiz türünün, toplu iş sözleşmesindeki düzenleme nedeniyle kanunda belirtilen hesaplama yöntemini aşan kısmına (fazla çalışma alacağı için %25) ise işletme kredilerine uygulanan en yüksek faizin uygulanması gerekmektedir.
Mahkemece bu husus gözetilmeden fazla çalışma ücreti alacağının tamamına işletme kredisi faizi yürütülmesi de hatalı olup ayrı bir bozma nedenidir.
4-Ayrıca, İlk Derece Mahkemesi kararında kanun yolunun istinaf ve başvurulacak merciin Bölge Adliye Mahkemesi olarak gösterilmesi, Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin “ç.” bendine açıkça aykırıdır.
Sonuç:
Temyiz olunan, yukarıda esas ve karar numaraları yazılı olan İlk Derece Mahkemesi kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.