Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/41873 E. 2020/8121 K. 30.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/41873
KARAR NO : 2020/8121
KARAR TARİHİ : 30.06.2020

MAHKEMESİ : … 15. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : … 8. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili; davacının, davalı Belediyenin çeşitli birimlerinde en son yeşil alan bakım şube müdürlüğünde olmak üzere 18.07.1995 tarihinden itibaren vasıflı işçi olarak çalıştığını, 26.06.2014 tarihinde emeklilik nedeniyle işten ayrıldığını, kağıt üzerinde diğer davalı firma olan … AŞ, bünyesinde görünmekle birlikte davalı … tarafından işe alındığını, diğer davalı firmanın da davalı … tarafından kurulan ve hakim ortağı olan firma olduğunu, kendisinin davalı Belediyenin kadrolu işçileri ile aynı işi yaptığını, Belediye işçilerinin almayı hak ettiği işçilik alacaklarından mahrum kaldığını ileri sürerek, davalılar arasındaki hizmet alım sözleşmelerinin muvazaalı olduğunun tespiti ile başından beri davalı Belediyenin işçisi sayılması gerektiğine ve 10.000,00 TL ilave tediye alacağının faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı … vekili, davacının alacakları yönünden zamanaşımı def’inde bulunduklarını, diğer davalı firmadan hizmet alımı şeklinde iş temin edildiğini, diğer davalı firma ile aralarındaki iş ilişkisinin … olarak nitelendirilemeyeceğini, davacının … AŞ’nin taraf olduğu … hükümlerinden yararlandığını, davacının Belediyelerinin imzalamış olduğu … hükümlerinden faydalanmasının mümkün olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Aş vekili, davalı … ile aralarındaki hizmet alım ilişkisinin 4734 sayılı Kanun uyarınca düzenlenen bir ihale olduğunu, davacının doğrudan kendi firmalarına iş başvurusunda bulunduğunu, davacının alacakları yönünden zamanaşımı itirazında bulunduklarını, … iddialarının yerinde olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti :
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu :
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davalı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, davalıların istinaf sebeplerinin … tespiti yönünden reddine, ilave tediye alacağı yönünden ise kabulüne karar verilerek, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle yeniden esas yönünden hüküm kurulmuştur.
Temyiz Başvurusu :
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davalılar vekilleri temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Gerekçe:
1-Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmış; aynı maddenin yedinci fıkrasında “asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez” kuralına yer verilmiştir.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi halinde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o iş yerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi … kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi halde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde bazı … kriterlerine yer verilmiştir. … Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. … genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalı … Belediyesi’ne ait işyerlerinde ancak diğer davalı … AŞ. bünyesinde olmak üzere 18.07.1995 tarihinden itibaren vasıflı işçi olarak çalıştığını, son defa yeşil alan bakım şube müdürlüğünde görevli bulunduğunu, 26.06.2014 tarihinde emeklilik nedeniyle işten ayrıldığını, görev yaptığı birimlerdeki işlerin Belediyenin asli işleri arasında olduğunu ve kendisinin davalı Belediyenin kadrolu işçileri ile aynı işi yaptığını,davalılar arasında gerçek bir hizmet alımı ilişkisi bulunmayıp davalı Belediyenin işçi teminine yönelik olarak kendisini çalıştırdığını, taraflar arasındaki muvazaalı ilişki nedeniyle gerçek işverenin davalı … Belediyesi olduğunu ve Belediye tarafından kadrolu işçilerine sağlanan ücret farkları ve kazanımların kendisine de sağlanması gerektiğini ileri sürmüştür.
Mahkemece, davacının yaptığı iş yönünden davalı Belediyenin işçi teminine gittiği, bu nedenle davacının gerçek işverenin davalı … Belediyesi olduğu gerekçesiyle davacının baştan beri … Büyük Şehir Belediyesi işçisi olduğunun tespiti ile ilave tediye alacağının kabulüne karar verilmiştir.
5393 sayılı Belediye Kanununun 67. maddesinde; “ Belediyede belediye meclisinin, belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili organın kararı ile park, bahçe, sera, refüj, kaldırım ve havuz bakımı ve tamiri; araç kiralama, kontrollük, temizlik, güvenlik ve yemek hizmetleri; makine-teçhizat bakım ve onarım işleri; bilgisayar sistem ve santralleri ile elektronik bilgi erişim hizmetleri; sağlıkla ilgili destek hizmetleri; fuar, panayır ve sergi hizmetleri; baraj, arıtma ve katı atık tesislerine ilişkin hizmetler; kanal bakım ve temizleme, alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı, trafik sinyalizasyon ve aydınlatma bakımı, sayaç okuma ve sayaç sökme-takma işleri ile ilgili hizmetler; toplu ulaşım ve taşıma hizmetleri; sosyal tesislerin işletilmesi ile ilgili işler, süresi ilk mahalli idareler genel seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilir.” denilmektedir.
Davacı, davalılar bünyesinde geçen hizmet süresince farklı birimlerle çalıştırılmış olup, bunların 5393 sayılı Belediye Kanunu 67. maddesi gereğince ihale yoluyla 3. şahıslara gördürülmesi mümkün işlerden olup olmadığı ve 4857 sayılı İş Kanunu 2/6. maddesi çerçevesinde usulüne uygun bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinin söz konusu bulunup bulunmadığı hususunda ayrı ayrı değerlendirme yapılması lüzumu bulunmaktadır. 18.07.1995 tarihinde davalı Belediyeye ait işyerinde çalışmaya başladığını ileri süren davacının bu tarihten itibaren hangi hizmet alım sözleşmeleri kapsamında çalıştığı, her bir hizmet alım sözleşmesi çerçevesinde işyerinde hangi görevi ifa ettiği, ayrı ayrı değerlendirilmek ve … kriterleri bakımından ayrı ayrı inceleme yapılmak suretiyle hizmet alım sözleşmelerinin muvazaalı olup olmadığına karar verilmelidir.
Bu yön gözetilmeden tek bir hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olduğunun kabulü ile sonuca gidilmesi yerinde olmayıp, eksik incelemeye dayalı olduğu anlaşılan karar bozmayı gerektirmiştir.
2-Yukarıda açıklanan şekilde yapılacak araştırma neticesinde davalılar arasında muvazaanın varlığının tespit edilmesi halinde ise; davanın … iddiasına dayalı alacak (eda) davası niteliğinde olduğu ve alacak talebinin kanıtlanamadığı dikkate alınarak davacı lehine ücret takdir edilmemesi gerektiği gözetilmelidir.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.