Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/3704 E. 2017/3528 K. 23.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3704
KARAR NO : 2017/3528
KARAR TARİHİ : 23.02.2017

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının iş akdini kendisinin feshettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda takograf kayıtları ve tanık beyanları birlikte değerlendirilerek davacının günlük 15 saat çalıştığı günlük 3 saat ara dinlenme hafta tatili çalışması olmayan haftalarda haftalık 27 saat fazla mesai yaptığı, ayda iki hafta tatilinde çalıştığı bu durumda da ek olarak 12 saat daha fazla mesai yaptığı kabul edilerek alacak hesaplanmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere kayıt mevcut olan dönemler kayıtlara göre belirlenmelidir. Kayıt olmayan dönemler yönünden ise ağır vasıta şoförlerinin yirmidört saat içinde dokuz saatten fazla araç kullanmalarının yasaklandığı Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 98. maddesi hükmü ile tanık beyanları dikkate alındığında günlük fiilen 10 saat çalışma ile haftalık 15 saat fazla çalışma yaptığının kabulü dosya içeriğine uygun düşecektir. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasındaki iş ilişkisinin, işçinin haklı feshi ile son bulup bulmadığı tartışmalıdır.
Somut olayda; davacı, işverenin 3-4 ay maaşlarını vermediğini, gidip istediklerinde hallederiz dendiğini, bu nedenle geçinemediklerini, kendi şartları ile çalışmayı kabul etmeyince iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiğini iddia ederek işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir. Davalı taraf ise davacının işi kendisinin bıraktığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece iş sözleşmesinin davalı tarafından feshedildiği kabul edilmiş ise de davalı tanığı davacının daha iyi şartlarda bir iş bulduğunu beyan ettiğini belirtmiş, davacı tanığı da maaşlarını alamadıklarından işi bırakmak zorunda kaldıklarını beyan etmiş ayrıca davalı tarafça istifa dilekçesi sunulduğu görülmektedir. Öte yandan davacının ödenmemiş alacakları olduğu anlaşılmaktadır. İşçilik alacaklarının ödenmemesi haklı fesih sebebi olup iş sözleşmesini davacının ücret alacakları ödenmediği için haklı sebeple feshettiğinin kabulü dosya içeriğine daha uygun düşecektir. Haklı fesih durumunda davacı kıdem tazminatına hak kazansa da ihbar tazminatına hak kazanamaz. Bu sebeple Mahkemece ihbar tazminatının reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.