YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/35901
KARAR NO : 2017/16277
KARAR TARİHİ : 06.07.2017
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının davalıya bağlı … Devlet Hastanesinde faaliyet gösteren taşeron firmalarda ihaleye aykırı biçimde hastanenin asıl işlerinde muvazaalı olarak çalıştırıldığını, işyerinde mevcut alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğunun Çalışma Bakanlığı müfettişlerince tespit edildiğini, davalı Bakanlık tarafından açılan itiraz davasının red edilmesiyle muvazaa olgusunun kesinleştiğini ve davacının ilk günden beri davalı Bakanlığın işçisi konumuna geldiğini, davalı Bakanlığın kamu kurumu olması nedeniyle hem davacının hemde davalının 6772 sayılı İlave Tediye Yapılması Hakkındaki Kanun kapsamında bulunduğunu iddia ederek ilave tediye alacağının tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Bakanlık vekili; açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, muvazaa iddiasında bulunan davacının bu iddiasını ispat etmek zorunda olduğunu, kurumun alt işveren işçilerinin açtığı davalar sonucu yüklü meblağlar ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle yeni sözleşme dönemlerinde ve yeni kurulan asıl işveren-alt işveren ilişkilerinde bu durumu göz önünde bulundurarak gerekli tedbirleri aldığını, bu nedenle … Devlet Hastanesinde 01.01.2014 tarihinde bahçe bakım ve temizliği hizmet alımı ihalesi, 01.02.2014 tarihinde teknik personel hizmet alımı ihalesi, 01/05/2014 tarihinde mutfak personeli hizmet alımı ihalesi, 01.01.2015 tarihinde klinik destek hizmetleri hizmetleri hizmet alımı ihalelerinin yapıldığını, veri hazırlama ve güvenlik hizmetleri ihalelerinin 2010-2011 yıllarında yapıldığını ve halen devam ettiğini, muvazaa raporunda ve daha önce açılan ilave tediye davalarında temizlik işçilerinin yaptığı belirtilen işlerin ilgili ihaledeki personele yaptırıldığını, bu anlamda davacının ve diğer temizlik işçilerinin aynı koşullarda çalıştığı iddiasının herhangi bir dayanağının olmadığını, ilave tediye ücreti talep edilen döneme ilişkin herhangi bir muvazaa incelemesi ve kararı bulunmadığını, dava dilekçesinde belirtilen müfettiş raporu ve mahkeme kararının bu davada delil olarak kullanılamayacağını, davacının tediye talepli ilk davasının kabul edilmiş olmasının sözleşme dönemleri ve tarafların farklı olması nedeni ile bu davada delil olarak kabul edilemeyeceğini, alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
İlk derece Mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmış; aynı maddenin yedinci fıkrasında “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez” kuralına yer verilmiştir.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi halindi “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirme” unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmayı devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi halde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştiı Muvazaa Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi ispatlanabilen adi kanunî karineler olduğu kabul edilmelidir.
Somut olayda, aynı mahiyette ve seri niteliğinde bir çok dava sözkonusu olması sebebiyle davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı hususu mahkeme tarafından yeterli derecede araştırılıp değerlendirilmemiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, her ihale sözleşmesi kendi dönemi ve şartlarında değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bu sebeple, önceki ihale sözleşmelerinin kanuna uygun kurulmamış olması veya muvazaalı olması, sonrakilerin de aynı şekilde kanuna uygun kurulmadığını ya da muvazaaya dayandığını göstermez. Daha sonra yapılan sözleşmenin ayrıca kanuna uygunluk ve muvazaa yönünden değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Bu sebeple davalı tarafından yapılan önceki sözleşmelerin kanuna uygun olmadığına ya da muvazaalı olduğuna ilişkin kesinleşmiş yargı kararlarının bu dava yönünden bağlayıcılığından söz edilemez.
Mahkemece, uyuşmazlık konusu döneme ilişkin hizmet alım sözleşmeleri ve eki şartnameler getirtilmeli, genel muvazaa denetimine ilişkin olarak gerekirse uzman bilirkişiler eşliğinde keşifle yerinde inceleme yapılarak, davacının fiilen yaptığı iş ve bu işin hizmet alım sözleşmesi kapsamında belirlenen iş olup olmadığı tespit edilmeli, işyerinde asıl işveren işçileri ile davalı alt işveren işçilerinin aynı işi yapıp yapmadıkları, uyuşmazlık konusu dönem ile muvazaanın tespitine yönelik düzenlenen iş müfettişi raporu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayalı olup olmadığı her ihale dönemi için ayrı ayrı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan hükmün, yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, 06.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.