Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/30098 E. 2020/6863 K. 16.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/30098
KARAR NO : 2020/6863
KARAR TARİHİ : 16.06.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 15.06.1997-25.03.2014 tarihleri arasında … Elektrik Dağıtım … Müdürlüğü’nde çalıştığını, temizlik işçisi olarak işe alınmasına rağmen farklı işlerde görev verildiğini, davalı şirket ile ihale alan şirketler arasında asıl alt işveren ilişkisinin mevcut olduğunu, hiçbir haklı neden bildirilmeksizin sözlü olarak iş akdinin sonlandırıldığını, işyerinde her gün fazla mesai yaptığını, resmi tatiller ile dini bayramların tümünde çalıştırıldığını, ancak karşılığı olan ücretinin ödenmediğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yol ve yemek ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu alacakların zamanaşımına uğradığını, müvekkil kurum ile ihaleyi alan diğer davalı şirket arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmadığından husumet itirazında bulunduklarını, davacının sebepsiz ve mazeretsiz olarak amirlerine haber vermeden işe gelmediğini, bu sebeple kıdem ve ihbar tazminatı talep edemeyeceğini, fazla mesai ve hafta tatili alacağı taleplerinin yerinde olmadığını, tüm çalışanlara servis hizmeti sağlandığını, tüm personelin yemek hizmetlerinden istifade ettiğini, davacının ücretlerini alırken bordroya herhangi bir ihtirazı kayıt koymadığını, bu sebeple taleplerinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, ilk uyuşmazlık hesaplamaya esas alınan hizmet süresinin belirlenmesi noktasındadır.
Davacı 15.06.1997 tarihinden beri davalı kurum nezdinde çalıştığını iddia etmiş, mahkemece celp edilen kayıtlar esas alınarak davacı talebi doğrultusunda karar verilmiştir. Ancak dosya içerisinde mevcut Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları da nazara alındığında, 15.06.1997 – 24.03.2014 tarihleri arasında davacının çalışma kaydını bildiren işverenler ile davalı … Elektrik Dağıtım A.Ş. arasında hizmet alım sözleşmesi bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Davacının tüm çalışma dönemine ait işe giriş ve işten ayrılış belgeleri ile bu işverenler ile davalı şirket arasında hizmet alım sözleşmesi bulunup bulunmadığı araştırılıp, davalı asıl işveren şirketin sorumluluğunun her türlü şüpheden uzak, tereddüte mahal bırakmayacak şekilde tespit edilmesi ve buna göre hizmet süresi bakımından bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasındaki davacının fazla mesai ve hafta tatili alacaklarının bulunup bulunmadığı konusunda da uyuşmazlık söz konusudur.
Somut olayda; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının yaptığı işin niteliği gözetilerek günlük 3 saat fazla çalışma yapmış olabileceği mütalaa edilip, 16 yıl süren çalışma süresi boyunca haftanın her günü, günde 3 saat fazla mesai yaparak çalıştığının kabulüyle hesaplama yapılmıştır. Ne var ki, söz konusu bilirkişi raporundaki kabulü denetime elverişli olmadığı, tanıkların çalışma saat aralıklarına ilişkin beyanlarının ne şekilde değerlendirilip günlük 3 saat çalışıldığı sonucuna ulaşıldığı açıklanmadığı gibi, davacının fazla mesai ücretinin hafta tatili ücreti talebi dikkate alınmaksızın, mükerrer ödemeye yol açacak şekilde hesaplandığı anlaşılmaktadır. Davacı lehine ayrıca hafta tatili ücretine hükmedildiğinden, mükerrer ödemenin önüne geçilebilmesi için hafta tatili günlerindeki fazla çalışmanın da buna göre hesaplamaya dahil edilmesi gereklidir. Bu durumda, anılan alacak talepleri yönünden farklı bilirkişiden hafta tatili çalışması yönünden fazla mesai alacağı ile mükerrerlik teşkil etmeyecek şekilde ve denetime uygun yeni bir bilirkişi raporu aldırılmalı, tanık beyanlarının fazla çalışma olgusuna ilişkin anlatımları değerlendirilmek suretiyle haftalık fazla çalışma saati tespit edilmeli ve denetlenebilir biçimde yeniden hesaplama yapılması gerekmektedir. Denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
4-Taraflar arasında, davacının yol ve yemek ücreti alacaklarının bulunup bulunmadığı noktasında da uyuşmazlık vardır.
Somut olayda, mahkemece ücret bordrolarından davacıya 78,00 TL yol yardımı ve 305,00 TL yemek yardımı adı altında ödemelerin yapıldığı, bunun da davacının yol ve yemek yardımı alacaklarına hak kazanacağına ilişkin karine oluşturacağı gerekçesiyle anılan alacaklar hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, hesaplamaya konu uyuşmazlık dönemi bakımından ilgili ücret bordrolarının tamamı, hizmet alım sözleşmeleri ve teknik şartnameleri getirtilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuştur.
Dairemizin 2017/20293 esas ve 2017/19394 esas sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere öncelikle, bordro ile ispatlanamayan dönem için, davacının çalıştığı alt işveren şirketlerle yapılan ihale sözleşmesi ve idari şartnameler ve davacının yaptığı işe göre her bir sözleşme döneminde çalışmaya dayanak hizmet alım sözleşmeleri, teknik ve idari şartnameler ile hizmet sözleşmeleri sair ekleri davalıdan ve davacının çalıştığı alt işverenden celp edilerek incelenmeli, şartnamede yemek ve yol yardımına ilişkin hüküm bulunup bulunmadığı ve ihale sözleşmelerinde şartnameye atıf olup olmadığı ve sözleşmede birim fiyata yol ve yemek ücretinin dahil edilip edilmediği ve bordrolarda her bir ihale sözleşmesi döneminde idari şartname kapsamında sözleşme bedeline dahil ücretlerin bordrolara yansıtılıp yansıtılmadığı, ödeme yapılıp yapılmadığı mali müşavir ve ihale sözleşmeleri konusunda uzman bilirkişilerce incelenmeli sözleşmede birim fiyata yol ve yemek ücretinin dahil edilip edilmediği denetlenmelidir.
Buna göre, yukarıda belirtilen eksiklikler tamamlandıktan sonra davalının yemek ve yol ücreti ödemesi gerektiği anlaşılıp da ödenecek yemek ve yol yardımının miktarının belirlenememesi halinde ilgili oda ve kurumlara müzekkere yazarak, davacının çalıştığı döneme ilişkin her yıl için ayrı ayrı ve gidiş geliş toplu taşıma ücreti sorulmalı, yine davacının çalıştığı döneme ilişkin her yıl için ayrı ayrı günlük yemek ücreti konusunda emsal araştırması yapılmalı, gelen yazı cevapları ve araştırma yazıları ile birlikte dosya bilirkişiye tevdii edilerek ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu hususlar nazara alınmadan, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
Ayrıca dosya içeriğine göre, davalı tarafça sunulan ücret bordrolarında yol ve yemek tahakkuklarının diğer kazanç, sair kazanç, ek kazanç, sair ödeme veya açıkça yol ve yemek olarak belirtildiği, ödemeler ilişkin olarak bir kısım banka kayıtlarının celp edildiği, ancak söz konusu kayıtlar değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda yapılması gereken, davacı işçiye yapılan ödemelere ilişkin banka kayıtları ile varsa hak ediş kayıtları getirtilerek tahakkuk bulunan bordroların ödenip ödenmediğinin, mali müşavir ve ihale sözleşmeleri konusunda uzman bilirkişilerce incelenmesi ve denetlenmesidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi bozma sebebidir.
5-Taraflar arasında davacının yıllık izin ücreti alacağının hesaplanması noktasında da uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile ispatlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Somut olayda, davacı vekili davacıya çalışma süresi boyunca yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece ispat yükü üzerinde olan işverence imzalı yıllık izin defteri ve eşdeğer belge sunulmadığı davacının 16 yıllık dönemde hiç izin kullanmadığı gerekçesiyle 292 gün yıllık izin hakkının bulunduğu gerekçesiyle yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuştur.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK md. 194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK md. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 16 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmaması hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının konuya ilişkin beyanının alındıktan sonra tüm delillerle birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.