Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/29684 E. 2020/7249 K. 22.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/29684
KARAR NO : 2020/7249
KARAR TARİHİ : 22.06.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı ile ihbar olunan vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, güvenlik görevlisi olarak çalışmış olan davacının davalı işyerinde çalışmakta iken 31.12.2010 tarihinde dilekçe vererek emekli olduğunu , 01.01.2011 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı aldığını ancak 26.12.2013 tarihine davalı işyerinde çalışmaya devam ettiğini , davacıya hak ettiği kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle işten ayrılmak zorunda kaldığını beyanla kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının istifa ederek işyerinden ayrıldığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalı vekili ile ihbar olunan Milli Eğitim Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
İhbar Olunan Milli Eğitim Bakanlığı Temyizi Yönünden;
İhbar olunan Milli Eğitim Bakanlığı hakkında temyize konu kararda bir hüküm kurulmadığı anlaşılmakla, ihbar olunanın kararı temyiz hakkı bulunmadığından temyiz isteminin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. Maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. ve 432. maddeleri uyarınca REDDİNE,
Davalı Temyizi Yönünden;
1-Taraflar arasında davacının talep ettiği asgari geçim indirimi ücretlerinin ödenip ödenmediği hususu da anlaşmazlık konusudur.
Davacı, asgari geçim indirimi ücretinin ödenmediğini iddia etmiştir. 27.03.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda ibraz olunan bir kısım kayıtlarda davacıya asgari geçim indirimi ücretinin tahakkuk ettirilerek ödendiği yönünde tespitte bulunmuştur. Taraflarca rapora yapılan itiraz üzerine Mahkemece bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiştir. 03.11.2015 havale tarihli bilirkişi ek raporunda yapılan değerlendirmede 2012 Eylül-2013 Kasım arasına ait bordroların dosyaya sunulduğu , sunulan bordrolarda tahakkuk bulunduğu belirtilerek bordro sunulmayan dönem için asgari geçim indirimi ücretine ilişkin hesaplama yapılmıştır. Davalı vekili tarafından bilirkişi ek raporuna karşı itiraz dilekçesi ve ekinde 2012 Eylül öncesi döneme ait bir kısım imzasız bordrolar sunulmuş ve sunulan bordrolar değerlendirilerek bilirkişiden ek rapor alınması talep edilmiştir.
Belirtmek gerekir ki, ücret bordroları ve ücret hesap pusulaları ödeme belgesi mahiyetinde olup, bu kayıtların yargılamanın her aşamasında dosyaya sunulması mümkün olup ödeme belgesinin hakkı ortadan kaldıran özelliği nedeni ile yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gereklidir.
Davalı tarafından bilirkişi ek raporuna karşı itiraz dilekçesi ekinde sunulan 2012 Eylül öncesi döneme ait imzasız bordrolarda asgari geçim indirimi tahakkuklarının bulunduğu görülmüştür. sunulmuş Bu durumda ,davacıya ait banka kayıtları getirtilmeli, asgari geçim indirimi alacaklarının ödenip ödenmediği yönünden gerekli inceleme yapılarak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Hal böyle iken Mahkemece eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Taraflar arasındaki bir diğer anlaşmazlık konusu davacının fazla mesai yapıp yapmadığı konusundadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesinde davacının haftanın 6 günü 06:00-18:00 saatleri arası ,bazı dönemler de ise vardiyalı çalıştığı beyan edilmiştir.
Mahkemece taraf tanıklarının beyanlarına başvurulmuştur. Davacı tanığı … , “ ..2007 veya 2008 senesinde sekiz ay kadar , günde 8 saat çalıştık Daha sonra günde 12 saat çalışmamız devam etti. Haftada altı gün bu şekilde çalışılıyordu…davacı ile birlikte … Gıda çarşısı projesinde çalıştık” ; davacı tanığı … , “ Davacıyı tanırım kendisi ile birlikte 2007 yılından yanılmıyorsam 2010 yılına kadar birlikte çalıştık. Kendisi … gıda projesinde çalışıyordu… Çalışma saatleri sabah 08.00 akşam 20.00 idi. Haftanın altı günü böyleydi” ; davalı tanığı … , “Davacıyı tanıyorum davalı şirkette çalıştık sadece kendisi ile birlikte 10 -15 gün kadar çalıştık davacı ve ben güvenlikçi olarak çalıştık…Davacı ile çalıştığımız sürelerde günde 8 saat çalışıyordu buda 15 gün sürdü. Diğer ayrı çalıştığımız zamanlardaki çalışma saatlerini bilmiyorum” ; davalı tanığı …, “.. Haftanın altı günü 8 saat çalışıyorduk. Bunun dışında fazla çalışma yoktu.” yönünde beyanda bulunmuşlardır.
Mahkemece ; davacının haftanın 6 günü 08:00-20:00 saatleri arasında çalıştığı, 12 saatlik zaman dilimi içersinde 1,5 saat ara dinlenmesinin mahsubu ile günlük çalışmasının 10,5, haftalık çalışmasının ise 10,5*6 = 63 saat olduğu ve bu dönemde davacının haftalık yasal 45 saatin üzerinde 63-45 = 18 saat fazla çalışmasının bulunduğu belirlenerek hüküm altına alınmıştır.
Davacı tanıkları, davacının … Gıda projesinde güvenlik görevlisi olarak çalıştığını beyan etmişlerdir. Mahkemece; tanıkların hizmet döküm cetvellerini çalıştıkları işyerlerini belirtir şekilde temin ederek, tanıkların davacı ile birlikte çalıştıkları dönemin tespit edilmesi ve davacı tanıklarının davalı ile aynı projede çalışıp çalışmadıklarının gerekirse beyanlarına yeniden başvurarak belirlenmesi ve tanıkların çalışma dönemi ile sınırlı olmak üzere fazla mesai alacağının hesaplanması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine, 22.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.