Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/28987 E. 2020/5936 K. 08.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/28987
KARAR NO : 2020/5936
KARAR TARİHİ : 08.06.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalı Kurumun 03.04.2011 tarihli 38-04 sayılı yazısıyla; 6213 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği, çalışma şartları göz önünde bulundurulup çiftçilerin korunmadan ayrıldığı çalışma alanın daraldığı gerekçesiyle iş sözleşmesinin sona erdirildiğini beyanla kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı tarafından davaya cevap verilmemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı ve fazla mesai alacağının bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.
Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedi buçuk saati geçemez (İş Kanunu, Md. 69/3). Bu durum günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden, haftalık kırkbeş saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde yedibuçuk saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir.
Sağlık Kuralları Bakımından…Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmeliğin 4üncü maddesine göre, günde yedibuçuk saat çalışılması gereken işlerde çalışan işçinin, yedibuçuk saati aşan çalışma süreleri ile yedibuçuk saatten az çalışılması gereken işler bakımından Yönetmeliğin 5inci maddesinde sözü edilen günlük çalışma sürelerini aşan çalışmalar, doğrudan fazla çalışma niteliğindedir. Sözü edilen çalışmalarda haftalık kırkbeş saat olan yasal sürenin aşılmamış olmasının önemi yoktur.
Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41inci maddesindeki, fazla çalışma süresinin toplamının bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir (Yargıtay 9.HD. 18.11.2008 gün 2007/32717 E, 2008/31210 K.).
Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı haftanın her günü 07:00 – 17:00 saatleri arasında çalıştığını iddia etmektedir. Mahkemece davacı tanıklarının beyanlarına başvurulmuştur. Davacı tanığı…, “…davacı gibi koruma görevlisi olduğunu , mevsimine göre güneşin doğmasına ve batmasına göre evden çıkıp akşam güneş battığında eve geldiklerini” beyan etmiştir. Beyanlarına başvurulan diğer davacı tanıkları … ve … davacıyı komşuları olmasından dolayı tanıdıklarını beyan etmiş olup davacının çalışma düzenine ilişkin görgüye dayalı bilgileri bulunmamaktadır. Hükme esas alman bilirkişi raporunda davacının iddiası gibi 07:00-17:00 saatleri arasında günde 10 saat çalışma yaptığı , 1 saat ara dinlenme kullandığı böylelikle haftanın 6 günü için fazla çalışma süresinin 9 saat olduğu , davacının Pazar günü de çalışma yaptığı bu nedenle pazar günü çalışması yönünden 1,5 saat fazla mesai yaptığı , davacının haftalık fazla çalışma süresinin toplamda 10,5 saat olduğu tespit edilmiştir. Ne var ki ; davacı tanıklarından … ve … davacı ile beraber çalışan kişiler olamamakla çalışma düzenine ilişkin görgüye dayalı bilgileri bulunmamaktadır. Bu nedenle söz konusu tanıkların beyanlarının hükme esas alınması mümkün değildir. Beyanına başvurulan davacı tanığı…’nin beyanına bakıldığında çalışma saatleri konusunda somut bir beyanının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davacı fazla çalışma yaptığına dair iddiasını ispatlayamamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacının fazla mesai ücreti alacağı istemnin reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı, dava dilekçesinde açıkça belirsiz alacak davası açtığını belirtmeden fazlaya ilişkin haklarım ve ıslah hakkını saklı tutmak suretiyle kısmi olarak bildirdiği alacakların tahsilini talep etmiştir. Sonrasında da tam ıslah yapılarak usulüne uygun bir şekilde dava belirsiz alacak davasına dönüştürülmemiştir. Mahkemece, hüküm altına alınan alacaklara dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine göre belirsiz alacak davası niteliğinde hüküm kurulmuştur. Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmadığı açıktır. Hal böyle olunca, Mahkemece davanın kısmi dava olduğu dikkate alınarak, kısmi davaya ilişkin kurallara göre görülüp sonuçlandırılması gerektiğinin gözetilmemesi hatalı olmuştur.
4- Yukarıda kısmi davaya yönelik olarak izah edilen sebeplerle; davacı tarafından yapılan ıslaha karşı davalı tarafından süresinde zamanaşımı definde bulunulduğu anlaşılmakla, kısmi dava olarak açılan iş bu dava dosyasında, süresinde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı definin nazara alınmaması da hatalı olup bozma nedenidir.
5- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.
Somut uyuşmazlıkta , davacı ihbar tazminatını ıslah dilekçesi ile birlikte toplamda 1.125,46 TL olarak belirlemiş olmasına karşın Mahkemece 1.252,50 TL olarak kabul edilmesi ve hafta tatili alacağını ıslah dilekçesi ile birlikte toplamda 8.727,29TL olarak belirlemiş olmasına karşın Mahkemece 12.305,45 TL olarak kabul edilmesi 6100 sayılı Kanun’un 26. maddesine göre talep aşımı mahiyetinde olup hatalıdır.
6- Davacı dava dilekçesinde toplam 100,00 TL fazla mesai .hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil alacağı talep etmiş,her bir alacak kalemi için taleplerini ayrıştırmamıştır. Davacı, 18.01.2016 harç tarihli ıslah dilekçesinde fazla mesai ,hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil alacağına dair istemlerini bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaya göre arttırmıştır. Davacının ıslah dilekçesi incelendiğinde fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil alacağına ilişkin arttırım yapılırken ilk talep olarak her bir alacak kalemi için 100,00 TL talep edildiği nazara alınarak talep miktarları belirlenmiş ve Mahkemece hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, Mahkemece, fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil alacağı taleplerinin davacı tarafından ayrıştırılması istenerek sonuca gidilmemesi hatalıdır.
Bu sebeple, öncelikle taleplerin ayrıştırılması için davacıya süre verilerek, davacının beyanına göre fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil alacağı taleplerinin değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 08.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.