Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/28448 E. 2020/5098 K. 17.03.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/28448
KARAR NO : 2020/5098
KARAR TARİHİ : 17.03.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalı vekilince duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17/03/2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına kimse gelmedi. Karşı taraf adına vekili Avukat … geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davacının davalı şirkette gemi adamı ve usta gemici olarak 08.05.2003-31.12.2011 tarihleri arasında iş sözleşmesinin işveren tarafından tek taraflı ve haksız olarak sonlandırılıncaya kadar çalıştığını, davacıya işveren şirket tarafından işyerinden hiçbir alacağı kalmadığına dair baskı ile ibraname imzalatıldığını ve 20.937,98 TL kıdem tazminatının ödendiğini, davacının fazlaya dair haklarını saklı tutarak bu ödemeyi aldığını, davacıya çalışırken baskı ile çeşitli kağıtlara ve boş kağıda imza attırıldığını, davacının Barge’da gemi adamı olarak çalışırken gemi tahliye zamanında sabah saat 08.00’den akşam 20.00’ye kadar ya da akşam saat 20.00’den sabah saat 08.00’e kadar olduğunu,gemi tahliyesi olmadığı zamanlarda ise sabah saat 08.00 akşam saat 17.00 arasında geminin bakım temizlik ve onarım işinde çalıştığını, gece ise saat 24.00-04.00 ya da saat 04.00-08.00 arasında güvenlik vardiya nöbetinde çalıştığını, devam eden ertesi gün ise eğer davacı saat 24.00 ile 04.00 arasında vardiya çalışması yaptıysa saat öğlen 12.00 da tekrar iş başı yapıp ve akşam 17.00 a kadar çalışmaya devam ettiğini, eğer 04.00 ile 08.00 saatleri arası güvenlik vardiya çalışması yaptıysa saat 08.00 de çalışmaya ara vermeden devam edip öğlen saat 12.00 ye kadar çalıştığını, normal şartlarda bir gemi ortalama 4-5 günde tahliye edilirken kötü hava koşullarında bunun bir haftaya kadar uzayabildiğini, ayda ortalama iki veya üç gemi geldiğini ve tahliye işlemi yapıldığını, davacının son aldığı ücretin net 815,00 dolar olduğunu, ayrıca yılda dört kere bir maaş tutarında ikramiye ödendiğini, hiçbir zaman yıllık izin kullanmadığını, ulusal bayram genel tatil günleri ve hafta sonlarına gelen çalışmalarda tatil yapmadığı gibi tatil ücretlerinin de ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının Barge adı verilen mavnada görevli olduğunu, bu mavnaların ayda ortalama sekiz tahliye gününde kullanıldığını, iş sözleşmesine ekli görev tanımında davacının iki gemi tahliyesi arasındaki sürede iki gün normal mesaisini yapacağı ve iki gün ücretli izinli olacağı, gemi tahliye günlerinde ise on iki saat mesai yapacağı, on iki saat istirahat edeceğinin karalaştırılmış olduğunu, davacının böylece 8-9 gün günde on iki saat çalıştığını, 10-11 gün ücretli izin kullandığını, diğer yarısını ise günde dokuz saatlik yasal mesaisini yaparak geçirdiğini, ayrıca cumartesi, pazar ve bayramlarda yapılan çalışmalar, fazla mesai ve izin ücretlerinin ücrete dahil olduğunun düzenlendiğini, davacının çalıştığı süre içinde yıllık izinlerini de kullanmış bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Gemide çalışanların yaptıkları işin niteliği ve özelliği gereği çalışma süreleri de diğer çalışanlara göre farklı düzenlenmiştir. 854 sayılı Kanun’un kapsamına giren ve uzak yol seferi yapan gemilerde hem iş süresi hem de bu sürelerin dışında gemide kalma zorunluluğu sebebiyle geçen diğer süreler büyük önem taşımaktadır. Yakın yol seferi veya iç sularda günlük sefer yapan gemilerde ise gemi adamlarının gemide kalma zorunlulukları bulunmadığından iş süreleri de fazla bir özellik göstermez. 854 sayılı Kanun’un 26/1. maddesine göre “Genel bakımdan iş süresi, günde sekiz ve haftada kırk sekiz saattir. Bu süre haftanın iş günlerine eşit olarak bölünmek suretiyle uygulanır”. Kanunda 4857 sayılı İş Kanunu’ndan farklı olarak hem haftalık, hem de günlük çalışma süresi belirlenmiştir.
854 sayılı Kanun’un 26/2. maddesine göre iş süresi, gemi adamının işbaşında çalıştığı ve vardiya tuttuğu süredir. Gemi adamının gemide bulunduğu sürelerin tamamı çalışma süresi olarak kabul edilemez. Gemi adamının fiilen çalıştığı veya fiilen çalışmamakla birlikte gücünü işverenin emrinde bulundurduğu, iş verilmesi veya çıkması için beklediği süreler çalışma süresinden sayılmalıdır.
854 sayılı Kanun’un 28/1. maddesine göre “Bu kanuna göre tespit edilmiş bulunan iş sürelerinin aşılması suretiyle yapılan çalışmalar, fazla saatlerde çalışma sayılır”. 4857 sayılı Kanun kapsamında çalışan işçinin fazla çalışma yapması için onayının alınması gerekirken 854 sayılı Kanun kapsamında çalışan gemi adamı için bir rıza aranmamaktadır. Gemi adamının işvereni, herhangi bir sebebe dayanmak zorunda olmaksızın gemi adamına fazla saatlerle çalışma yaptırabilir.
854 sayılı Kanun kapsamında çalışan gemi adamının iş başında çalıştığı veya vardiya tuttuğu süreler, günlük sekiz veya haftalık 48 saati aştığı takdirde gemi adamının fazla çalışma yaptığı ortaya çıkar. Gemi adamının ister seyir halinde olsun, ister limanda gemi içinde iken çalışmadan veya vardiya tutmadan geçirdiği süre fazla çalışma olarak değerlendirilemez. Gemi adamının haftalık esasa göre fazla çalışmasının tespit edilmesi için gemi adamının haftanın yedi günü çalışması gerekmektedir. Aksi halde günlük çalışma esasına göre fazla mesai belirlenmelidir. 854 sayılı Kanun’un 41. maddesi dikkate alındığında, liman ve şehir hattı gemilerde çalışanlar bunun dışındadır. Sadece bu gemiler dışında, örneğin uzak sefer yapan gemilerde çalışan gemi adamlarının işin gereği olarak altıncı günden fazla yedi gün çalışması söz konusu olabilir.
Deniz İş Hukukunda, sözleşmenin taraflarının fazla çalışma ücretinin, asıl ücrete dahil olduğu şeklinde sözleşmeye hüküm koymaları mümkündür. Bu sözleşme hükmü geçerlidir. Ancak bunun da bir sınırının bulunması gerekir. 854 sayılı Kanun’da fazla çalışmalar için günlük veya yıllık bir sınır da öngörülmemiştir. Oysa 4857 sayılı Kanun kapsamındaki işçiler için fazla çalışmanın sınırı yılda 270 saat olarak belirlenmiştir. Bu sebeple 4857 sayılı Kanun’daki 270 saat sınırlamasının 854 sayılı Kanun kapsamında çalışanlar için uygulanması, ikisi de özel kanun olduğundan mümkün değildir. Bu konuda sınır olarak Türkiye tarafından onaylanan uluslararası kaynak olan 180 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi ile 1999/63 esas sayılı Avrupa Birliği Direktifi dikkate alınabilir. Anılan sözleşme ve direktifin 5. maddelerinde işçinin sağlığının ve güvenliğinin korunması amacıyla çalışma sürelerinde sınırlamaya gidilmiş ve asgari dinlenme süreleri belirlenmiştir. Buna göre “azami çalışma süresi 24 saatlik sürede 14 saati, 7 günlük sürede 72 saati geçemez. Dinlenme süresi ise 24 saatte 10 saatten, 7 günlük sürede 77 saatten az olamaz. Dinlenme saatlerinin 6 saatten az olmamak koşuluyla ikiye bölünerek uygulanması mümkün olup iki dinlenme süresi arasında geçecek zamanın da 14 saatten fazla olmaması gerekir”.
Buna paralel düzenleme Gemi Adamları Yönetmeliğinin 84. maddesinde yer almaktadır. Dinlenme sürelerini belirleyen bu kuraldan da aynı sonuç çıkarılabilir. Fakat yönetmelik dinlenme süresini günlük 10 saat olarak belirlerken, haftalık ise 70 saatten az olamayacağını belirtmiştir. Bu sözleşme ve direktifteki düzenlemeye göre daha az bir süredir. Bu sebeple sınırlamada sözleşme ve direktifin dikkate alınması daha isabetli olacaktır.
Somut olayda; taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu düzenlenmiştir. Taraflar arasındaki çalışma ilişkisinin tüm dönemlerinde bu kaydın devam ettiğinin kabulü gereklidir. Yukarıda belirtildiği gibi, 4857 sayılı Kanun’daki 270 saat sınırlamasının 854 sayılı Kanun kapsamında çalışan davacı usta gemiciye uygulanma imkanı bulunmamakla birlikte, bu durumda Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmesinin öngördüğü azami çalışma süresi günde 14, haftada 72 saati geçemez esası kabul edilmelidir. Bu durumda hafta da 72 saate kadar olan çalışmaların ücretlerinin asıl ücret içinde yer aldığı gözetilmeli, bu süreden fazla bir çalışma var ise, bu fazla çalışmaya ilişkin bir hesaplama yapılmalıdır. Bu husus dikkate alınmadan eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında davacının hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacağına hak kazanıp kazanmadığı bir diğer uyuşmazlık konusudur.
Hafta tatili gününde çalıştığını iddia eden işçi, norm kuramı uyarınca bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan hafta tatili ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde, işçi hafta tatilinde çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.
Hafta tatillerinde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. Hafta tatili çalışmalarının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkân dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
İmzalı ücret bordrolarında hafta tatili ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin hafta tatili alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, hafta tatili çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin bordroda yazılı olanın dışında hafta tatillerinde çalışmaların yazılı delille kanıtlaması mümkündür.
Aynı ispat kuralları ulusal bayram ve genel tatil ücret alacakları için de geçerlidir.

Dairemizin yerleşik hale gelen içtihatları ile sabit olduğu üzere hafta tatili ücret alacağının ve ulusal bayram genel tatil ücretinin aylık ücrete dahil olduğunun kararlaştırılmasına yönelik iş sözleşmesi düzenlemeleri geçersizdir.
Açıklandığı üzere, hafta tatilinin ve ulusal bayram genel tatil çalışmaları karşığı ücretin sözleşmeye göre ücrete dahil olduğuna dair sözleşme hükmü, sınırlı değer verme ilkesi gereği geçersizdir.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplanmış olmasına karşın, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücret alacaklarının iş sözleşmesi ile ücrete dahil olduğunun kararlaştırılmış olması gerekçe gösterilerek reddine karar verilmiş ise de, Dairemizin yerleşik içtihatları ile az yukarıda da açıklandığı üzere bu alacak kalemlerinin ücrete dahil olmasının kararlaştırılamayacağı sabit olduğundan hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının taleple bağlı kalınarak hüküm altına alınması yerine reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilililere iadesine, 17.03.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.