Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/28056 E. 2020/4031 K. 03.03.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/28056
KARAR NO : 2020/4031
KARAR TARİHİ : 03.03.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı şirkete ait otelde temizlik işçisi olarak çalıştığını, brüt aylık ücretinin 1.685,27TL olduğunu, davacıya 30/09/2015 tarihinde rahatsızlanması sebebiyle Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesince 30/09/2015 ile 05/10/2015 tarihleri arasındaki dönemi kapsayacak şekilde 5 gün süre ile rapor verildiğini, davacının 05/10/2015 tarihinde işbaşı yaptığını, 07/10/2015 tarihinde ise iş sözleşmesinin işveren tarafından sürekli rapor aldığı gerekçesiyle feshedildiğini, davacının iş sözleşmesi işveren tarafından feshedilmesine rağmen daha sonradan devamsızlık yaptığı yönünde tutanak tutularak, 21/10/2015 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumundan çıkışının yapıldığını, feshin haklı bir nedene dayanmadığını ileri sürerek bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının 30/09/2015-04/10/2015 tarihleri arasında raporlu olmasına rağmen,
05/10/2015, 06/10/2015 ve 07/10/2015 tarihlerinde işe gelmediğini, bu durumun tutanaklar ile belgelendiğini davacının mazeretini de bildirmediğini, bu sebeple feshin haklı olduğunu, davacının ücretinin dosyaya sunulan ücret bordrosundaki miktarlar olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının aylık ücret miktarı uyuşmazlık konusudur.
Davacı, aylık ücretinin brüt 1685,27 TL olduğunu ileri sürmüş, davalı ise, davacının ücretinin bordroda belirtilen ücret olduğunu savunmuştur. Mahkemece, davacının iddia ettiği ücretin, dosyada mevcut son bordro ve emsal ücret araştırması ile uyumlu olduğu gerekçesiyle, ücretin brüt 1642 TL olduğu sonucuna varılmıştır. Yargılama sırasında dinlenen tanıkların davacının ücret miktarına yönelik herhangi bir anlatımı bulunmamaktadır. Davalı tarafın dosyaya sunduğu bordroda davacıya 29 gün karşılığı 1.231,05 TL ödendiğini, günlük ücretin 42,45 TL olduğu, ayrıca 4 gün hafta tatili ücreti ile fazla çalışma ücreti tahakkukunun da bulunduğu, bu şekilde toplam kazancın 1.642,80 TL olduğu görülmektedir. Gerek kıdem tazminatına esas ücretin, gerekse fazla diğer alacakların hesabında işçiye yapılan fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti gibi ödemelerin dikkate alınması mümkün değildir. Hükme esas alınan bilirkişi raporu, öncelikle bu yönüyle hatalıdır. Ayrıca davacının Türkiye İş Kurumuna ilki 07/10/2015 tarihli dilekçe ile şahsen, ikincisi ise 05/11/2105 tarihli dilekçe ile vekil marfetiyle iki kez şikayette bulunduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı, 07/10/2015 tarihli şikayet dilekçesinde ücretinin 1080 TL olduğunu belirtmiş olup, Kurum tarafından verilen cevabi yazıda da, davacının son aylık brüt ücretinin 1.231,05 TL olduğu belirtilmiştir. Bu halde davacının ilk şikayet dilekçesinde bildirdiği ücret tutarı ile bağlı olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece davacının aylık ücretinin bu beyan doğrultusunda belirlenmesi gerekirken, dosya kapsamındaki ücret bordrolarının hatalı değerlendirilmesi suretiyle ücretin brüt 1.642 TL olarak kabulü hatalıdır.
2-Taraflar arasında iş sözleşmesinin işverence feshinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusudur.
Somut uyuşmazlıkta, davacı 05/10/2015 tarihine kadar rapor kullandığını, bu tarihte işyerine döndüğünü, iş sözleşmesinin 07/10/2015 tarihinde işverence sözlü olarak feshedildiğini, aynı gün Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğüne şikayette bulunduğunu, ancak işveren tarafından daha sonra bir kısım asılsız tutanaklar tutularak çıkış tarihinin 21/10/2015 olarak gösterildiğini ileri sürmüş; davalı işveren ise davacının rapor bitimi olan 5,6,7 Ekim 2015 tarihlerinde işe gelmediğini, buna ilişkin tutanak tutulduğunu, daha sonra 09/10/2015 tarihinde devamsızlığını üç gün içinde bildirmesi aksi takdirde iş sözleşmesinin haklı feshedileceğine dair ihtarname keşide edildiğini, davacı bu ihtarnameyi tebellüğ etmediğini bildirse de, davacının (10 Ekimde hastaneye yatış yapıldığı, 13 Ekimden itibaren 30 gün istirahatli olduğuna dair) 13/10/2015 tarihli iş göremezlik raporunu ibraz etmeye çalıştığını savunarak iş sözleşmesinin devamsızlık sebebiyle haklı fesih yoluyla feshedildiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının ilk raporunun 05/10/2015 tarihinde sona erdiği, tanık Birol’un beyanına göre raporu sunmak için işyerine gittiği ancak sonra ağlayarak çıktığı, 06/10/2015 tarihinde Çalışma Kurumu İl Müdürlüğüne işten çıkarılma ile ilgili şikayet dilekçesi verdiği, 3,5 yıl kıdeme sahip bir işçinin devamsızlık yaparak işi bırakmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, işverenin işe davet ihtarı göndermekle birlikte fesih ihtarı gönderilmemesi, haklı fesihle ilgili 6 günlük süreye uyulmaması sebebiyle feshin haklı bir sebebe dayanmadığı sonucuna varılmış ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davalı işverence davacının 5,6 ve 7 Ekim günlerinde işe devam etmediğine dair tutanak tutulmuş olup, yargılama sırasında dinlenen davalı tanıkları tutanak içeriği doğrultusunda beyanda bulunmuştur. Davalı tanıklarının bu anlatımına karşılık davacı tanığı Birol, davacının 5 Ekim 2015 günü işe geldiğini ve ağlayarak çıktığını gördüğünü ifade etmiş ise de, bu tanığın davalı işverene karşı benzer taleplerle dava açtığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında davacının 5,6 ve 7 Ekim günlerinde işe devam ettiğini ispata yönelik herhangi bir bilgi veye belge bulunmamaktadır. Diğer taraftan davacı 06/10/2015 gününde Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğüne şikayette bulunduğunu bildirmiş ise de, şikayet dilekçesinin kayda giriş tarihinin 07/10/2015 tarihi olduğu görülmektedir. Davacı dava dilekçesinde de iş sözleşmesinin 07/10/2015 tarihinde sözlü olarak feshedildiğini ileri sürmüştür. Bu halde, davacı tanığı Birol’un davacıyı 05/10/2015 tarihinde gördüğünü ve ağlayarak işyerinden çıktığını ifade etmesi dahi davacının iddiasını ispat için yeterli değildir. Davalı işveren davacının devamsızlığını sunulan tutanaklar ve davalı tanıklarının anlatımı ile ispat etmiştir. Davacının sözleşmenin haksız feshine yönelik iddiaları kendi içerisinde çelişkili olup, beyanına itibar edilen davacı tanığının da işverenle husumetli olduğu dikkate alındığında davacının kıdem ve ihbar tazminatı talebinin reddi gerektiği açıktır. Mahkemece hatalı hukuki değerlendirme yapılarak kıdem ve ihbar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi yerinde değildir. Temyiz edilen kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.03.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.