YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/27681
KARAR NO : 2020/2662
KARAR TARİHİ : 17.02.2020
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş akdini haklı nedenle feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacı işçinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde iş akdini sona erdirip erdirmediği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı işçi dava dilekçesinde aylık ücretlerinin zamanında ödenmemesi ve son birkaç aylık ücretinin 20 günün üzerindeki sürede ödenmesi üzerine iş akdini haklı nedenle feshettiğini iddia etmiştir. Mahkemece, davacının iş akdini fesih sebepleri içinde alamadığı ücrete dair haklı fesih gerekçesi bulunmadığı gibi fesih tarihi itibariyle de yasal süresi içinde ödenmemiş ücret alacağının bulunmadığının tespit olunduğu gerekçesiyle davacının fesihte haklı nedeninin bulunmadığı anlaşıldığından kıdem tazminatı talebinin yerinde olmadığına karar verilmiştir. Mahkemece kıdem tazminatı talebinin reddine ilişkin kabul dosya kapsamına uygun değildir. Her ne kadar mahkeme kabulüne göre fesih tarihinde davacının ödenmeyen ücret alacağı bulunmamakta ise de davacının iş akdini fesih sebebi ödenmeyen ücret alacağının varlığı değil aylık ücretlerinin zamanında ödememesidir. Bu itibarla dosya içerisinde yer alan banka kayıtları detaylıca incelenerek davacının aylık ücretinin ödenmesinde düzensizlik olup olmadığı, sürekli olarak ödeme gününü aşacak şekilde gecikmeli ödeme yapılıp yapılmadığı incelenmeli ve davacının ücretinin süresinde ödenmemesi veya düzensiz ödenmesi durumunun varlığının tespiti halinde davacının haklı sebeple fesih hakkının varlığının kabulü gerekmektedir. Anılan yön düşünülmeden mahkemece hatalı gerekçeyle davacı işçinin kıdem tazminatı alacağının reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Taraflar arasında davacının hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı uyuşmazlık konusudur.
Savunma hakkı Anayasa’mızın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
6100 sayılı Kanunun 240. maddesinde tanık gösterme şekli düzenlenmiş olup, anılan hükme göre; tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez (m.240/2). Tanık listesinde adres gösterilmemiş veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa, tarafa adres göstermesi için, işin niteliğine uygun kesin süre verilir. Bu süre içinde adres gösterilmez veya gösterilen yeni adres de doğru değilse, bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılır (m.240/3).
Somut uyuşmazlıkta, davacının iki tanık bildirdiği, tanıklarından ….‘nün dinlendiği, diğer tanığı….’ ın ise dinlenilmesi için talimat mahkemesine yazı yazıldığı, ancak tanığa çıkartılan davetiyenin iade edilmesi nedeniyle, talimatın bila ikmal iade edildiği anlaşılmaktadır. Kanunda gerek tanıkların bildirilmesi gerekse dinlenilmesine ilişkin kurallar düzenlenmiş olup, somut olayda davacı tarafın tanıklarından birinin bildirilen adreste bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre tanığın bildirilen adreste bulunamaması halinde mahkemece yapılması gereken iş, tanık bildiren tarafa adres göstermesi için, işin niteliğine uygun kesin süre vermektir. Bu süre içinde adres gösterilmez veya gösterilen yeni adres de doğru değilse, bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılır (m.240/3). Mahkemece, bu hüküm çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekirken, usule aykırı şekilde davacı tanığı İbrahim Gökhan Uzak dinlenilmeden karar tesis edilmesi hatalıdır. Usul kuralının uygulanmaması sebebiyle davacı tanığının dinlenilmemesi, davacı tarafın hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayıcı niteliktedir. Bu itibarla adı geçen tanık da dinlenilmek sureti ile dava konusu fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili alacakları yeniden değerlendirilmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.