Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/27448 E. 2020/3032 K. 20.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/27448
KARAR NO : 2020/3032
KARAR TARİHİ : 20.02.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkili işçi çalıştığı halde karşılığı ücretinin ödenmediğini öne sürerek fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda ve yazılı gerekçe ile fazla çalışma ücreti alacağı talebinin reddine, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Davalı temyizi yönünden,
Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.
Dosya içeriğine göre hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar 552,87 TL olup 2016 olan karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 2.190,00 TL kapsamında kaldığından davalının temyiz isteminin 6100 sayılı Kanun’un geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 427, 432 maddeleri uyarınca REDDİNE,
Davacı temyizi yönünden,
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre hükmü temyiz eden davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında, davacının fazla çalışma ücreti alacağı olup olmadığı ve hesaplama yöntemi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir. Dairemizin kararlılık kazanmış içtihatlarına göre, fazla çalışmanın ücrete dahil olduğuna dair kural, mülga 1475 sayılı Kanun’un 35/a ve b maddesinde düzenlenen yılda 270 saatle sınırlı olarak geçerlidir. Yılda 270 saati aşan çalışmaların kanıtlanması durumunda karşılığının ödenmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; davacının prim alması nedeniyle fazla çalışma ücreti alacağının reddedildiği görülmektedir. Oysa; davalı tanığının beyanı ile dahi sabit olduğu üzere davacı, mağazanın cirosu üzerinden hedef tutturma oranına göre prim almaktadır. Hedefe ve ciroya göre değişen prim ödemesi yapıldığında bir başka deyişle kotaya bağlı prim ödendiğinde; Dairemizin yerleşik hale gelen uygulamasına göre, fazla çalışmanın sabit ücretin 1.5 çarpanı üzerinden hesaplanması gerekir. Açıklanan nedenle davacıya prim ödendiği gerekçesiyle fazla çalışma ücretinin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Öte yandan, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda tüm hesaplama dönemi bakımından fazla çalışmanın ücrete dahil olduğu kabul edilmiş ise de; dosya içerisinde bulunan iş sözleşmesinin 03.10.2012 tarihli olduğu; dava zamanaşımı dikkate alındığında, 05.06.2010-03.10.2012 tarihleri arasını kapsayan bir iş sözleşmesinin dosya içerisinde mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenle, davalı yana 05.06.2010-03.10.2012 tarihleri arasında fazla çalışmanın ücrete dahil olduğunu gösteren iş sözleşmesi yada herhangi bir başka yazılı delil varsa sunması için yöntemince kesin süre verilmesi; verilen süre içerisinde sunulan bir belge olmaması halinde, 05.06.2010-03.10.2012 tarihleri arasındaki dönem bakımından fazla çalışma ücretinin davacının bu tarihlerdeki çıplak ücretine dahil olmadığı kabul edilerek sonuca gidilmesi yerine yazılı şekilde tüm dönem bakımından fazla çalışmanın ücrete dahil olduğunun kabul edilmesi hatalı olup ayrıca bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında davacının ulusal bayram ve genel tail ücreti alacağının hesaplanma yöntemi de bir başka uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu; fazla çalışma yapıldığında, işçiye isterse ücreti yerine serbest zaman kullanma hakkı tanımıştır. Bu süre, fazla çalışma için her saat karşılığı bir saat otuz dakika, fazla süreli çalışmada ise bir saat onbeş dakika olarak belirlenmiştir. Bu sürelerin sözleşmelerle attırılması mümkündür.Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.
Ancak; hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil günleri dinlenme hakkı kapsamında kaldığından, tatilde yapılan çalışma karşılığı serbest zaman kullandırılması kanuna aykırılık teşkil eder. Serbest zaman ancak fazla çalışma karşılığı verilebilir. Tatilde yapılan çalışma karşılığında izin verilmişse bu ancak mazeret izni olarak kabul edilebilir.
Açıklanan sebeple; Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda tanıkların beyanlarından hareketle, dini bayramlarda çalışma yapıldığında karşılığında izin kullandırıldığı gerekçesiyle dini bayramlar haricindeki çalışma için hesap yapılmış ise de; ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı yerine serbest zaman kullandırılması mümkün olmadığından, davacının dini bayramların bir günü dışında ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı kabulüne göre hesaplama yapılması gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 20.02.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.