Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/27385 E. 2020/2098 K. 10.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/27385
KARAR NO : 2020/2098
KARAR TARİHİ : 10.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı bir sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-Taraflar arasında giydirilmiş ücretin hesabı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Giydirilmiş ücretin tespitinde, 4857 sayılı İş Kanununun 32’nci maddesinde sözü edilen asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur. Buna göre ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler dikkate alınır.
Mahkemece, davacı tanığının beyanından hareketle yemek ve servis giydirilmiş ücrete dahil ederek hesaplama yapılan bilirkişi raporuna itibar edilerek talep edilen işçilik alacakları hüküm altına alınmıştır.
Ancak davacının davalıya ait şantiyede görev yaptığı anlaşılmakta olup, mahkemece, gerekirse tanık yeniden dinlenilerek davacının şantiyede kalıp kalmadığı, şantiyede kalıyorsa servisten ne şekilde faydalandığı açıklığa kavuşturulmalı ve buna göre giydirilmiş ücrete servis ücretinin ilave edilmesi gerekip gerekmediğine karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır.
3- Taraflar arasında davacının fazla çalışma ücreti alacağının bulunup bulunmadığı konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Somut olayda; davacının haftanın 6 günü 06:00-18:00 saatleri arasında 1,5 saat ara dinlenme yaparak haftada 18 saat, hafta tatili günlerinde 7.5 saati aşan fazla çalışmada 3 saat olarak eklenmek suretiyle haftalık 21 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilmiştir. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıklarından biri 07.00-19.00 arası çalışma yapıldığını diğeri 06.00-18.00 arası çalışma yapıldığını beyan etmiştir. Davalı tanığı mesainin 07.00-17.00 arası olduğunu söylemiştir. Dosya kapsamı, toplanan deliller, dinlenen tanıklar ve emsal dosyalar ( Dairemizin 25.06.2019 tarih 2017/23017 esas ve 2019/14055 karar sayılı ilamı) emsal dosyalardaki duyuru başlıklı çalışma saatlerini gösteren belge dikkate alındığında günlük çalışma saatlerinin 07:00-18:00 saatleri arasında olduğunun kabulü ile fazla çalışma ücret alacağının hesaplanması gerekir. Belirtilen sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
4-Taraflar arasında davacının hafta tatili ücreti alacağının bulunup bulunmadığı konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 46’ncı maddesinde, işçinin tatil gününden önce aynı Yasanın 63’üncü maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla, yedi günlük zaman dilimi içinde yirmidört saat dinlenme hakkının bulunduğu belirtilmiş, işçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46’ncı maddenin ikinci fıkrasında hüküm altına alınmıştır. Hafta tatili izni kesintisiz en az yirmidört saattir. Bunun altında bir süre için haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Mahkemece de belirtildiği gibi, hafta tatili izinlerinin işçinin dinlenme hakkına ilişkin olduğu açıktır. Bu bakımdan, mahkemenin hafta tatili izninin yasal düzenlemenin amacına aykırı şekilde toplu olarak kullandırılamayacağına ilişkin kabulü isabetlidir. Ancak hafta tatili izninin toplu olarak kullandırılması halinde, hafta tatili ücreti alacağının hesaplanmasında, hafta tatilinin toplu kullanılmasına ilişkin belgelerde yazılı izin günlerinden ilgili haftaya (yedişergünlük zaman dilimleri nazara alınarak) denk gelen hafta tatili gününde işçinin dinlendiğinin kabulü gerekir. Ayrıca işçinin toplu olarak izin kullandığı dönemde çalışması karşılığı olmayan 1 yevmiye tutarındaki ücretin de davacıya ödendiği dikkate alındığında davacıya sadece 0,5 yevmiyesi kadar ödeme yapılmalıdır.
Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının hafta tatillerinde çalıştığı kabul edilerek yapılan hesaplama mahkemece hüküm altına alınmıştır. Yargılama sırasında dinlenen tanıklar ayda iki gün izin kullandıklarını beyan etmiştir. Toplanan deliller, yapılan işin niteliği ve emsal dosyalar dikkate alındığında ( Dairemiz 2017/27384 Esas sayılı dosyası) davacının ayda iki hafta tatilinde çalıştığının kabulü dosya içeriğine daha uygun düşecektir.
Diğer yandan davalı tarafça dosyaya hafta tatili izinlerinin toplu kullandırıldığına dair bir kısım belgeler sunulmuştur. Mahkemece, bu belgelerde kullanıldığı belirtilen izinlerin mazeret izni olduğu kabul edilerek, söz konusu izin günleri hafta tatili ücreti hesabında dikkate alınmamıştır. Ne var ki bu kabul şekli hatalı olup, davacı işçinin anılan günlerde mazeret izni kullandığına yönelik bir iddiası olmamıştır. Bu durumda, her bir toplu izinden bir günün, o haftaya ilişkin hafta tatili olarak kullandırıldığının kabulü ile hafta tatili adı altında kullandırılan birer günlük izinlerin ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
Dosya içeriğinde mevcut toplu izin formlarından “pazar izinlerime mahsuben” açıklamalı 26.06.2010- 02.07.2010 arası yedi gün 05.10.2010-11.10.2010 arası yedi gün , 24.10.2010- 31.10.2010 arası yedi gün olmak üzere birer gün yani haftalık toplam 21 günlük toplu izinde 3 gün hafta tatili izni kullandırıldığı ve kalan sürelerde ise davacının fiilen çalışmadığı halde ücretini aldığı anlaşılmaktadır. O halde, yukarıda açıklandığı üzere izin kullanılarak çalışılmayan sürelerde hafta tatili izni kullanılan günlerin mahsubu ile bakiye süreler için ilgili dönemlerdeki yevmiyenin 0.5 katı üzerinden hafta tatili ücreti hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır.
Mahkemece belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.02.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.