YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/27363
KARAR NO : 2020/2960
KARAR TARİHİ : 19.02.2020
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin mülga Köy Hizmetleri Müdürlüğü emrinde 1987 yılında işe başladığını, bu tarihten itibaren de Yol-İş Sendikasına üye olduğunu, her sezon iş sözleşmesinin yenilendiğini, 2001 yılında İl Özel İdaresinde kadrolu işçi olarak çalışmaya başladığını, ancak mülga Köy Hizmetleri Müdürlüğü emrinde geçen hizmetlerinin kıdem hesabında dikkate alınmadığını ve ilk kez işe başlamış gibi derece ve kademesinin hesaplandığını, müvekkilinin 1987 yılından daimi kadro aldığı 2001 yılına kadar olan hizmetlerinin dikkate alınmayarak, düşük derece ve kademeden ücret ödendiğini ve kendisi ile aynı tarihte kadrolu olarak işe başlamış aynı derece ve kademede hizmeti olan sendika üyesi işçilere göre eksik ücret aldığını belirterek, müvekkilinin 1987-2001 yılları arasında geçen hizmet süresine ilişkin kademe ve derecesinin tespiti ile dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık eksik ödenen ücretlerinin tespiti ile fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 200,00 TL ‘nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, talep konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının kademe ve derecesinin yapılan protokol ve yasal düzenlemelere uygun olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının fark alacakları, fesih tarihindeki derece ve kademesine göre değil, alacağın doğduğu tarihteki derece ve kademesine göre hesaplanmalıdır. Bunun için de davacının daimi kadroya geçmeden önceki hizmet süresine göre derece ve kademesi tespit edilerek kadroya geçirildiği tarihte alması gereken ücret belirlenmeli ve bu ücrete daha sonra yürürlüğe giren zamlar ve çalışma süresine bağlı değişen derece ve kademesi dikkate alınarak alması gereken ücret tespit edilerek fark alacaklar hesaplanmalıdır. Hükme esas alınan raporda davacının mevsimlik olarak çalışılan süre belli olmayıp, mevsimlik çalışılan süre belirlenmeli, toplu iş sözleşmesi düzenlemesi dikkate alınarak her 2 yıl için 1 derece, her 1 yıl için 1 kademe eklenmeli, artık 90 gün halinde de sadece 1 defa kademe eklenmelidir. Mahkemece yapılacak iş yukarıda belirtilen yöntem çerçevesinde hesaplama yapan, denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak ve davacının hükmü temyiz etmemesi nedeni ile oluşan usuli kazanılmış hak da dikkate alınarak sonucuna göre karar vermektir.
3-Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Mülga 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Somut uyuşmazlıkta, davacı davasını 28.03.2016 tarihinde ıslah etmiş, ıslah dilekçesi davalıya 08.04.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı da 14.04.2016 tarihli dilekçesi ile ıslah zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Mahkemece, ıslah zamanaşımının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.02.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.