Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/27174 E. 2020/2023 K. 10.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/27174
KARAR NO : 2020/2023
KARAR TARİHİ : 10.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile ödenmediğini iddia ettiği bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece; toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Taraflar arasında davacının fazla çalışma süresi uyuşmazlık konusudur.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davalı yanca sunulan puantaj cetvellerinde yer almakla birlikte o aya ait bordroya yansıtılmamış olan fazla çalışma süreleri bulunmuş, fazla çalışma tahakkuku yapılmayan aylar için haftanın 6 günü günde 7,5 saat yasal çalışma sürelerinden hareketle, ay bazında toplam aylık yasal çalışma süresi bulunarak bu süre o aya ait puantaj cetvelindeki toplam aylık çalışma süresinden düşülerek davacının o aya ait fazla çalışma süresi tespit edilmiş ve son olarak fazla çalışma alacak hesabının münhasıran yazılı belgelere göre yapıldığı ifade edilerek indirim uygulanmamıştır. Mahkemece işveren kayıtları ile örtüşmeyen ve davacının fazla çalışma yapmadığına ya da ayda belirtilen saatlerde fazla çalışma yaptığına ilişkin matbu dilekçelere itibar edilmemesi isabetli ise de, sunulan puantaj kayıtlarına davacının imzasını içermemesi nedeni ile itibar edilmesi yerinde değildir. Diğer taraftan, işyerinde çalışan başka işçilere ait olan ve Dairemiz temyiz incelemesinden geçen emsal dosyalar (Örneğin, Dairemizin 2016/33484, 2017/18964, 2017/18965 esas sayılı dosyaları, 2017/10488 esas vd. gibi) da dikkate alındığında, davacının sezon diye tabir edilen işlerin yoğunlaştığı dönemlerde haftada 18 saat, diğer zamanlarda haftada 9 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilmiş olup açıklanan nedenle, mahkemece sezon döneminde 18 saat , diğer zamanlarda haftada 9 saat fazla çalışma yapıldığının kabulü ile hesaplanacak tutar üzerinden makul bir indirim yapılarak fazla çalışma ücret alacağının hüküm altına alınması gerekirken, hatalı değerlendirme içeren bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında, ıslaha karşı zamanaşımı savunması konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7’nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447’inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def’i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def’i cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def’inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Dosya içeriğinden, 05.02.2016 tarihli ıslah işlemine ilişkin dilekçenin davalı vekiline 22.03.2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Davalı vekili, 23.03.2016 tarihinde ıslaha karşı beyan dilekçesi vererek bu dilekçede ıslaha karşı zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davalı vekilinin süresinde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı savunması değerlendirilmeden karar verilmesi hatalıdır.

4- Öte yandan, somut olayda davacı vekili davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürmüş; davalı vekili ise davacının özel nedenlerini gerekçe göstererek kendi isteği ile iş sözleşmesini feshettiğini savunmuştur. Bu itibarla, iş sözleşmesinin davacı tarafından feshedildiği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dairemizin incelemesinden geçen emsal nitelikteki 2017/20396 esas sayılı ilam ve dosya içeriğindeki deliller birlikte değerlendirildiğinde, haklı nedene dayalı işçi feshinin söz konusu olduğu belirgin olup ileri sürülen haklı nedene ilişkin ispat yükü davacı işçide olduğundan, gerekçeli kararda davalı şirketin, davacının iş sözleşmesinin kıdem tazminatını gerektirmeyecek şekilde sona erdiğini ispat edemediğinin belirtilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.02.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.