Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/23009 E. 2019/14054 K. 25.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/23009
KARAR NO : 2019/14054
KARAR TARİHİ : 25.06.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde beton santral operatörü olarak aylık net 1.100,00 TL ücretle çalıştığını, işverence servis ve yemek yardımı yapıldığını, haftada 7 gün 08.00 ile 18.00-19.00 saatleri arasında çalışmasına rağmen bu çalışmalara ait ücretlerin ödenmediğini, ayrıca işe girişi ve çıkışı sırasında rızası hilafına birtakım belgeler imzalatıldığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının askerlik sebebiyle 12/08/2013 tarihinde kendi isteği ile işten ayrıldığını, tüm ücretlerinin banka yolu ile ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerine hak kazanıp kazanamadığı uyuşmazlık konusudur.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece davacı tanığının anlatımına göre davacının ayda iki hafta tatilinde ve dini bayramlar dışındaki ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı kabul edilerek hesaplanan alacaklar hüküm altına alınmış ise de, beyanına itibar edilen tanığın davacı ile birlikte çalıştığı sürenin netleştirilmemesi hatalıdır. Davacı ile aynı dönemde işyerinde çalışmayan tanığın davacının çalışma düzenini bilebilmesi mümkün değildir. Hal böyle iken, davacı tanığının davacı ile birlikte çalıştığı süre ile sınırlı olarak beyanına itibar edilmeli, buna göre davacının hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı yönünde bir sonuca varılmalıdır.
Diğer taraftan davalı tarafça dosyaya hafta tatili izinlerinin toplu kullandırıldığına dair bir kısım belgeler sunulmuştur. Mahkemece, bu belgelerde kullanıldığı belirtilen izinlerin mazeret izni olduğu kabul edilerek, söz konusu izin günleri hafta tatili ücreti hesabında dikkate alınmamıştır. Ne var ki bu kabul şekli hatalı olup, davacı işçinin anılan günlerde mazeret izni kullandığına yönelik bir iddiası olmamıştır. Diğer taraftan, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 46. maddesinde, işçinin tatil gününden önce aynı Yasanın 63. maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla, yedi günlük zaman dilimi içinde yirmidört saat dinlenme hakkının bulunduğu belirtilmiş, işçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46. maddenin ikinci fıkrasında hüküm altına alınmıştır. Hafta tatili izni kesintisiz en az yirmidört saattir. Bunun altında bir süre haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Buna göre hafta tatilinin yirmidört saatten az olarak kullandırılması halinde hafta tatili hiç kullandırılmamış sayılır. Açıklanan yasal düzenleme dikkate alındığında, hafta tatili izinlerinin işçinin dinlenme hakkına ilişkin olduğu açıktır. Hal böyle iken, hafta tatili izninin toplu olarak kullandırılabileceğinin kabulü yasal düzenlemenin amacına aykırılık taşır. Bu sebeple hafta tatili izninin toplu olarak kullandırılması halinde, hafta tatili ücreti alacağının hesaplanmasında, hafta tatilinin toplu kullanılmasına ilişkin belgelerde yazılı izin günlerinden ilgili haftaya (yedişergünlük zaman dilimleri nazara alınarak) denk gelen hafta tatili gününde işçinin dinlendiğinin kabulü gerekir. Mahkemece bu yön gözetilmeksizin, davacının ayda iki hafta tatilinde izin kullanmadığı kabul edilerek hesaplanan hafta tatili ücreti alacağının hüküm altına alınması hatalı olup kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Dosya kapsamındaki bir kısım bordrolarda fazla çalışma ücretinin dışında, hafta tatili ücreti adı altında tahakkuk bulunduğu görülmektedir. Bu ödemelerin (çalışılan günlere ait) hafta tatili ücreti ödemesi olup olmadığının açıklığa kavuşturulmaması da yerinde görülmemiştir.
3-Taraflar arasında davacının ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı uyuşmazlık konusudur.
Somut uyuşmazlıkta, davalı işverence iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davacının kıdem ve ihbar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamında davacının askerlik sebebiyle işten ayrıldığına dair 13/08/2013 tarihli istifa dilekçesi ve ayrıca sevk belgesi bulunmaktadır. 1475 sayılı Yasanın 14. maddesi hükümleri uyarınca işçinin muvazzaf askerlik sebebiyle iş sözleşmesini feshetmesi durumunda kıdem tazminatı talep etme hakkı bulunmakta ise de, ihbar tazminatı talep hakkı bulunmamaktadır. Bu halde, iş sözleşmesinin işçi tarafından muvazzaf askerlik sebebiyle kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde feshedildiğinin kabulü gerekir. Mahkemece kıdem tazminatı talebinin kabulü yerinde ise de, ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiğinin göz önüne alınmaması hatalıdır.
4-Taraflar arasında kıdem tazminatına esas ücretin hesabı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı dava dilekçesinde işverence yemek ve servis hizmeti sunulduğunu belirtmiş olup; mahkemece, talep doğrultusunda yemek ve servis bedeli tazminata esas ücrete dahil ederek hesaplama yapılan bilirkişi raporuna itibar edilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda Maliye Bakanlığınca her yıl vergiden istisna edilen yemek bedelleri dikkate alındığında (2,00 TL sabah kahvaltısı, 5,00 TL öğlen yemeği ve 5,00 TL akşam yemeği olmak üzere toplam 12,00 TL günlük yemek bedeline göre) bir öğün yemek bedeli 5,00 TL olarak, yol yardımı ise 4,00 TL olarak belirlenmiştir. Ancak yemek bedeli ile ilgili araştırma yeterli olmadığı gibi, servis bedelinin hangi esasa göre belirlendiği de rapordan anlaşılamamaktadır. Mahkemece, ilgili kuruluşlardan işyerinin niteliği ve davacının çalışma dönemi de belirtilerek bir öğün yemek ve servis bedelinin ne kadar olduğu sorulup belirlenmeli bundan sonra tespit edilecek yemek ve servis bedeli ücrete ilave edilmelidir.
Ayrıca davacının davalılara ait şantiyede görev yaptığı anlaşılmakta olup, mahkemece, gerekirse tanıklar yeniden dinlenilerek davacının şantiyede kalıp kalmadığı, şantiyede kalıyorsa servisten ne şekilde faydalandığı açıklığa kavuşturulmalı ve buna göre kıdem tazminatına esas ücrete servis ücretinin ilave edilmesi gerekip gerekmediğine karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır.
5-Davacı ıslah dilekçesinde dava değerini 2.473,00 TL artırdığını bildirmiş ise de, ıslah dilekçesindeki alacak kalemlerinin toplamı 2.774,00 TL dir. Bu halde davacı tarafça 2.473,00 TL üzerinden hesaplanarak yatırılan ıslah harcının eksik olduğu açıktır. Mahkeme eksik harcın tamamlatılması gerektiği göz önüne alınmadan, ıslah dilekçesindeki alacak kalemlerinin davalıdan tahsili yönünde hüküm kurulması da yerinde değildir.
Temyiz edilen kararın açıklanan sebeplerle bozulması gerekmiştir
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.06.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.