Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/21304 E. 2019/6498 K. 25.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/21304
KARAR NO : 2019/6498
KARAR TARİHİ : 25.03.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde 24.06.2007- 14.08.2008 tarihleri arasında çalıştığını, kendisi ile ilgisi olmayan hırsızlık sebebi ile iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini, muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık suçundan beraatine karar verildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı tarafça cevap dilekçesi verilmemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Davalı … … İnş. …. Tem. Is. Soğ. Gıda Lok. Otom.Kim. …. Nakl. Bilg. San. ve Tic. Ltd. Şti’ne husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 tarih 2013/13-439 Esas ve 2013//1595 sayılı kararında belirtildiği üzere; …Öncelikle uyuşmazlığın çözümü için taraf sıfatı (husumet) kavramı üzerinde durulması gerekir:
Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı (husumet) dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.
Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen (nitelendirilen) kişiler, şeklen (biçimsel açıdan) o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Sıfatın usul hukuku bakımından önemi (usul hukukunu ilgilendiren yönü) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır (taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır).
Mahkemenin sıfat (husumet) yokluğunu kendiliğinden (re’sen) gözetmesi gerekir. Çünkü, sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hâkim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan, yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen) gözetir. İşte bu nedenle, hâkim, sıfat yokluğunu kendiliğinden gözetir.
Taraf sıfatı, usul hukukuna değil, maddî hukuka ilişkin bir sorundur; diğer bütün maddi hukuk sorunlarında olduğu gibi, dava şartı değildir. Taraf sıfatının (davacı bakımından, aktif husumet ehliyetinin; davalı bakımından, pasif husumet ehliyetinin) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için (def’i değil) bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hallerinde olduğu gibi, sıfat yokluğu da, ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir (…/…, s. 234- 237).
Somut olayda; davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna itiraz ve ıslaha karşı beyan dilekçelerinde davacının şirket çalışanı olmadığını, şirketin sahiplerinden …’ın evinde yatılı olarak temizlik ve çoçuk bakımı yaptığını husumet yönünden davanın reddi gerektiğini savunmuştur. … 4. Asliye Ceza Mahkemesi 13.05.2010 tarihi 2013/ 615 esas sayılı dosyası ile davacı tanık beyanlarına göre davacının şirket sahiplerinden …’ın evinde yatılı çocuk bakıcısı olarak çalıştığı ve temizlik işi yaptığı anlaşılmaktadır. Davacının tüm çalışması şirket sahibinin evinde geçtiği ve davalı şirket nezdinde herhangi bir çalışması bulunmadığı halde mahkemece şirket çalışanı olarak kabulü hatalıdır. Davacının işvereni gerçek şahıs olduğundan davalı şirket yönünden tüm çalışma dönemine ilişkin iş sözleşmesinden doğan tazminat ve alacaklardan sorumlu tutulması doğru olmamıştır. Davalı … … İnş. …. Tem. Is. Soğ. Gıda Lok. Otom.Kim. …. Nakl. Bilg. San. ve Tic. Ltd. Şti yönünden açılan davanın sıfat yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.03.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.