Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/20196 E. 2019/3973 K. 21.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/20196
KARAR NO : 2019/3973
KARAR TARİHİ : 21.02.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının, 22.09.2005 – 04.06.2011 tarihleri arasında davalı işverene ait etüt merkezinde aşçı olarak kesintisiz çalıştığını, davacının iş akdini 04.06.2011 tarihinde haklı sebeple feshettiğini, davacının Karşıyaka 5.Noterliği’nin 28.03.2013 tarihli ve 08701 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya gönderdiği ihtarnamede hak edilen işçilik alacaklarının ödenmesini talep ettiğini ancak davalı yanca ödeme yapılmadığını, davacıya iş akdinin sona ermesi sırasında bilgisizliğinden faydalanılarak bir kısım belgeler imzalatıldığını, davacının imzaladığı belgenin ibraname olması halinde kabul etmediklerini, davacıya imzalatılan belge her ne ise irade bozukluğu sebebi ile geçersiz olduğunu öne sürerek kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davalıya ait Yeldeğirmeni Etüt Merkezinin Milli Eğitim Bakanlığı’nın Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliğine göre çalıştığını etüt merkezlerinin her yıl okulların kapanması ile kapanıp okullar açılınca açıldığını ve bu sebeple Haziran ayında çalışanların işten çıkışının yapıldığını ve Eylül ayında yeniden işe alındıklarını, davacının Haziran 2011 tarihinde 25 gün rapor kullandığını ve Temmuz ayında raporluluğunun devam ettiğini, davacının bel rahatsızlığı sebebi ile kendi isteği ile iş akdini feshettiğini ve raporlu olması sebebi ile çıkışının 08.08.2011 tarihinde yapıldığını, davacının kendi özgür iradesi ile ibranameyi yazarak imzaladığını, ilkokul mezunu ve okuma yazma bilen davacının imzaladığı belgenin mahiyetini bilebilecek durumda olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda ve davacının çalışmalarının, okulların açık olduğu ortalama 9-9,5 aylık döneme ilişkin olduğu ve yıllık ücretli izne hak kazanacak şekilde çalışması olmadığı kabulüyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında uyuşmazlık, davacının yaptığı işin mevsimlik iş niteliğinde olup olmadığı ve bu bağlamda yıllık ücretli izin alacağı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Çalışmanın sadece yılın belirli bir döneminde yoğunlaştığı işyerlerinde yapılan işler mevsimlik iş olarak tanımlanabilir. Söz konusu dönemler işin niteliğine göre uzun veya kısa olabilir. Her zaman aynı miktarda işçi çalıştırmaya elverişli olmayan ve işyerinde yürütülen faaliyetin niteliğine göre işçilerin her yıl belirli sürelerde yoğun olarak çalıştıkları ve fakat yılın diğer döneminde işçilerin iş sözleşmelerinin ertesi yılın faaliyet dönemi başına kadar ara vermeyi gerektirdiği işler mevsimlik iş olarak değerlendirilebilir.
İşçinin mevsimlik çalıştığı belirtilen dönemde yapılan işin gerçekten mevsime bağlı olarak yapılması gerekir. Yapılan iş mevsimlik değil, ancak işçi aralıklı çalıştırılmış ise, mevsimlik işten söz edilemeyeceği kabul edilmelidir.
4857 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
4857 sayılı Kanun’un 54. maddesinde, yıllık ücretli izine hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında, işçinin aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştığı sürelerin birleştirilerek göz önüne alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda, işçinin daha önce aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde geçen hizmetlerinin yıllık izne hak kazanma ve izin süreleri hesabı yönlerinden dikkate alınması gerekir. Kamu kurum ve kuruluşlarında geçen hizmetlerin de aynı gerekçeyle izin hesabı yönünden birleştirilmesi zorunludur. Bununla birlikte, işçiye önceki feshe bağlı olarak kullanmadığı izin ücretleri tam olarak ödenmişse, bu dönemin sonraki çalışma sürelerine eklenerek izin hesabı mümkün değildir. Önceki çalışma döneminde izin kullandırılmak veya fesihte karşılığı ödenmek suretiyle tasfiye edilmeyen çalışma süreleri, aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerindeki çalışmalara eklenir. İşçinin aralıklı olarak aynı işverene ait işyerinde çalışması halinde, önceki dönemin kıdem tazminatı ödenerek feshedilmiş olması, izin yönünden sürelerin birleştirilmesine engel oluşturmaz. Yine, önceki çalışılan sürede bir yılı doldurmadığı için izne hak kazanılmayan süreler de, işçinin aynı işverene ait işyeri ya da işyerlerindeki sonraki çalışmalarına eklenerek yıllık izin hakkı belirlenmelidir. Yıllık izin, özde bir dinlenme hakkı olup, aralıklı çalışmalarda önceki dönem zamanaşımına uğramaz.
Bir işyerinde başlangıçta mevsimlik olarak çalıştırılan ve daha sonra devamlılık arz eden işte çalıştırılan işçinin, mevsimlik dönemdeki çalışması kıdeminde dikkate alınmasına rağmen, yıllık ücretli iznin hesabında dikkate alınmaz. Ancak bu olgu için işçinin mevsimlik çalıştığı belirtilen dönemde yapılan işin gerçekten mevsime bağlı olarak yapılması gerekir. Yapılan iş mevsimlik olmayıp, işçi aralıklı olarak çalıştırılmış ise, mevsimlik işten söz edilemeyeceğinden, bu sürenin de izin hesabında dikkate alınması gerekir. Uygulamada tam yıl çalışılması gereken ve devamlılığı olan bir işte, işçilerin işlerine 1-2 ay ara vererek mevsimlik olarak çalıştıkları birçok olayda gözlemlenmektedir. Tam bir yıldan daha az sürmüş olan bu tür çalışmalarda, mevsimlik iş kriterlerinin bulunup bulunmadığı araştırılmadan, sırf bir yıldan az çalışma olduğu gerekçesiyle çalışmanın mevsimlik olduğunu kabul etmek doğru değildir. Bir işyerinde iş kolundaki faaliyeti yılın her dönemi yapılıyor, ancak bazı işçiler yılın belirli bir zamanında çalıştırılmakta ise, bu işçilerin aralıklı çalıştıkları kabul edilmelidir. Zira bu durumda yapılan işin mevsimlik iş olarak kabulü mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının eğitim-öğretim döneminde açık olan etüd merkezinde aşçı yardımcısı ve temizlik görevlisi olarak çalıştığı, çalışma süresi boyunca yıl içinde belirtilen dönem için sigorta bildirimlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacının yaptığı işin niteliği dikkate alındığında yıl içerisinde yaz aylarında eğitime ara verilmesi sebebi ile çalışmasının olmaması yapılan işi mevsimlik iş haline getirmemektedir. Yapılan işin yılın her dönemi yapılabilen bir iş olduğu dikkate alındığında, davacının az yukarıda açıklanan çalışma sistemi aralıklı çalışma olup, davacının bildirilen sigorta prim gün sayısına göre tespit edilecek hizmet süresine göre kullanmadığı yıllık ücretli izin alacağının hesaplanması ve hüküm altına alınması gerekirken davacının mevsimlik işçi olduğu kabul edilerek onbir ayın üzerinde çalışması olmaması gerekçe gösterilerek talebin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık davacının asgari geçim indirimi alacağının bulunup bulunmadığı konusundadır.
Dava dilekçesinde davacının asgari geçim indirimlerinin hiç ödenmediği iddia edilmiştir. Asgari geçim indirimi uygulamasının başladığı 01.01.2008 tarihinden sonraki ücret bordroları incelendiğinde, bordroda asgari geçim indirimi ücret tahakkuku bulunduğu ve bordroların davacı imzasını taşıdığı anlaşılmakla, davalı yanın davacının imzalı ücret bordrosu karşılığında asgari geçim indirimini ödediğini ispatladığı tespit edildiğinden, davacının bu alacak kalemi ile ilgili talebi yerinde görülmemiştir. Ne var ki; Mahkemece varılan sonuç eksik incelemeye dayalıdır.
Davacı yan, ücret bordrolarındaki bir kısım imzaların davacı asile ait olmadığını iddia etmiştir. Davacının açmış olduğu izmir 1. iş mahkemesi’nin 2013/317 esas sayılı hizmet tespiti davasında açıklanan nedenle imza incelemesi yaptırılmış olup 18.09.2013 tarihli bilrikişi raporu ile 2008 yılının Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Eylül, Kasım ve Aralık; 2009 yılının Şubat, Mart, Eylül ve Ekim ve 2011 yılının Nisan, Mayıs ve Temmuz aylarına ait ücret bordrolarındaki imzaların davacı asile ait olmadığı belirlenmiştir. Davalının bu tespit üzerine bu aylara ait olduğunu belirterek ödeme makbuzları sunduğu görülmektedir. Şu halde; davalının sunduğu ödeme makbuzları ile altındaki imzanın davacıya ait olmadığının belirlendiği ücret bordroları tek tek karşılaştırılıp sonucuna göre davacının asgari geçim indirimi alacağının olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, imzalı ücret bordrolarının varlığı gerekçe gösterilerek talebin reddi hatalı olup ayrıca bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davacıya iadesine, 21.02.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.