Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/19701 E. 2019/2355 K. 05.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/19701
KARAR NO : 2019/2355
KARAR TARİHİ : 05.02.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının davalı …’nın ihale ile hizmet satın aldığı firmalar nezdinde 08/04/2000 tarihinden itibaren temizlik işçisi olarak çalıştığını, iş akdini 31/07/2013 tarihinde emeklilik nedeniyle feshettiğini beyanla, kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik ücret alacaklarını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; husumet itirazında ve zamanaşımı def’inde bulunmuş, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında davacının fazla çalışma ücret alacaklarının belirlenmesi noktasında uyuşmazlık mevcuttur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtayca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Somut olayda; Mahkemece hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda,davacının 06:00 ve 17:00 saatleri arasında 1,5 saat ara dinlenmelerle çalışarak günlük 2 saat fazla çalışma yaptığı belirtilmiş ve bu hesaplamaya göre fazla çalışma süresinin yıllık 270 saati geçtiği gerekçesiyle 270 saat üzerinden hesaplama yapılmıştır. Ancak bu hesaplama tarzı genel uygulamaya aykırı nitelikte ve hatalı bir yöntem olup,dosyaya çalışma süresini belirlemeye yarar işe giriş çıkış saatlerini gösterir usulüne uygun tutulan puantaj vs. işyeri kayıtları sunulmamış olduğundan, taraf beyanları ve tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde, davacının yaz aylarında 07:00-17:00, kış aylarında 07:00-16:00 saatleri arasında ve günlük 1,5 saat ara dinlenmelerle çalıştığı,buna göre yazın 51 saat çalışmak suretiyle haftalık 6 saat fazla çalışma yaptığı, kışın ise haftalık 45 saat çalışma ile fazla çalışma yapmadığı tespitiyle ve imzasız bordrolarda tahakkuk olan 2013/2, 2012/1, 2011/1 aylarındaki tutarlar mahsup edilerek hesaplama yapılması gerektiği anlaşıldığından, hatalı değerlendirme ve hesaplamaya dayalı karar bozmayı gerektirmiştir.
3-Yıllık izin ücret alacaklarının belirlenmesi hususunda uyuşmazlık mevcuttur.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
Sözleşmenin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da, iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı işverende 12 tam yıl çalışması olduğu tespit edilen davacının, tüm çalışma süresi boyunca hak ettiği yıllık ücretli izin süresinin 216 gün olduğu belirlemesine göre karar verilmiştir. Ancak, bilirkişi raporunda davacının çalışma süresine göre hak kazandığı yıllık ücretli izin süresi hatalı hesaplanmıştır. Yıllık ücretli izin alacağı hak kazanılan tarihte yürürlükte bulunan yasaya göre hesaplanmalıdır. Davacının hizmetleri 1475 ve 4857 sayılı Yasalar kapsamında geçmiştir. İlk üç yıl 1475 sayılı Yasa kapsamında geçtiğinden 3×12=36 gün, kalan süre ise 4857 sayılı Yasa kapsamında geçtiğinden 2×14=28 gün bakiye 7 yıl ise 7×20=140 gün olmak üzere toplam 204 gün yıllık izin hakkının bulunduğu, her ne kadar bu kadar uzun süre hiç yıllık izin kullanılmaksızın çalışıldığı iddiası hayatın olağan akışına aykırı bulunmakta ise de, davalı tarafça, davacının yıllık izinlerini kullandığına dair dosyaya belge sunulmadığı gibi, Mahkeme tarafından yemin teklif etme hakkı hatırlatıldığı halde kullanılmadığı ve davacı asilin de beyanı bulunduğu anlaşılmakla, davacının 204 gün yıllık izin hakkı ücretinin hesaplanarak hüküm altına alınması gerekirken, hatalı hesaplama ile hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.