Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/19292 E. 2019/1448 K. 21.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/19292
KARAR NO : 2019/1448
KARAR TARİHİ : 21.01.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi (Müstemir Yetkili)
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkilinin 27/01/2003 – 01/05/2012 tarihleri arasında kesintisiz olarak asıl işveren olan davalı Bakanlıktan iş üstlenen alt işverenler nezdinde çalıştığını, iş akdini ücret alacakları ödenmediğinden haklı nedenle feshettiğini iddia ederek kıdem tazminatı ile fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ve yıllık izin ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Mahkeme kararında yazılacak hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Öte yandan, kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararın hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz ve uygulanabilir olması gerekmekle birlikte, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların Mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi sebeplere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi sebeple haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
10/04/1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve 6100 sayılı HMK’nın 298. maddesi uyarınca hüküm fıkrası ile gerekçe arasında veya tefhim edilen kısa karar ile gerekçe arasında çelişki olması bozma sebebidir.
Dosya içeriğine göre, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yıllık izin ücreti yönünden davacının kıdemine göre 150 gün yıllık izin ücretine hak kazandığı ve davalı yanca 43 gün ödeme belgesi sunulduğundan bakiye 107 gün için hesaplama yapılarak 3161,75 TL izin ücreti tespit edilmiş ayrıca alternatifli bir hesaplama daha yapılarak davacı tanıklarınca 2012 yılından önce her yıl 5 gün izin kullandırıldığının beyan edildiği gerekçesi ile 2004 – 2010 tarihleri arası 5 günden 6 yıl için 30 gün daha izin kullanıldığı ve bu durumda davacının kullanmadığı bakiye yıllık izninin 77 gün olacağı kabul edilirse 2.275,25 TL yıllık izin ücretine hak kazanacağı tespit edilmiştir. Mahkemece gerekçe kısmında davacının 9 tam yıl kıdemine karşılık ilk 5 yıl için 5X12=60 gün, sonraki 4 yıl için 4X20=80 gün olmak üzere toplam 150 gün yıllık izin hakkı olduğu, bu izinlerin 43 gününü kullandığının yazılı belgelerle sabit olduğu, geriye kalan 107 gün açısından ise davacının talebinin yerinde olduğu belirtilmiş ancak hüküm kısmında bilirkişi raporunda hesaplanan ve 77 gün izin ücretinin karşılığına denk gelen 2.275,25 TL hüküm altına alınarak bu şekilde gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Diğer taraftan yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene ait olup, işveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu sebeple tanık beyanları ile yıllık izin kullandırıldığının ispatlanması mümkün olmadığından Mahkemece dosyaya sunulan yıllık izin belgelerine göre hüküm kurulması gerektiği de göz önünde bulundurularak karar verilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 21/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.