YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/18795
KARAR NO : 2018/27873
KARAR TARİHİ : 20.12.2018
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ve davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketler bünyesinde 2009-2011 yılları arası tır şoförü olarak çalıştığını, davalılar arasında organik bağ bulunduğunu, iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın işverence feshedildiğini beyanla kıdem ve ihbar tazminatı, ücret, asgari geçim indirimi, hafta tatili, genel tatil, fazla mesai ile yıllık ücretli izin alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalıların cevaplarının özeti:
Davalılar vekili, … A.Ş., …Tedarik Denetim Ve Dan. Ltd. Şti., … Doğalgaz Akaryakıt Taş. Ltd. Şti. bakımından husumet itirazında bulunduklarını, davacıya ait SGK kayıtları incelendiğinde davacının çalışma döneminin tamamının … Taşımacılık bünyesinde geçtiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı ve davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde kararda yer alması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1991/7 esas; ve 1992/4 karar sayılı ve 10.04.1992 günlü kararı)
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Davanın reddine veya kabulüne dair karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılması ve kısa kararla çelişik olmaması da gerekir. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve kanunlarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur.
Somut olayda, Mahkemece hükmün gerekçesinde; davacının davalılar … ve … firmalarında çalışmadığı anlaşıldığından bu davalılar aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine, diğer davalılar … Taşımacılık şirketi ve … şirketlerinin davacının işçilik alacaklarından müteselsilen sorumluluğunun bulunduğu belirttiği halde hüküm fıkrasında kabul edilen alacaklardan tüm davalıların birlikte sorumluluğuna hükmedilmiştir.
Bu durumda, kararın açıklanan gerekçesi ile kurulan hüküm sonucu arasında çelişki bulunduğu belirgindir.
Hal böyle olunca, mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 ve 298. maddelerinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 20.12.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.