Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/18615 E. 2018/26883 K. 11.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/18615
KARAR NO : 2018/26883
KARAR TARİHİ : 11.12.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde teknik servis elemanı olarak çalıştığını, çalışmasının haftalık çalışma programına göre her gün saat 07.00’de başlayıp, belirsiz saatlere kadar devam ettiğini, fazla çalışma ücretinin ödenmesini talep ettiği halde ödenmemesi üzerine Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne 11.09.2013 tarihinde şikayette bulunduğunu, bu şikayet sebebiyle iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı bir sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek, bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, işyerinde dört adet teknik personelin üçlü vardiya sistemine göre çalıştığını, imzalı haftalık çalışma programına göre yasal çalışma süresine uyulduğunu, bu sisteme göre davacının fazla çalışma alacağının bulunmadığını, davacının bir başka yerde çalışmak üzere işten ayrıldığını, işe devam etmemesi üzerine ihtarname keşide edilerek mazeretini bildirmesinin istendiğini, bu ihtarname 25.09.2013 tarihinde davacının eşine tebliğ edilmesine rağmen davacının herhangi bir mazeret bildirmediğini, 08.10.2013 tarihinde iş sözleşmesi feshedilerek fesih bildiriminin 10.10.2013 tarihinde davacının babasına tebliğ edildiğini, davacının babasının ihtarnameyi tebliğ alırken davacının işe gittiğini beyan ettiğini, davacının Bölge Çalışma Müdürlüğüne yaptığı şikayetten haberdar olunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karar, yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
T.C. Anayasa’nın 138. ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta kararın gerekçesinde; davacının iddiası ile davalının savunması özetlendikten sonra, “iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedildiği feshin haklı nedenle yapıldığına kıdem ihbar tazminatının ödendiğine ilişkin dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı, bilirkişi raporuna itibar edildiği” ifade edildikten sonra raporda hesaplanan alacak miktarları karara yazılmıştır. Ancak, hükme esas alındığı bildirilen bilirkişi raporunda davacının 11.09.2013 tarihinde davalıyı İş-Kur Genel Müdürlüğü’ne şikayet ettiği, anılan kurumca sunulan belgeler arasında şikayet dilekçesi dışında başka bir bilgi bulunmadığı, davalının ise devamsızlık tutanaklarının yanında mazeretin bildirilmesine dair 24.09.2013 tarihli ihtarname ile feshe dair 08.10.2013 tarihli ihtarnameyi sunduğu, fesih konusundaki takdirin mahkemeye ait olduğu ifade edilerek kıdem ve ihbar tazminatı hesaplanmıştır. Keza fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacakları yönünden de bilirkişi raporunda, dosya içinde çalışma çizelgelerinin bulunduğu, bu çizelgeler dikkate alındığı takdirde davacının herhangi bir alacağının bulunmadığı, tanık beyanlarına itibar edildiği takdirde ise fazla fazla çalışma hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacağına hak kazandığı ifade edilmiştir.
Hal böyle iken, Mahkemece dosyada mevcut deliller tartışılmadan, hüküm altına alınan alacak kalemlerine ilişkin olarak herhangi bir gerekçe oluşturulmadan, sadece bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olduğu belirtilerek, davanın kısmen kabul edildiği ifade edilmesi yukarıda belirtilen ilke ve esaslara açıkça aykırıdır. Bilirkişi raporuna atıf yapılması, kararın gerekçeli olduğunu göstermediği gibi, dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunda deliller seçenekli olarak değerlendirilerek, gerek fesih gerekse diğer konular yönünden hukuki değerlendirme yapılması konusu mahkemenin takdirine bırakılmıştır.
Yerel mahkeme kararının, Anayasa ve Yasa’nın aradığı anlamda herhangi bir gerekçe içermediği anlaşılmakla, gerekçesiz karar yazılması adil yargılanma hakkının ihlali olarak nitelendirilmiştir. Gerekçesiz olarak karar verilmesi, anılan kararın temyiz mercii tarafından denetimini de olanaksız kılar.
Sonuç olarak, Mahkemenin gerekçeli kararının T.C. Anayasası’nın 141. maddesinin amacına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. ve 298/2. maddelerine aykırı olduğu anlaşıldığından kararın salt bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.12.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.