Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/18547 E. 2018/25913 K. 03.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/18547
KARAR NO : 2018/25913
KARAR TARİHİ : 03.12.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile ödenmediğini iddia ettiği bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevaplarının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yapılan yargılamaya, toplanan delillerle bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalılar arasındaki hukuki ilişkinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı toplanmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasında acenta “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre acentelik sözleşmesinin konusu da bir iş görme olup, aracı acente ve ticari işletme adına sözleşme yapma yetkisini haiz acente olmak üzere iki tür acente bulunmaktadır. Her iki acentelik türünde de ticari işletme sahibine tabi olmama (bağımsızlık), acentelik ilişkisinin bir sözleşmeye dayanması, acentenin belirli bir yer veya bölge içinde faaliyet icra etmesi, faaliyetinin süreklilik taşıması ve meslek edinilmiş olması unsurlarının bulunması gerekir. Acentelik sözleşmesinde, müvekkil adına yazılı olarak sözleşme yapma yetkisi verilmediği sürece aracı acentelik söz konusu olacaktır.
Geçerli bir acentelik sözleşmesinde acente, faaliyetini tek başına sürdürebileceği gibi işçi çalıştırmak suretiyle de yerine getirebilir. İşçi çalıştırması durumunda acentenin diğer işverenlerden herhangi bir farkı olmaz. Başka bir anlatımla bir işveren olarak acente, çalıştıracağı işçiler ile iş sözleşmesi akdetmek ve içeriğini belirlemek, işçinin üstlenmiş olduğu iş görme borcunu nerede, nasıl ve hangi çerçevede yerine getireceği konularında yönetim hakkına dayalı olarak işçiye talimat vermek, iş sözleşmesini sona erdirmek gibi işverene ait yetkileri kullanma hakkına sahiptir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 2/6 son cümlesi uyarınca asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur.
Somut olayda; dava dışı … ile davalı şirket arasında imzalanan acente sözleşmesinde acentenin; Aras Kargo’nun belirleyeceği nitelik ve sayıda personel çalıştırmayı, personelin Aras Kargo’nun belirlediği niteliklere uymaması halinde her türlü sorumluluğun kendisine ait olmak üzere derhal işten çıkarmayı ve yerine Aras Kargo’nun onaylayacağı yeni personel almayı, personel ücretleri, primleri ve her türlü istihkaklarının ödenmesi hususunda yalnızca kendisinin yükümlü olduğunu, personelin Aras Kargo’ya dava açması ve Aras Kargo’nun ödeme yapması halinde işbu bedelin tahsili için kendisine rücu edileceğini ve işbu talebe ilişkin bedeli derhal ödeyeceğini veya böyle bir durumda Aras Kargo’nun ödenmeyen miktarı gecikme faizi ile birlikte sözleşmenin 38. maddesine göre tahsil yetkisinin olduğunu kabul, beyan ve taahhüt ettiği anlaşılmaktadır. Yanı sıra, acentenin bir personel istihdam edebilmesi için aday personelin Aras Kargo insan kaynakları yöneticisi ile görüşme yapmasının şart olduğu, şubelerde çalışan tüm personelin ücret artışı ve sosyal haklarına ilişkin uygulamalarda Aras Kargo’nun ana ilkelerinin dikkate alınacağı, acentenin, iş akdini sona erdireceği personelinin iş akdinin feshi işlemlerine başlamadan 10 iş günü öncesinde gerekçesi ile birlikte yazılı olarak Aras Kargo’nun ilgili bölge müdürlüklerine bildireceği; yine Aras Kargo’nun belirlediği standartlarda, Aras Kargo’ya ait demirbaş, mefruşat, bilgisayar programları, iletişim hatları, lisanslı paket programlar vesaireyi kullanarak faaliyet yürütmesinin asıl olduğu, işyeri kira ise kira sözleşmesinin davalı şirket adına düzenleneceği ve kira bedelinin de davalı tarafça ödeneceği belirlenmiştir. Ayrıca acentenin müşterilere verdiği hizmete ilişkin davalının denetim hakkının bulunduğu da sözleşme içeriğinden anlaşılmaktadır.
Acente olduğu belirtilen dava dışı … ‘in müşterilerini kendisinin belirleyememesi, kendi adına antetli kağıt kullanamaması gibi bağımsız bir tacirde bulunması gereken yetkilere sahip olmaması ve teslim alınan kargoya konu malların alıcılarına ulaştırılması gibi müşterilerle sözleşme yapma veya aracılık etmenin ötesinde bir iş üstlenmemesi dikkate alındığında, somut olayda, 6102 sayılı Kanun’un anılan hükmünde belirtilen acente tanımı kapsamına giren bir ilişki bulunmamaktadır.
4857 sayılı Kanun’da belirtilen “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” unsuru mevcut olmadığından geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi de bulunmamaktadır.
Dosya kapsamına göre davalı şirket ile dava dışı … arasında imzalanan acente sözleşmesinin muvazaalı olduğu, davacının davalı şirket elemanı olduğu anlaşılmaktadır. Davalı şirket ile dava dışı Lütfi Herdem arasındaki ilişki muvazaa dayandığından, mahkemece davacının fazla çalışma alacağından kendi dönemi ile sorumlu olduğu ve yıllık ücretli izin alacağı ile ödenmeyen ücret alacağından son işveren dava dışı …’in sorumlu olduğunun kabulü ile sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 03.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.